İstihbarat teşkilâtlarının gökyüzünde çatıştığı bir zamanda, FBI veya CIA gibi kimliği belli örgütlerin yerini bu defa NASA alıyor. Dünyamızın iç içe geçerek bir köye dönüşmesi, altı cihetinde devlet istihbaratlarını burun buruna getirmiş durumda. Aralarındaki ittifaklar, proje birliktelikleri veya düşmanlıklar hakkında yazılanların doğruluğu- yanlışlığı tartışılmaya devam edecektir. İnsanlığın ve dünyamızın canına kast etmiş mevcut terör örgütleriyle, söz konusu millî istihbaratların zaman zaman işbirlikleri herkesin ortak endişesi haline gelmiş durumda. Zira çok muhtaç olduğumuz emniyeti tehdit eden önemli bir durum.

Angela ve ekibinin Alman halkına ihanet edip etmediğine Almanya ve AB siyasetçileri karar verecek. BND’nin bu meselenin içine ne kadar girdiği; bankalar, büyük endüstri, global pazarlar ve yeni buluşlarla alâkalı hangi bilgilerin ne ölçüde NASA üzerinden Amerika’daki dinozorlara aktığı da henüz açıklanmadı. Edward Snowden‘ın jenerasyonunu kullanmaya çalışan Avrupalı ve Amerikalı neoconların ihanetlerinin boyutları, belki de önümüzdeki zamanlarda daha net ortaya konulacaktır. Dezenformasyona dayalı, acımasız ve tahribi esas alan söz konusu çalışmaları durdurmak, elbette ki yalnızca Almanya ve AB’nin vazifesi olmamalıdır.

FAİL İKİNCİ AVRUPA MI?

Bediüzzaman’ın Avrupa tahlillerini okuyan ve meşhur ikinci Avrupa’yı tanıyanlar, AB içindeki neocon siyasetçilere bundan on-onbeş sene önce dikkat çekmişlerdi. 11 Eylül felâketinden sonra kendisine tam tâbi olmadığından Avrupa’yı acuze ve ihtiyar olarak niteleyen Amerika’nın savunmasından sorumlu Donald Rumsfeld ve Dick Cheney gibi saldırgan siyasetçilerin çağrılarına pozitif cevap veren Sarkozy ve Merkel gibi politikacıların özde AB’ye ihanet ettiklerini ta o zamanlarda yazmıştık. Dünyayı Troçkist ihtilâllere göre dizayna kalkışan bu dehşetli ekibe AB adına mutabakat gösteren o günün siyasetçilerinin beyan ve icraatlarını bir bütün halinde analiz edenler, yalnızca Angela’nın ihanetle suçlanamayacağını söyleyebilirler. Zira ekibin yekûnunu daire içine almak ve daha sonra NATO’yu cinayetlere ortak ederek dünyanın dengesini bozan Rassmussen gibilerini faş etmek var iken, hadiseyi küçülterek bitirmek isteyenlere elbette inanacak değiliz.

AB ve Almanya’nın misyonlarıyla çatışan neocon ve neoliberallerin Avrupalı devletler içindeki ihanetleri bir-iki küçük hadise ile geçiştirilecek de değildir. 11 Eylül’den bu yana AB’nin yaşadıklarını, karşılaştığı hayatî krizleri, Akdeniz Avrupa’sını parçalama serüvenlerini, hâlâ mahiyetleri bilimsel olarak açıklanamamış ekonomik krizleri ve en dehşetlisi de İslâm’a karşı başlattıkları gizli savaşları ele almadan, neoconların AB’ye, Almanya ve Fransa’ya ihanetleri asla anlaşılmayacaktır.

ÇOK BOYUTLU İHANET…

Bu ihanete herkes durduğu yerden bakacaktır. İnsanı köleleştirerek aracı firmalara satanları görenlerin durduğu yer ile Alman halkına çöp kutularından boş şişe toplatan sosyal faciayı görenlerin durduğu yerler birbirinden uzak olmamalı. Kuzey Avrupa’nın veya Almanya’nın meşhur sosyal devlet sistemini madaraya çevirenlerin bu fiilî kastı mahsusla yapmadıklarını kimse iddia edemez.

Sosyal sisteme gelmişken söz; modern Bolşevikliğe özenen neocon ekiplerin ailede, eğitimde, sağlık ve genel ahlâkta sebep oldukları yıkılışları da arz etmiş olalım. Asgarî ücretin altında sürünen vatandaşına dönüp bakmayan Angela’nın bakanları, emzikli çocukları ekonomi uğruna annelerinden koparma projeleri hazırladılar. Avrupa ailesini mutsuz edecek, zayıflatacak ve belki de dağıtacak ahlâksızlıklara vize veren bu ekibin ihanetinin yalnızca banka sektöründe, büyük sanayide ve ekonomide olmadığını herkes görebiliyor. Alman halkından sakındığı imkân ve parayı neocon ve neoliberallerin kontrolündeki iş çevrelerine ve finans havuzlarına aktaran politikacıların mahiyetini, analizci Alman araştırmacıları öyle veya böyle dünyaya ilân edeceklerdir diye bekliyoruz.

Bu arada, AB’nin servet ve enerjisini Kiev’e boşalttıran Amerikan siyasetçilerin faturaları da bu ekiplere çıkacaktır. Rusya karşısında dünyaya mahcup olacaklarını izzetsizlikleriyle gizleyen bu ekibin üzerindeki ince perdenin uçuşacağı zamanların çok da uzak olmadığı kanaatindeyiz.

İSLÂMA İHANET…

İslâm derken insanlığı da kastediyoruz aslında. Dünyanın mağdur ve mazlûm halklarının barış ve yardım için kendisinden imdat beklediği AB’yi parçalamaya yeltenenler, düşman olarak semavî dinleri esas aldılar. Papa ile Angela’nın tartışması, Kemalist ve Siyasal İslâmcıların işbirliğiyle Türkiye’nin AB kapısında bekletilmesi, İslâm âlemindeki dehşetli cinayetleri işleyecek terör örgütlerine organizasyon, lojistik ve teçhizat yardımları, cami ve minare düşmanlıkları ve Arap baharı çerçevesinde o ülkelerdeki iç savaşların desteklenmesi noktasında Avrupalı neoconlar, hem İslâmiyet’e ve hem de misyonu barış olan AB’ye ihanette bulunmaya devam ediyorlar. Şu saydıklarımızın altını, dijital medyadaki bilgi ve belgelerle her zaman doldurmamız mümkündür. Yalnızca hatırlatma cihetiyle geçmiş olaylardan bahsettik. Kanaatimce, Spiegel’ın ihanetle belirlediği dairenin içine AKP projelerini yöneten politikacı ve vazifelilerin de alınması gerekiyor. Yukarıda arz ettiğimiz üzere “birleşik su kaplarını” tedai ettiren dünya hadiselerinde müsbet ile menfinin daimî bir mücadele içinde olduğunu görüyoruz. Neoconların üstadı Henry Kissinger’ın yardımının da şu günden sonra şakirtlerini kurtaramayacağı fikrindeyiz. Düne kadar tetikçilerini motive eden Alman göçmeni, bugün Almanya ve Fransa’ya akıl vermeye kalkışıyor. Çok güç…