Müslümanların nifak cereyanlarınca bu kadar yoğun şekilde birbirine düşürüldüğünü kimse hatırlayamıyor.
Teknolojinin harikaları da kullanılınca, bu dahilî keşmekeşlerde boyutlar devasa oluyormuş. Şu yazımızda mümkün olduğu kadar dar dairede kalacağız. Uhuvvet sınırları içinde olması gereken yerlerde meydana gelmiş ve gelmekte olan felâketlere bakacağız. Dilleri Kur’ân’ı okuduğu halde dişleriyle kardeşlerinin etlerini çiğneyenlerin mahallemizde sebep oldukları “sıtma tutulmalarına” nazarlarımızı tevdi edeceğiz. Hariçteki dehşetli global düşmanların dahilde oluşturdukları sun’î gündemlerle ahiretimiz pahasına ne denli hemhal olduğumuzu göreceğiz. Efendimizin (asm) müminlerin biricik anneleri Fatıma’ya, “Kıyamete kadar ondan daha şeni bir şer gelmeyecek” diye tarif ettiği Süfyaniyetin idare ettiği nifak dolaplarının altına gaflet içinde düşen yeni yeni kardeşleri gördükçe kalbimizin burulduğunu, endişeler içinde müteellim olduğumuzu samimiyetle belirtmemiz lâzım.
Düşünün ki, kardeşleriniz düşmanlarınızı sevindirecek şekilde vuruşuyorlar. Münafıkların dahi bilemedikleri mahremiyetleri karşılıklı olarak ortaya döküyorlar. Birbirlerine zarar vermek için, en ağır silâhlara sarılıyorlar. Zarara uğrayan insanların kardeşleri, kaybolan maddî varlıkların ise ortak malları olduğunu bilmeden kıyasıya mücadele ediyorlar.
MENFAAT ÜZERİNE DÖNEN SİYASET CANAVARDIR…
Türkiye Müslümanları bu noktaya nasıl geldiler… Komünistlerle masonların birlikte hücumları karşısında tek bedende bir can olanlar, neden sağa sola döküldüler… Camilerde muhkem setler gibi saf tutanlar, neden bugün omuzlarını birbirinden kaçırıyorlar…
Dönüp yakın geçmişe bakalım, uzağa değil. 10-15 sene önceye baktığımızda nifak cereyanının tuzaklarını ve zamana ayarlı olarak günümüze doğru yolumuza döşediklerini bugün anlıyoruz. Bundan 18-20 sene önce “yeşil sermaye” hikayesiyle Müslümanların elinde avucundakini yağmalayan Kemalistler, 2002’den itibaren tek havuzdan rüşvet dağıtımı projesini başlattılar. Bir süre önce varlıklarını Jet-Pa, Kombassan, Yimpaş vb. yüzlerce şirkette kaybeden ve maalesef yüzü ve yönü dünyaya çevrilmiş dindarlara; bu yeni kapıya yanaşmalarını, kaybettiklerini orada bulabileceklerini fısıldayanlar, nifak tuzağını kendi elleriyle döşeyenlerdi. Yeşil sermaye operasyonu ile AKP hareketinin yolundaki taşlar ve dikenler temizlenmişti. Bu yeni ekibe dindarlar maddî imkânlarıyla zorluk çıkaramayacaklardı. Prensipsiz, takvasız ve tecrübesiz dindarların AKP kanalıyla devlet kapılarına yığılmaları, nifakçılar için tam bir fırsat olmuştu.
Kemalistlerin kendi dönemlerinde hapis, mahrumiyet ve ceza ile terbiye etmeye çalıştığı Müslümanların bu defa rüşvetle terbiye edilmeye başlandığını görüyoruz. Şahsiyetli, izzet-i nefis sahibi, devletin kuruşuna tenezzül etmeyen nice Müslüman münafıklarca iğfal edilerek bu necasete bulaştırıldı. Bu yeni projeyi dindar siyasetçilere uygulatanların hedefi, gerçekten dehşet verici idi: Harama bulaştırılmamış bir tek fert bırakmaksızın rüşvetleri fotoğraflar ve belgeler eşliğinde dağıtacaksınız…
İşte hakikat budur. Menfaat esası üzerine kurulu siyasetle Süfyaniyet çoğu dindarları, dinî cemaatleri ve hatta sivil kuruluşları kirletti. Sonra da onları istediği istikamette birbirine düşürdü. Helali, istiğnayı ve alın terini unutanların başına gelen bu felâketle İslâm toplumu, çıkışı yanlışlıkla birbirini çiğnemede arıyor bugün.
1 KASIM’A NE KALDI Kİ?...
Aman dikkat… Bilhassa sosyal medyayı kullananlar… Karşınızdakilerle 1 Kasım’dan sonra kucaklaşabilme payını bırakmanız lâzım. Ağzınıza geleni söylerseniz; barış, kardeşlik ve birlikte yaşama imkânı kalmaz. Bir musibet sürecinin sonlarına yaklaşıyoruz. Ellerindeki imkân ve menfaatlerin 1 Kasım’dan sonra kaybolacağı düşüncesiyle saldırganlaşanların ruh halini anlamaya çalışarak sabretmemiz lâzım. Şayet 1 Kasım’da ülke badiresiz bir şekilde millî mutabakata ulaşırsa, inşaallah musibet ve sıkıntıları atlatma yolu açılacak. Şu süreç içinde durup dururken Süfyaniyetin siyaset oyunlarına kapılarak size hücum edenlere göstereceğiniz sabır, sizi hem dünyada ve hem de ahirette mutlu edecektir.
Buna mukabil, Peygamberimizin (asm) bizi inkâr-ı uluhiyet cereyanlarına karşı hakikî İsevilerle ittifaka çağırdığı bir zamanda, siyasetin birbirine düşürdüğü Müslümanlar birbirlerini affetmezlerse, kazanan yine BOP, Arap Baharı ve dinsizler olacak.
Yalnız şu noktayı da ilave edelim: Bütün bu söylediklerimiz, hakikati en güzel ve doğru biçimde ifademize engel değildir. Hakkın ali hatırını esas tutarak nezih üsluplarla doğruları anlatmaya devam edeceğiz, inşaallah.