Soykırım edebiyatlarıyla ülkelerin dış siyasetlerinin yönlendirildiği bir zamanda, ortadaki soykırımı göremeyenlere, tarihin kendilerine edeceklerini düşündükçe azıcık ferahlanıyoruz.
Hem hayatlarında, hem de öldüklerinden sonra lânetle anılma tehlikesiyle karşı karşıya olan mevcut siyasetçilerin, 11 Eylül’den bu yana yavaş yavaş sahnelenen İslâm kıyımını ve bilhassa Arap soykırımını görememeleri insanlık için yüzkarası değil mi? Yahudi soykırımıyla alâkalı sinemayı dolduran filmler, belgesel ve romanları bilmeyenimiz yoktur. Bilmek istmeyenlerin karşısına da meşhur “anti semitismus” konusu dikilir. Mao ve yoldaşları hâlâ lânetle anılıyorlar. Lenin ve Stalin’e lânet okuyanlar ise kendi çocukları… Musevilerin mutfağında hazırlanan “Ermeni soykırımı” iddialarını kaç Hıristiyan duymadı ki, şu dünyada… Yekûnu yalnızca şu Suriye’de kaybolan Araplara ancak denk gelebilecek kayıplar için, Ermeni Diasporasının Paris ve New York’ta çıkardığı gürültüyü duyuyorsunuz. İddiacılarının bilim adamları ve akl-ı selim siyasetçilerle diyaloğa yanaşmadıkları tarihî trajedilere “soykırım (!)” diyenler, acaba şu Arap soykırımı karşısında ne diyecekler?
ARAP BAHARI’NI SOYKIRIMCILAR TEZGÂHLADI
Büyük Ortadoğu projesi, El-Kaide, 11 Eylül felâketi, Arap Baharı, 1. Bush’un Irak Seferi, Barzaniler, Baas diktatörlerinin yargılanmadan infazları, Tahrir, Eş-Şebab, Boko Haram, Ege ve Akdeniz’in savaşlardan kaçanlara mezar olması ve nihayet Suriye Savaşı. Bütün bu isim ve kelimeleri bir çerçeveye yerleştirdiğinizde; dünyaya kendi keyif ve arzusuna göre düzen vermek üzere bütün kapital ve silâh teknolojisine el koyuş ihtilâlci “YENİ MUHAFAZAKÂR” geçinen Troçkistlerle, son zamanlarda kendilerine “şahin liberal” denilen neoliberallerin mahiyetlerini hesaba katmadan doğru tahlillerle neticeye varmamız mümkün değildir.
Hadiselere içerden, Avrupa ve Amerika’daki iç çekişmelerin şiddetlendirdiği mahfillerden bakamadığımız takdirde, yedi rengi tek renk görebileceğimiz gibi, merkeplerin avazı ile bülbüllerin tegannisi birbirine karışır. Eğer orta yerde bir soykırım yok ise, Irak’ta iki milyona yaklaşan can kaybını, Suriye’de 300 bini geçen masumların şehadetini, Libya’da yüz binleri aşan kıtalleri, Yemen’de her gün onlarca masum kanlarını ve Akdeniz’i bir Arap mezarlığı durumuna getiren on binlere yanaşan boğulanları nereye koyacaksınız? Bütün bu kayıpları Arap coğrafyası vermiyor mu? Neocon ve neoliberallerin Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa ve bir kısım Amerikalı siyasetçilerin yardımıyla sahneye koydukları Arap baharı, demokrasi mücadelesi, iç savaşlar ve global dengeler isimli oyun ve sahneleri günümüz iğfal edilmiş yığınları yutsa da ehl-i ilim ve tarih asla kabul etmeyecektir. Soros’un dernek ve vakıfları insanları ilticaya zorlarken, Troçkistlerin emrindeki IŞİD, Eş Şebab ve Boko Haram da Arap coğrafyasındaki iç savaşları körüklüyor. Hadiselere yakından bakmaya korkan başta Türkiye ve AB medyası, soykırım projesinin sonuna doğru icra edilecek Şivana, yani ağıtlı yasa hazırlanıyorlar. Vicdanları sızlamadan ve yüzleri kızarmadan… Bütün bu olayları; en az Seymour Hersch kadar (ABD’li araştırmacı gazeteci ve yazar) bildikleri halde… IŞİD terörünün kimlerce inşa edildiğini bildikleri halde… Kaddafi’nin fakir Libya halkının petrolleriyle yığdığı silâhların Amerikan ve Türk yetkililerinin bilgileri dahilinde Suriye’ye taşındıklarını okudukları ve gördükleri halde… Amerika’da neocon -McCain gibi- politikacıların zorlamasıyla Arabistan ve Arap Emirliği uçaklarıyla cephaneliklerin Bulgaristan, Sofya ve Varna üzerinden IŞİD’e ulaştırıldığını bildikleri halde… Ve yaralı IŞİD militanlarının İsrail hapishanelerinde tedavi edildiklerine dair boy boy resimleri medyada seyrettikleri halde… Bütün şu insanî ihanetleri topladığınızda neticede Arap soykırımı karşınıza çıkmıyorsa; ya soykırımın manasını bilmiyorsunuz veya bir kısım Yahudi kökenli neocon ve neoliberal teorisyenler kadar Arap kanına susamışsınızdır, demektir.
SESSİZ KALANLARI TARİH AFFETMEYECEKTİR
Burada önemli olan neticedir. Yani bir milletin ya yurdunda veya gurbette yok olmasıdır. Gazeteler, on bin Arap çocuğun Avrupa’da kaybolduğunu yazıyor. Sizin de yavrularınız var. Birçoğunuz torun sahibisiniz. Hangi vicdan sızlamaz ve hangi göz bu vahşet karşısında yaş dökmez ki… Suçu Avrupalılara atanlar kendilerine, bakıp utanmalı değiller mi… Efendim Esad’ın olduğu bir Suriye’ye kesinlikle barış gelmeyecekmiş… Meselenin bir adamın iktidarıyla ilintili olmadığı artık ortada. Mogadişu’da, Kenya’da Nijer ve Chad’da da Esad yok ya. Yemen neden yanıyor ki… İster Arap soykırımı deyiniz bu hadiseye, isterseniz Müslüman katliâmı. Bu vahşet karşısında susmaya devam eden John Kerry, Hollande, Cameron, Merkel ve AKP’li kurmayları tarih asla affetmeyecektir. Hasis menfaat ve zayıf iktidarları uğruna Arap soykırımına sessiz kalanların henüz ölmeden W. Bush, Sarkozy, Rassmussen ve Blair gibi lânetle anılacaklarından kimsenin şüphesi olmasın.