Bahar gelince binbir renkli çiçekler, bitkiler, ağaçlar, bayramlık elbiselerini giyip seyrangâha çıkıyorlar âdeta.
Ebede aşık ruh Cennetin sadece bir numunesi olan bu güzelliklere doyamıyor. Hele benim gibi baharı pek kısa olan bir memlekette yaşıyorsa. Papatyalar, gelincikler, rengârenk kır çiçekleri sevilmeye izlenmeye doyulmuyor. Kalbim gitmeyin ne olur beni bırakmayın telâşından hüzünlü garip bir hal alıyor.
Bediüzzaman Hazretleri Şuâlar da “Bir zaman, bahar mevsiminde temaşa ederken gördüm ki: Zemin yüzünde haşir ve neşr-i azamın yüzbinler nümunelerini gösteren bir seyeran ve seyelân içinde kafile kafile kısa bir zamanda görünüp der’akap kaybolmaları ve daimî bir faaliyet-i müthişe içinde mevt zevale kaybolmaları, çok hazin görünüp, rikkatime şiddetle dokunarak beni ağlatıyordu.” Ve sonra yine Nur-u Kur’ân, sırr-ı İman, lûtf-u Rahman ile tevhid imdadına yetişti. Öyle kıymettar bir mu’cize-i kudrettir ve ilânname-i hikmettir ki Sâni’inin san’atını nihayetsiz ehl-i takdire cazibedarâne teşhir eder.” diyordu.
Esma-i İlâhinin nakışları, kendini varlık âleminde, varlığın sahibinin eliyle var olmakla şereflendirmiş. Yüzbinler dilleri ile San’atkârını, Yaradanı tesbih ve tahmid ederler. Nice Allah dostları hangi bitkiye eğilip kulak kesilse zikir eder görmüştü.
Kâinat her an hareket halindedir. Her şey birbirine teavün halindedir. Esma-i İlâhinin tezahürü Rahman, Rezzak, Cemal, Musavvir, Hakim, Bedîî, Vedud, Gani, gibi nice isimlerinin tecellileri her bahar mevsiminde kendini gösterir. Kâinat cezbe gelir varlık aynasında kendini seyreder. Bize de seyrettirir. Belki hüzün değil mutlu olmamız gerekir. Bizi seven Rabbimize sonsuz şükretmek gerekir.