New York Ticaret Merkezi kulelerinin, belli bir mühendislik planı çerçevesinde, çevresine zarar vermeden yıkılışından sonra, global terörün kendisine olan özgüveni arttı mı dersiniz? Daha korkusuzca…
Sırtını kendince kuvvetli yerlere dayayarak belli devletlerin pay-i tahtlarını bombalamasını sıradanlığa, tesadüfe veya söz konusu ülkelerdeki emniyet zaaflarına verenler, hakikati telâffuzdan çekiniyorlar gibi…
Dezenformasyonlar, yanlış yönlendirmeler veya karartmaların, dünya kamuoyunun dikkatini çekmediğini de zannedebilirler. Bağdat, Karaşi, Kabil, Şam, Marakeş, Trablusgarp, Nairobi, Mogadişu ve Sana ‘daki katliâmları, belli medya grupları sıradanlaşmış veya alışılmış gibi gösterse de, buralardaki cinayetleri dikkatle takip edip kaydeden insaniyetperverlerin sayıları da az sayılmamalı. Petrol adam Bush ile Amerikan yüzyılını ilân etmeye çalışanların işgalleri altındaki başşehirleri diğer Avrupa ve Amerika başşehirlerinden ayırmak lâzım. Global hakimiyet peşindeki güçlerin harekete geçirdiği orduların tetiklediği hadiselerin, daha çok başşehirlerde yansıma bulması milenyumumuzun terör ve savaş üslûplarının da hayli değiştiğini gösteriyor.
BATI MERKEZLERİNE HÜCUM
BM’de veto hakkına sahip İngiltere, Fransa, Rusya başşehirlerinde patlayan bombaların mesajları elbette lokal değildi. O ülkelerin dünya politikalarına itiraz veya onları kendi emellerine göre terbiye etme düşüncesi burada ağırlık kazanıyor kanaatindeyiz. Londra metrosuna, Paris’te çeşitli yerlere, Madrid garına, Almanya’da trenlere ve Moskova metrosuna saldırarak bine yakın masumu katleden global terörü tanımazlıktan gelenlerin, söz konusu savaş taraftarı emperyalist ve dinsiz hakim güçlerden çekindikleri bir vakıa.
Cinayetleri El Kaide, IŞİD, PKK, Boko Haram, Eş Şebap ve YPG gibi Batı yapımı ve dizginleri ikinci Avrupa elinde olan örgütlere yıkarak, perde gerisindeki asıl güçleri gizlemenin de insanlıkla alay olduğunu herkes biliyor.
Afrika ortasında Batı teknolojisinin en son silâhlarını kullanabilecek teröristlerin elbette belli eğitimlerden geçmeleri gerekiyor. Nijer, Kenya, Mogadişu, Yemen ve Rakka’da, gözden uzak, ileri derecede uzman Batılı subayların yetiştirdiği teröristlerden, Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin haberdar olmadıklarını kim söyleyebilir… Kaldı ki NATO veya Avrupa ordularından emekli olmuş yüzlerce subayın şu anda bahsettiğimiz bölgelerde terörist eğittiklerini internet medyasından öğreniyoruz.
NEDEN ANKARA?
Üst üste terör saldırılarıyla sarsılan Ankara’ya ne oldu? Tetikçilerin ırkları, milliyeti ve mensup oldukları kültürler günümüzün global teröründe artık bir mana ifade etmiyor. Bu teröristler aynı zamanda insaniyetten yana olan birinci Amerika ve Avrupa’nın da düşmanlarıdırlar. 2002’de yeni muhafazakârların “Amerikan yüzyılına” verdiği imzayı geri çekmemesi ve Obama ABD’si ile hareket etmemesi için AKP’yi tehdit ediyorlar. Kendilerine göre dünkü müttefiklerine balans ayarı çekip onları terbiye ediyorlar.
Bizde Kemalistler PKK’ya destek verdikleri sürece nasıl Kürt meselesinde hayırlı bir neticeye varamıyorsak, Batıda da ikinci Avrupa ve Troçkistler söz konusu yapay terör örgütlerini organize ettiği müddetçe dünya başşehirlerinde bombalar patlamaya devam edeceğe benziyor. Global teröre karşı çarenin Avrupa Birliği’nde olduğunu bilen ikinci Avrupa ise, buradaki yeni muhafazakâr arkadaşlarını destekleyerek AB’yi etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Merkel ve birkaç Doğu Avrupalı gibi…