"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çare Atatürkçülükte değil, demokraside

Şükrü BULUT
07 Eylül 2016, Çarşamba
Dert çoğalınca, çareyi konuşan ve reçeteler sunanlar da çoğalıyor. 15 Temmuz ihtilâl teşebbüsünden sonra da böyle oldu.

Okumaktan uzaklaştırılmış halkımızın ekranlarda takip ettiği birçok programda, ülkenin içine yuvarlandığı kaos veya sıkıntılara çare aranırken, bir çok reçetenin havada uçuştuğuna şahit oluyoruz. Bunların arasında ”Atatürkçülüğü” derman olarak sunan, meşhur yazarlarımız ile ordumuzun üst kademelerine yükselen paşalar olunca, bu hususta yazmayı gerekli gördüm.

Marjinal sol gurupların medyasında tetikçi olarak çalışanların yazıp çizdiklerini takip etmeye zamanımız olmuyor. Fakat Türkiye medyasının amiral gemisinde bir zamanlar kaptanlık yapmış yazarlarla ve genelkurmay başkanlığı gibi önemli bir vazifeyi yapmış kişilerin Atatürkçülüğü derman olarak sunmaları, bu saatten sonra bana garip geldi.

BÜTÜN DARBELERİMİZİN ARKASINDA ATATÜRKÇÜLÜK VARDIR

Buna 31 Mart ihtilâlini de ilâve edelim. Bunlara Atatürkçü demekten ziyade, ”prokemalist” dememiz daha yerinde olur. Bilhassa II. Dünya Savaşı’nın ardından kısmî demokrasiye geçişimizden sonraki dönemde millî iradeyi hedef alan bütün ihtilâller Atatürkçülerin eliyle yapılmıştır.

27 Mayıs’ta millî iradeye yapılan suçlama ile 12 Eylül’de yapılmış suçlama aynıdır. Bizim yaşımız 12 Eylül’ü bütün boyutlarıyla hatırlamaya müsaittir. Düşünceme göre darbelerin en dehşetlisi ve münafığı olan 12 Eylül’de Atatürkçülük, Türkiye’deki en küçük icraatın parolası yapıldığı, anaokulundan üniversiteye eğitimde temel ders olarak okutulduğu halde, bugün Atatürkçülüğün tanımını ve çerçevesini sunacak kaç kişi çıkarabilirsiniz?

Şurayı da unutmamamız lâzım. 12 Eylül’ün hâlâ devam ettiğini kimse inkâr etmesin. 

ATATÜRKÇÜLERİN, SİYASAL İSLÂMCILARA CAN BORÇLARI VAR

Türkiye’nin demokrasiye geçiş yaptığı 14 Mayıs 1950’den sonraki dönemlerde hep iç ve dış oyunlar içinde gördüğümüz Atatürkçüler bu tarihten sonra merdane bir üslûpla Demokratlarla karşı karşıya gelmelerinden çekindiler. Kemal Pilavoğlu’nun “Ticanilik” olayından bu yana, mütemadiyen bir elleri “din adına siyaset” cereyanının içinde oldu. Yakın siyasî tarihin bugünkü nesiller için detay olmuş kısımlarına girmeyelim. Yalnızca şu 15 Temmuz’u, önü ve arkasıyla bilimsel olarak konuşalım yeter. 

ATATÜRKÇÜLÜK, DIŞ DESTEKLİ BİR İDEOLOJİDİR

Kemalistler Atatürkçülüğü millî ideoloji olarak sergilemeye çalışıyorlar. Tarihi ters çevirmek mümkün değildir. Fransız ihtilâlini yok farz edebilseydik veya prokemalistlerin teorileriyle gerçekleşen 17 Ekim Bolşevik ihtilâlini hiç olmamış kabul edebilseydik belki yenilikten bahsedebilirdik. Kaldı ki Kemalistler Anadolu ihtilâl ve devrimlerinin yekûnunu Avrupalı ve Amerikalı yoldaşlarıyla yapmışlar. Arşivleri doldurmuş bunca belgeleri, yazılmış kitap ve köşe yazılarını imha etmek mümkün değil. 

Bu ihtilâlleri hangi dış güçlerle birlikte gerçekleştirmişler sorusunu devlete sormak lâzım. 

İlker Başbuğ gibi paşaların Ergenekon meselesindeki şikâyet mahallinin Türkiye’de olmadığını düşünüyorum. Amerika’da Henry Kissinger’in şakirtlerine veya hâlâ oyun içinde oyunla dünyayı sıkıntıya sokan George Soros’a derdini anlatması daha makul olur.

ATATÜRKÇÜLÜK NEDİR?

Demokrasilerde tanımlar çok önemlidir. Mekânın, vazifenin, icraatın tanımı ve diğer tanımlar... Tanım olmadan kişi kuralı öğrenemez. Kuralsız bir hayat da devam edemez. 

Kemalistler bugüne kadar ihtilâl ve devrimleriyle demokrasilerin kurallarını keyiflerine göre bozmuşlar, değiştirmişler. Sokaktaki vatandaşa Kemalizmi sorsanız; ibadet, tesettür, Kur’ân ve gelenek düşmanlığı olarak cevap alacaksınız. Dünyamızın demokrasiden başka bir çıkış yolu bulamadığı şu günlerde, Kemalistlerin de bunu artık görmeleri lâzım.

Okunma Sayısı: 3655
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha Özpamuk

    7.9.2016 19:23:05

    Mutlaka çözüm arayışları olacaktır ve Türkiye için kader bicenlerde boş durmayacaktır.Fakat herşey ya bizzat güzeldir veya neticeleri ile güzeldir hadisi çerçevesinde bakarsak bence çok güzel bir noktayı yakalamış abimiz Allah razı olsun, bütün duamiz,hem İslam alemi hem ülkemiz hem dünyamız için en hayırlı çözümün bulunup uygulamaya konmasıdır.B unun içinde Risale-i Nur okuyucularının ve bilhassa yeni asyanın bu konuda üzerine çok vazife dustugune inanıyorum,gayret bizden muvaffakiyet Allah'tan inşaallah ,ustafimizi asrımızın muceddidi olarak Allah'ın izniyle bütün bu olacakları ve bundan sonrakileri görmüş ve yazmış,bosuna dememiş herşey risalelerde var yeterki biz arayalım ve bulalım inşaallah

  • vefa umurca

    7.9.2016 16:07:49

    nadir beyin teklifine katılıyorum. bu yazı için yazarımıza teşekkür ederiz.herkes sonuna kadar okumalı, içinde terimsel yanlış olabilecek yaklaşım var ancak çok doğru bir sonuç var. anlıyabilene.

  • nadir özpamukçu

    7.9.2016 12:45:30

    Kendilerini Atatürkçü olarak isimlendirenlere ,samimi bir teklif; 5816 sayılı koruma kanununun kaldırılması ve serbest konuşma ve tartışma ortamının oluşabilmesi için gayret etsinler böylece herkes birbirini daha iyi anlar.Çözüm kolaylaşır

  • CESUR ADAM

    7.9.2016 10:10:31

    Det belli deva DA BELLİ.eĞER DERDE DEVA OLACAK DİYE İKİ DE BİR TEMCİT PİLAVI GİBİ aynı sözler tekrarlanırsa derim ki eğer DERDE DEVA OLSAYDI 96 yıldır neden ülke daha çok manen,yıprandı,aşınıp harap oldu.Maddeten de ne kadar kalkınma hamlesi yapsa DP-AP geriden gelenler bir yapsa 10 heba ettiler.

  • Abdurrahman KOÇAK

    7.9.2016 09:58:15

    Kemalistler ile siyasal islamcıların icraatlarının sonucu aynı maalesef.Kemalistler dindarlara zarar verdiler Siyasal İslamcılar hem dine hem dindara zarar verdiler...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı