"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bandrol yasağı ve Üstadın Talebeleri...

Şükrü BULUT
24 Kasım 2014, Pazartesi
Karmaşadan istifade edenler ve durumdan vazife çıkaranlar... Birincileri dinsizlik ve Kemalizm için çalışırlarken, ikinci grup siyasî menfaat peşinde koşuyorlar.

İşin içerisine “sanal paralel” karşıtlığı da girince, Risâle-i Nurları “sadeleştirmeden” kurtarma düşüncesiyle durumdan vazife çıkarmış, siyasal İslâmcılarımız. Yaşları 90’ın üzerindeki pir-i fani ağabeylerin yanlarına sokulan ve piyasaya Nurcuların öncüleri olarak lanse edenler de işin içine girince o mübarek insanların Üstadlarına ve Risâle-i Nur’a olan bağlılıkları bir başka formatta istismar edilmiş. 90 yaşındaki o mübarek insanlara, nurların Kemalist devletin eliyle basılacağı fikri telkin edilmiş. Bu çerçevede Başbakanla Diyanet Reisiyle yemeklerde görüştürülmüş Üstadın Talebeleri... M. Kemal’in ilke ve inkılâplarından bir karışık taviz vermeyen bir Başbakanımızın ve Kültür Bakanımızın Nurları basacaklarını, devlet eliyle -şehit Enver Paşa’nın yaptığı gibi- Türkiye Cumhuriyetinin misyonunun bulunduğu dünyanın en ücra köşesine insanlığın Kur’ânî reçetesini bastırıp gönderileceği telkin ve vadedilmiş... Söylediklerim o mübarek insanların öz beyanları... Merhum Menderes ve Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel’in aşamadıkları Kemalizm eşiğini AKP mi açacaktı... Hem de Halk Partisi ve komünist partilerle M. Kemal’i sevme yarışına girdiği bir zamanda... 

ÜSTADIN TALEBELERİ RAHAT BIRAKILMALI...

Bu asrın en belirgin negatif bir özelliği de, yaramaz çocuklarının cerbeze ile yaptıkları istismarı değil mi? Mağduriyetin, kıymetin ve şanlı geçmişlerinin istismar edildiği dehşetli bir dönemi yaşıyoruz: Bu karanlığın, dinî değerlerin, insanî değerlerin, ırkların, tarihî hadise ve şahsiyetlerin istismarından tutunuz; çevre ve sanat gibi mücerred değerlere kadar.... M. Kemal’i istismar edenler Said Nursî’nin de istismar edilebileceğini biliyorlar mıydı? Muhtemeldir ki, evet... Said Nursî Hazretleri üzerinden Müslümanların arasına fitne atıp İslâma zarar verebileceklerini, bilemiyoruz. Üstadı hayatında ziyaret etmiş, ondan birkaç ders dinlemiş ve onun Kur’ân dâvâsına gönül vermiş 90’ın üzerindeki talebelerinin siyasî partilerce ve o partilerden maddî ve manevî bir menfaat bekleyenlerce istismarı, bütün Nur Talebelerini incitiyor ve yer yer yaralıyor... Türkiye’nin ihtilâl sonrası partilerinin mevsimlik olduğunu geçmiş zaman yeterince göstermedi mi? Ahir zaman müceddidinin dâvâsına hayatlarını bağışlamış bu serdengeçtileri, ahir ömrünü yaşayan bir siyasî partinin karesine hapsetmenin vehametini düşündükçe, istismarcıların masumiyetine olan inancımız kayboluyor. İhtilâl kalıntısı siyasal İslâmcıların istismarları yakalanmadan ahirete geçmiş Üstadın hizmetkârlarına olan hayranlığımız da artıyor değil mi? Bazen ücra köşesinde tehî yatağında ibadet ile meşgul, bazen hastalığın sevkiyle bir hastanenin yoğun bakımında duâ bekleyen ve bazen de gözleri kapıda Nur’un bir sevdalısının ziyaretini bekleyen bütün kardeşlerinden duâ isteyen Nurun bu yaşlı kahramanlarını siyasetin tarafgir ve fevkalâde netameli karelerindekileri ekranlarda Müslümanlara göstermek onlara bir yönüyle zulüm değil mi?

KORUMASIZ KAHRAMANLAR...

Peygamberimiz (asm) insanın hayata çocuklukla başladığını -yaşlandığı takdirde- çocuklukla bitirdiğini haber veriyor. Ahireti esas almış ve yaşlandıkça bu dünya hayatından ziyade nazarlarını ahirete çevirmiş kahramanlardan, olgunluk dönemlerindeki hayatı okuma ve değerlendirme beklenir mi? Bedîüzzaman, etrafına topladığı ve meşveret heyetine i’lâ ettiği gençlerin bakışıyla, sorulara cevap veriyor. Üstadın ahir ömründen bize kesitler sunan Emirdağ Lâhikasının ikinci cildini bu nazarla okuyanlar, birler. Fakat Üstadın Talebelerinin etrafına “ferdiyet” zihniyetiyle toplananlar, onlara doğru bilgiler aktarmadıkları gibi, istedikleri tarzda fetva alma usûlüne başvurdular. Tarikatın kendi geleneği içinde muhafaza ettiği “yaşlı çocuğunu” acaba Nurcular yeterince koruyabildiler mi? Yetmiş beşi aşmış ağabeylerin “ahir ömürlerini” etrafında toplanmışların renkleriyle değerlendirdiğimizde, onların Üstadlarının yanında ve olgunluk yaşlarında bulundukları meşveretler içindeki düşüncelerden farklı düşüncelere kaydıklarını hüzünle seyrediyorsunuz. Bu düşünceler, çerçeve olarak helâl, fakat meslek ve meşrep olarak Üstadlarından farklı düşüncelerdir.
Onları çevreleyen Nurcuları sorumlu tutmak yeterli olur mu? Birazda, onların cenneti bekleyen ruh halleriyle dünya ve hadiselerine çok yabancı kalışlarına mı? Belki en büyük eksiklik onların kuvvetli bir meşveretin içinde olmayışları... Yani şûrâ’ nın o mübarek kutupları, deccaliyet ve süfyaniyet esintilerine karşı korumaya almamaları olamaz mı?

NETİCE

Bandrol meselesi acığa kavuşmuştur. Nur Talebeleri Üstadın hayatından ve mektuplarından bu büyük musîbetin muadillerini çokca yazıp konuştular. Bu yazıdaki meramımız bandroldan öteye, bu meselede hasis menfaatler uğruna istismar edilen Bedîüzzaman’ın manevî varisleri, ondan bize kalmış yadigârları ve duâlarına müracaat ettiğimiz ağabeylerdir. İstismar edenlerin kuvvetli nefis muhasebesiyle gitmeleri gerekiyor... Bir mevsimlik siyasî bir partinin geçici fani menfaatleri uğruna bu senaryo oynanır mıydı? Sadeleştirme meselesini Nurcular, aralarında meşveretle hallederlerdi... Hükümet medyasının “Nurcuların temsilcileri” olarak lanse ettiği eşhasının meşveretlerden nedenli kaçtıklarını herkes biliyor. Belki de en çok nefret ettikleri unsurun başında şûrâ geliyordur. Bandrol meselesi Türkiye’nin ve Nurcuların meselesidir. Sadeleştirmenin önüne kuvvetli bir şûrâ ile geçmek mümkün iken, gayrı fıtrî, netameli ve her türlü suistimal ve şaibeye açık bir yola başvurmak, hakikaten vicdanın kabul edeceği bir durum değil... Üstadımızın Talebelerine yapılanları vicdanlar kabul etmiyor... Siyaseti menfaatleri uğruna kullanırken Risâle-i Nur ve Talebelerini de kullanmaya kalkanlara kaderin itirazı şiddetli olur, diye ikazda bulunmak istiyoruz.

Okunma Sayısı: 3468
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulbaki Saraylı

    25.11.2014 22:40:30

    Esas itibariyle ve muhtevasıyla hakikatlı bir analiz olmakla beraber sadece bir hususa kalp ve duygu hâkim olmuş gibi.. Yani burada Hazret-i Üstad'ın talebeleri konumundaki zat-ı muhteremler hakkında, nur mesleğinin esaslarından olan şefkati işletebildiğimiz kadar işletelim. Onlara kucağımızı sonsuza kadar açabildiğimiz kadar açalım; onları hal-i hazırda ikna edip kendilerine bağlayanlar kadar etkili ve de "yetkili" olamayız. Olsa olsa onların, Üstad'larına lâyık bir hal ve mânaya bürünmeleri hususunda ve bizim onlar hakkında yaptığımız bir dua ve temenni hükmüne geçer. Onları mevcut yönelişten çevirebilmek; ancak yanlarına kadar sokulmak, ruhlarına kadar nüfuz edebilmek ve kulaklarına bir güzel fısıldamakla olur ki, onu da ancak Hazret-i Üstad'ın kendisi yapabilir. Rüyada veya manevî bir hal içinde onları Üstad'a havale ediyoruz. İmtihan sırrı bozulmadan, onlar için bir imdad-ı manevî diliyoruz. Vesselam.

  • Ali Haydarlı

    24.11.2014 22:32:06

    12 yıldır iktidarda ve 8 ay önce yapılan seçimde yüzde elliye yakın oy alan bir partinin "bir mevsimlik ömrü kalmış" diyebil mek büyük bir siyaset mühendisliğini gerektirir diye düşünüyorum. ve sizi bu hesabınızdan dolayı kutluyorum.

  • Nazım AYDIN

    24.11.2014 13:43:14

    Çopk eşekür ediyorum enfes bir makale kaleminmize beyninize Rab'bim güç versin.

  • ali yeşilkaya

    24.11.2014 11:52:23

    yazının anafikrine katılmakla birlikte bir noktada itirazım var. abilerimiz bu ve benzeri hadiselerde 35 senedir meşveret falan demeden kendi bildiklerini okumaya devam edegeldiler. etraflarında onlara itiraz edecek kimseyi bırakmadılar.her meselede bir mektup neşredip,kendilerini üstadın yerine ikame ettiler.itiraz edenleri de 'onlar üstadın varislerdir, onlardan daha iyi mi bileceksin?'' diyerek icbar edenlerin önüne attılar.birgün olsun 'kardeşim bizi değil risaleleri dinleyin'demediler.elbette bunları halis niyetle yaptılar.ama niyet neticeye terettüp etmiyor! yani demem o ki kimse bana 'abiler kullanılıyor' falan demesin.bizzat bu işlerin sebebi de,faili de,sorumlusu da onlardır.biz dua edelim de yarın hak vaki olduğunda varislerin varisleri çıkmasın...

  • sultan selim

    24.11.2014 10:57:01

    M.Ö. 325 yılında İskender, hocası Aristoya bir mektup yazar ve, ''zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?'' diye sorar. Aristo, neler yapması gerektiğini söyledikten sonra şu tavsiyelerde bulunur. ''İNSANLARIN ARASINA NİFAK TOHUMLARI EKECEKSİN, biribirleriyle savaştıkları zaman hakem olark kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın'' diyerek dinsiz felsefesinin aklıyla cevap verir. Muhterem Üstad Hazretleri de 15. Mektubun 4. sualinde buna cevap mahiyetinde şunları yazar: '' Birisi: Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr edecek Süfyan namında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Âl-i Beyt'ten Muhammed Mehdi isminde bir zât-ı nuranî, o Süfyan'ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır.''

  • sultan selim

    24.11.2014 10:15:59

    kaleminizden nurlar inkişaf etsin inşallah... kaleminiz her daim elmas parçacıklar hükmünde olsun inşallah..bu meseleyi artık konuşmanın zamanıydı. din umumun mukaddes malı olduğu cihetle, risaleler de umumun mukaddes malıdır. hiç bir cihetle istismarına taraf olmadık, olamayız ve olmayacağız da.. Hz. Hasan(r.a.) efendimizin bıraktığı bayrağı devralan risaleler istismar edilemez. selam ve dualarla..

  • Garib Doğu

    24.11.2014 08:44:38

    Ağzına ,yüreğine sağlık,şükrü hocam.Yazı hislerimize tercüman olmuş.İncitmeden, kırmadan nezih bir lisanla ikaz vazifesi yapılmıştır...

  • HÜSEYİN İLHAN

    24.11.2014 07:12:29

    RİSALEİ NUR lar ile tanıyıp ve gazetemizi okuduğumuzda 'MEŞVERET ve ŞURA,nın önemini ,içtimai hayat için ne kadar zaruri olduğunu idrak ettik.Yine üstadımızın 'BEN EKMEKSİZ YAŞARIM,HÜRRİYETSİZ ASLA,sözü ile de bizler için HÜRRİYET in ehemmiyetini idrak ettik.Hürriyetten bi,haber,meşveret ve şuranın ise tek kişinin seçtiklerinin tasdikinden ibaret anlayıştaki siyasetçilere aldanan ihvanları analayamıyor ve tanıyamıyorum.Yıllardır bu dersler ile hayatlarını deruhte etmiş insanımızın şimdi emir-komutaya girmesi ya dünyevi makam yada dünyevi menfaatlerine halel gelmesidir.Halbuki ZÜHRE nin 7 notası bizi ikaz ediyor ve herşeyin malikinin takdirine teslimi emrediyor.

  • Polat Müstear

    24.11.2014 01:23:59

    Risale-i Nurlarla ilgili sorunlari büyük bir mesveret halledebilir ve halletmelidir. Devlet "Kemalizm ve Ingiliz" emirlerine boyun egdikce Risale-i Nurlar devlete emanet edilemez! Kaldi ki Kemalizm de harfi harfine Ingilizin iradesinin icraatcisidir! Ingiliz bizzat aktör olarak sahnede olmasa bile Israil ve bazi Bati ülkeleri üzerinden isini görmektedir. Ingiliz kimleri hangi paraya satin alabilecegini cok iyi hesaplar ve o parayi da ödediklerinden kat kat almayi da bilir. Ingilizi desifre edenler; Kemalistlerin A-dan Z ye hepsi (yani basindan beri kim varsa buna dahil) Ingilizin kuklasi oldugunu kesin bilenler bu oyunu bozmalidir. Unutmayalim PKK'nin, ISID'in vb. akimlarin kurucusu ve Öcalanin patronu Ingiltere'dir ve Kemalistler de Ingilizin yaveridir!

  • hasan Muharrem okur

    24.11.2014 01:01:07

    Ağabey Allah razı olsun. Gönderdiğim bilgiler inşaallah ulaşmıştır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı