"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vahdet-ül vücud mesleği

Şeyma TÜRKAN
02 Temmuz 2016, Cumartesi
“Vahdet-ül vücud” mesleği Risale-i Nur’da nasıl izah edilmektedir?

Vahdet-ül vücud mesleği; daima Allah’ın huzurunda olduğumuz bilincini kazanmak için, kâinatın vücudunu yok sayan ve bu telâkki ile “La mevcuda illa Hû” yani “O’ndan başka varlık yoktur.” hükmüne varan bir meslektir. 

Üstad Hazretleri Mektubat Risalesi’nde bu mesleğin hakikatini şöyle anlatmaktadır:

“İşte bu meşrebin ehemmiyetli bir hakikatı var ki: Vâcib-ül Vücud’un vücudu, iman kuvvetiyle ve yüksek bir velayetin hakkalyakîn derecesinde inkişafıyla, vücud-u mümkinat o derece aşağıya düşer ki, hayal ve ademden başka onun nazarında makamları kalmaz; âdeta Vâcib-ül Vücud’un hesabına kâinatı inkâr eder.”

Bu meşreb, sebepler dairesini geçip, masivayı terk ederek mümkin olandan (mümkin;  Yaratıcının var etmesiyle var olan, o dilediğinde hemen yok olmaya mahkûm olan mahlûkat) alâkasını kesen ve ehass-ı havassın (en hâlisin hâlisi olanlar, Cenâb-ı Hakk’a yakınlık kazananların en hâlisi olanlar) mutlak bir istiğrak (aşk-ı İlâhî ile dünyayı unutup kendinden geçme) halinde iken mazhar oldukları bir haletle yani Allah aşkının sekriyle kâinatın vücudunu yok saymaktadır. 

Mesnevî-i  Nuriye’de ise Vahdet’ül vücud, “Tevhidde istiğraktır ve nazara sığmayan bir tevhid-i zevkîdir” şeklinde açıklanmaktadır.

Kısaca bu mesleğin temelinde Vahdet namına kesreti, Allah namına kâinatı inkâr etme vardır.

Böyle hükme varmalarının sebebi huzur-u daimîyi elde etmek içindir. Ancak Allah’ın varlığında öyle fani olmaktadırlar ki, Rabbimizin bütün sıfat ve isimlerini muhakame edemeyerek ehl-i sünnet görüşünün dışına çıkmaktadırlar. Zira ehl-i sünnet vel-cemaat Allah’ın yaratmış olduğu bütün mevcudatın varlığını kabul etmektedir.

 Bununla beraber bu meslekte ileri giden hasların; Allah aşkının cezbesi halinde iken bu yargıya varmaları dolayısıyla, zaten hissiyatlar ön planda olduğundan, şu halette muhakemeden söz edemeyiz. Binaenaleyh bu meslekte olanların masivayı (yani mahlûkat ve eşya) geri planda tutarak sadece Allah’a hasr-ı nazar etmesi gerekmektedir. Eğer kalbinde Allah sevgisi dışında sevgiler yer etti ise bu yolda ilerleme kaydedemez.

 Bu sebeple Muhyiddin-i Arabî Hazretleri “Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitaplarımızı okumasın, zarar görür.” demektedir. Ve ahirzaman insanının ekseriyetinde maddeperestlik cereyan ettiğinden Bediüzzaman Hazretleri “bu zamanda Muhyiddin’in kitapları, hususan vahdet-ül vücuda dair mes’elelerini okumak, zararlıdır.” diyerek bu hakikati beyan etmişlerdir. Keza bu meslek tehlikesi fazla olan riskli ve zor bir yoldur. Çünkü asrımızın anlayışına göre devamlı bilgi bombardımanına tutulduğumuz bu zamanda; her yerde ve her şeyde kalbini yalnız Allah ile meşgul etme haletini, masivayı (eşyayı, mahlûkatı) terk ederek yerine getirmek oldukça meşakkatlidir.

Şerh çalışmalarınızı mail adresimize gönderebilirsiniz.

[email protected]     

 

Okunma Sayısı: 1302
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı