"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur Talebeliği

Şeyma TÜRKAN
22 Eylül 2016, Perşembe
Herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam; o tek dâvâyı kazanmak için bütün ömrü boyunca çalışmak gayesi içinde olmalıdır ki o dâvâ iman kurtarmak dâvâsıdır.

Eğer iman vesikası sağlam elde edilmezse kaybetmek tehlikesi vardır. İşte bu sebeple imanını tahkikini surete çevirerek, iman hakikatlerini hem kendi nefsine hem çevresine duyurmak, dinletmek en elzem vazifelerdendir. Risâle-i Nur şâkirtleri ise bu vazifeye hayatını vakfedenler demektir.

Nur Cemaatine bir cemiyet isnadında bulunanlara cevaben Nur Külliyatın’ın Şuâlar adlı eserinden istifade ederek anladıklarımızı aktarmak gerekirse Risale-i Nur Talebeleri arasındaki kuvvetli bağın uhrevî kardeşlik münasebetiyle doğduğu nakledile gelmekte olduğunu ifade etmek lâzımdır. Zira bu ulvî bağın her asırda en az 350 milyon mensubu bulunması ve ‘mü’minler kardeştir’ (Hucurat Sûresi 10. âyetinin) kudsî programıyla birbirlerinin yardımına koşması gibi esasları barındıran İslâmî hakikatlerin inkişafıyla bu bağın ne kadar güçlü ve ehemmiyetli olduğu resmedilir. Binaenaleyh Kur’ân’ın imanî hakikatlerini tahkiki bir surette ehl-i imana bildirerek, hem kendi nefsini hem de bütün insanlığı ebedî bir azaptan ve daimî olan yapayalnız bir hapis cezasından kurtarmak, Risale-i Nur’un feyziyle nurlanan bütün Nur Talebelerinin de hususî bir vazifesidir. Bu kudsî vazifeyi yerine getirmek ise sırf Allah rızasını gözetmek hedefinden başka hiçbir gayeyi edinmez. Bu gayede olan hiçbir Nur Talebesinin de cemaat adına dünyevî ve siyasî hiçbir komite ile bir cemiyet teşkil etmesi mümkün değildir. Nitekim Nur Cemaati’nin tek hedefi ve programı iman hakikatleriyle kalb, akıl ve vicdanları nurlandırmaktır. İki hayatı da imhaya sebep olan ehl-i küfrün tecavüzatına ve isyanına karşı Risale-i Nur’un çelik hakikatleriyle nefsi ve bütün ehl-i imanı muhafaza etmek şiarıdır.

Ayrıca Nur Talebelerinde şahısçılık yani şahsı ön plana çıkartma hiçbir zaman temel esas olmamış her zaman meşveret ve istişare yöntemiyle imanî hizmet ve vazifeler yerine getirile gelmiştir. Keza Üstad Bediüzzaman Hazretleri de Emirdağ Lâhikası’nda yer yer bazı mektuplarında istişareyi esas aldığını şöyle dile getirir: “İşlerinde onlarla istişâre et. (Âl-i İmran Sûresi: 159.) emriyle, kardeşlerimle bir meşverete muhtacım.”  “Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.” 

Risale-i Nur, tarikat değil hakikat yolunu benimsemiştir. Bu sebeple Risale-i Nur, hak yollar içerisinde daha umûmî ve selâmetli bir cadde olan sahabe mesleğiyle yol almaktadır. Zira Kur’ân, Kâinat ve Resulullah (asm) gibi Rabbimizi bize tarif eden üç büyük küllî muarrifi bize tanıtan, dinleten ve hakikatleri akıl, kalp, vicdan birlikteliğinde anlatan Risale-i Nur’un feyziyle hakikatleri benimseyen ve bu iman dâvâsına hayatını vakfeden Nur Talebeleriyle beraber Nur Cemaati’nin dost ve kardeş gibi daireleri de bulunmaktadır. Bu dairelere dahil olmanın şartları vardır. Meselâ kendisi Risale-i Nur’dan istifade etmekle beraber, Kur’ân ve Risale-i Nur hizmetlerine taraftar olup, haksızlık ve dalâlete kalben taraftar olmayanlar dostlar dairesine dahildir. Kardeşliğin hassası ise farz ibadetlerine dikkat edip, haramlardan sakınarak Risale-i Nur’un neşrine çalışmaktır. Talebeliğin esası ise İman hakikatlerini neşretmeyi yaşantısıyla ve hizmetleriyle yerine getirmekle beraber Risale-i Nur’u kendi malı gibi hissederek sahip çıkmaktır.

Okunma Sayısı: 2065
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    22.9.2016 10:01:22

    Talebeliğin esası her ne kadar İman hakikatlerini neşretmeyi yaşantısıyla ve hizmetleriyle yerine getirmek ve Risale-i Nur’u kendi malı gibi hissederek sahip çıkmak olsa da Üstadımız kardeşler arasında şu noktayı da önemle nazara vermiş . "Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz." demiştir. Hâlen ray-ı vahidin istibdad kokusu altında bulun muyoruz. Hâlen tek şahsın kaldırdığı parmak ile idare edil miyoruz.? Ühüvveten, kardeşlikten, maslahattan söz edersen cemaata zarar veriyorsun bahanesiyle dışlanıyorsun. Hane,Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte....... dahi tercih ediniz.... Birinin ticaretine veya siyasetine dokun bakayım, kardeşlik nerede kalır..... Kurbağaya demişler söyleyecek bir şeyin yok mu? Kurbağa: Olmaz olur mu. Ağzımı açarsam boğulurum" demiş..... Fecr-ı sadıkkı bekleyelim, Yâ Sabur!....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı