Evet, ne yazık ki bu yanlış yapılmakta ve hatta artık yaşayış haline gelmiş bulunmaktadır. İnsanlar fikirlerini hür bir zeminde söyleme iradesine sahiptirler. Düşüncelerini söyleme ve yaşayışlarını sürdürme hürriyetleri vardır.
Lâkin dini bunlara basamak yapmak, bu emellere din üzerinden ulaşmaya çalışmak; dini siyasete alet etmek olur. Bu da çok çirkindir. İnsanın hem dünyevî, hem de uhrevî hayatının medar-ı saadeti olan dini nasıl olur da böyle en edna emellere bulaştırır?
Tefrikanın, zulmün, ötekileştiriciliğin temel sebebi siyasî fikrin dini bir fikirmiş gibi lanse edilip yaşanmasıdır.
Yıllarca bu tarz zihniyetler, insanların akıllarını bulandırıp bir tarafa yönlendirip tek bir kalıba yerleştirdiler. Öyle ki dini vecibeleri rafa kaldırıp yerine siyasî payandalar konuldu.
Şeriat yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete bakar; onu da ulü’l-emirler, yani idârecilikle ilgilenenler düşünmeli.1
Bu hakikate muhalif davranıldığından dolayı, vahim sonuçlar görülmeye başlandı. Böylece “Benim görüşümden değilsen, kötüsün” yaftası yakıştırıldı. İnsanlar ötekileştirildi. Siyasî fikir, dinî fikir ile iltibas olundu ve bu bir hayat tarzı haline geldi.
Siyaset üç türlü yapılır:
1- Siyaseti dinsizliğe âlet, 2- Dini siyasete âlet, 3- Siyaseti dîne âlet.“ 2
Siyaseti dinsizliğe âlet ve dini siyasete âlet tehlikelidir. Bir Müslümanın üçüncü şıkkı intihap etmesi gerekir. Din bir menbadır; vasıta değil. Bu yüzden bir Müslüman siyaset bile yaparsa din namına siyasetten kaçmalı. Yani dini siyasetin bir payandası olarak kullanmamalı. Siyaseti dine hizmetkâr mesabesinde telâkki edip öyle hareket etmeli. Böylelikle tefrikalar ortadan kalkar; kardeşlik kazanır.
Biz köklü bir çınar ağacı gibi olmalıyız. Rüzgâr gelse de bizi savuramayacak. Yani araştıran kişiler olmalıyız. Yoksa yaprak olmamız kaçınılmaz.
Kur’ân-ı Kerîm’de bununla ilgili bir çok âyet-i kerime vardır:
”Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi?” 3 “…Siz hiç düşünmüyor musunuz?” 4 “…Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” 5 “…Düşünen bir topluluk için âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.” 6
İşte bu ve benzeri âyet-i kerimeleri sorgulamanın önemli olduğunu bize hatırlatır. Hakikatbin isek; olaylara karşı bakışımız bu minvalde olmalı. Meselelere karşı hakkıyla sorgulayan, araştıran ve öyle hüküm veren insanlar olmamız duâsıyla.
Dipnotlar:
1. Tarihçe-i Hayatı, s. 131. 2. Emirdağ Lâhikası, s. 319. 3. Fatır Sûresi, 37. 4. Ali İmran Sûresi, 65. 5. Enam Sûresi, 32, Araf Sûresi, 169. 6. Rum Sûresi, 28.