"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cehalete tutsak bir ülkede yaşamak

Şükrü BULUT
04 Temmuz 2016, Pazartesi 08:00
Türkiye’de yaşayanlar her nefes alışlarında cehaletin kokusunu alabiliyorlar mı?

Gözlerini her açtıklarında onun çirkin manzarasıyla karşılaşmamak için yüzünü çeviriyorlar mı? Veya insanlığımız karşısında bizi utandıracak konuşmaları, canlı veya cansız makinalardan işitmemek için, gayr-ı ihtiyari kulaklarına ellerini götürüyorlar mı? Şayet bu reflekslerde bulunmuyorsak, bu zehirli atmosfere biz de alışmışız demektir…

Nihayetinde vatanımız… Vatan sevgisi imandan olunca sevmemek kabil değil… Yakın zamana kadar dünyanın ilimle güzelleşmiş köşelerini ve coğrafyalarını içinde yaşadığımız şu kaotik topluma karşılaştırma imkânına sahip değildik. Teknolojinin dehlizimize açtığı menfezlerden; beş milyonluk bir ülkenin seksen milyon nüfuslu bir ülkeden ne kadar zengin, düzenli ve izzetli yaşadığını görmeye başladık. 350 bin nüfuslu bir İzlanda’nın yağışlı, soğuk ve namüsait iklimine rağmen, güven ve haysiyet içinde dünyaya bakışını izliyoruz, medyanın satır aralarında… Ve cehaletin inim inim inlettiği şu toplumla, ister istemez mukayese ediyoruz.

MODERN CEHALETLER…

Kur’ân’ımızın ilk emri “Oku!” değil mi? Bu mukaddes kitabı, cehaletle mücadele ve ilme teşvik çerçevesinde inceleyenler, ciltlerce çalışmalar ortaya koymuşlar. Cehaletle savaşın yankılarıyla dolu değil mi, Kur’ân? Sünnetin bize gösterdiği manzara ise, çerçeveyi tamamlıyor. Binlerce hadisi şerifler ve Peygamberimizin (asm) bire bir uygulamaları… Müşriklere karşı kazandığı ilk zaferindeki esirlere yaptığı muamele ortada: Her kim on kişiye okuma yazma öğretirse, hürriyetine kavuşuyor.

Niger’de okuma yazma bilmeyenler, yüzde elli imiş. Emperyalist hırsızlar olmasaydı, belki de bizden mutlu olacaklardı. Bundan kırk beş sene önceki vatanperver siyasîlerin vaad ve beyanlarını hatırlıyorum. O zaman oranımız Niger’in azıcık üzerindeydi. Yüzde doksanlar büyük bir hedefti. Toplam on şehrimizde üniversite vardı. Bugünkü gibi üniversite sayımız 300’leri aşmıyordu. O günün ortaokul mezunlarından fazla, bugün üniversite mezunlarımız var. Fakat her kalemde yapılacak bir mukayesede bugün o günden çok daha cahil olduğumuz ortaya çıkacaktır, kanaatindeyiz. Cehaletteki değişimi bilemeyenler elbette itiraz edeceklerdir. Babasının nerede doğduğunu, kendisinden önce neler yaptığını ve köyünü öğrenmeye zaman bulamamış sosyal medya bağımlısı yüz binlerce üniversite mezununu düşündüğünüzde, itirazda haklı olmadığınızı göreceksiniz. Veya üniversiteyi bitirmiş çocuklarımızın meslekî ve genel kültür seviyesini; bırakınız Avrupalılarla, Afrikalılarla mukayese ettiğinizde elbette bize hak vereceksiniz. Ve üniversiteyi bitirmiş milyonların kitap okumaktan ne kadar nefret ettiklerini araştırsanız, siz de benim gibi dehşete kapılırsınız.

Bu cehalete eskiler cehl-i mürekkeb diyorlar. Benliklerince yutulmuş ve bilemediklerini de bilemeyince insanlar, azıcık maskaralaşıyorlar. Şu son 20 sene zarfında bizi yakından izleyen hakperest Avrupalıların hakkımızdaki düşüncelerini merak edenler, internet ortamında ulaşabilirler.

Cehalet değişime uğrayınca mahiyet ve fonksiyonunu yitirmiyor. Bir sene zarfında akıllı telefonlara 35 milyar lira ödemiş bir ülkede yaşıyoruz. Cehaletin fukaralığı ve fukaralığın da ayrışmayı nasıl tetiklediğini bire bir yaşamıyor muyuz?

En büyük düşmanımızın cehalet olduğunu, cehaletin ise ihtiyaç ve ihtilâfı doğurduğunu toplum olarak öğrenemedik. Bizi idare edenlerdeki cehalet, hırs ve ihtilâf hastalığı maalesef bize de sirayet etti. Bu bulaşıcı hastalığı yayanlardan eğitim ve kültür bakanlarımıza, meslekleri dışında kaç saat okuduklarını sorsanız, hüznünüz derinleşebilir. Kur’ân’ı ve sünneti siyasî menfaatleri için slogan olarak kullananların, pratikte sünnetten ve hatta insanî prensiplerden ne denli uzak yaşadıklarını gördüğünüzde, onların; cehaleti kitleleri rahatça yönetebilmede bir araç olarak kullandıklarına şahit olacaksınız. İnsanları yaramaz çocuklar olarak telâkki eden bu dehşetli zihniyetin, herkesin eline bir oyuncak tutuşturduğunu ve hatta bütün sosyal mekânlara birer hipnoz aleti yerleştirdiğini düşündüğünüzde, Siyasal İslâmcılarımızın da, küresel çaptaki bir proje çalışanları olduğunu anlıyorsunuz.

PEKİ ÇARE?

Kur’ân’ın akıl ve hürriyete verdiği önemin her gün yeniden keşfedilmesine ihtiyaç var. Allah bu iki nimetten mahrum olanlardan, tam bir kulluk bile istemiyor. Yani bu iki unsurun farkında olamayanlar, kulluktan muaf tutuluyorlar. İmanın özelliği olan hürriyete, asrın vurgusunu yapmış ve hayatıyla da pratiğini gerçekleştirmiş Bediüzzaman, cehalet meselesinde de istibdat ve diktatörlüğe işaret diyor. Siyasî diktatörlüğün, ilmi diktatörlüğün babası olduğunu söylerken, cehaletin asıl kaynağını bize gösteriyor.

Türkiye’ye dışarıdan baktığımızda; komünist Sovyetlerin dağılma öncesindeki manzarasını çağrıştıracak çok şeylerle karşılaşıyoruz: Çirkin, hantal ve yüksek binalar. (Sovyetlerde askerî düzene benzer bir şehirleşme vardı). Sonra üniversiteyi bitirmiş işsiz ordular… Apartman kapılarında güvenlikçi olabilmek için yarışan çocuklarımız. Cehaletten doğan manevî hastalık böyle devam ederse, Sovyet gençliğinin yakalandığı ölümcül vak’alara çocuklarımız da giriftar olabilir. Bütün bunları Rus gençliğinin başına boca eden, Komünist diktatörlüğüydü. Bizde ise; 12 Eylül ihtilâliyle yeniden başlayan modern Kemalizm diktası, bu milleti cehaletle helâkete sürüklüyor, kanaatindeyiz. 12 Eylül ruhunu incitmeden; dini, imanı, mukaddesatı ve her türlü insanî duyguyu Kemalizm’in devamı için kullanan iktidarları, onlara alet olan sivil toplum ve dinî cemaatleri bu bayramda Allah’a şikâyet için inşallah ellerimizi kaldıracağız. Akıllı olan her insanın elindeki hipnoz aletini bir tarafa atıp önce aklına ve sonra da hürriyetine sahip çıkması için yalvaracağız. Göreceksiniz, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

Okunma Sayısı: 3404
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • sahin aydemir

    18.7.2016 10:38:05

    Hocam bir kere bu şöhret hastalığına yakalanmaya, hali pürmelalini ibretle takip ediyorum

  • KML ygr

    7.7.2016 15:51:26

    Toplumu asagilama hastaligina ne yazik ki yazarimiz da yakalanıyor. Yazik.. Yazar böyle olunca "demokrat" adli okuyucu da "Nurcu geçinenler" ifadesini rahatlikla kullanmaktan imtina etmiyor tabii. Kimin hakkina girdiğini bile bilemeden.

  • çetin acar

    5.7.2016 00:42:52

    çare risale-i nur ve medresetüzzehra projesinde ancak Kemalistlerin içinde olmadığı bir türkiyede. Allah razı olsun şükrü abi yazılarının daha da çoğalması duasıyla

  • nUR

    4.7.2016 17:03:00

    Çok faydalı bir yazı Allah razı olsun... Cahillik hastalığını fark ettiği yanılgısına kapılan ve çareyi yine bu elimizdeki, evimizdeki hipnoz aletlerinde göstermeye çalışanlarında bu davaya ve insanlığın HZ.Ademden bu yana gelmiş olan "hakiki hürriyet" yürüyüşüne yardım ettiği söylenemez. kafaları kaldırıp yürüyüşe katılmak gerekiyor. ışığın o küçük ekranlardan değil de çok daha büyük bir kaynaktan geldiğini göstertmek gerekiyor. Öyleyse "kaleminize kuvvet" diyorum. "Akıllı olan her insanın elindeki hipnoz aletini bir tarafa atıp önce aklına ve sonra da hürriyetine sahip çıkması için yalvaracağız. Göreceksiniz, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

  • demokrat

    4.7.2016 16:38:18

    harika bir yazı...tek üzüntüm milyonlarca Nurcunun ve Nur adayı insanın nurlanması için okuması gereken bu gazeteyi ve bu yazıları daha az kesimin ve daha az hedef kitlenin okuması.şu yazıları bırakın başkalarına nurcu geçinenlere okutabilsek,aydınlanma başladı demektir....gerisi mi,çorap söküğü canım...

  • Yolcu Nurcu

    4.7.2016 16:12:14

    Uzun zamandır nefes alırken kokusunu duyduğumuz, başımızı kaldırdırdığımızda karşımızda heyula gibi dikilen, arka plandan tiz sesi gelirken midemizin de bulanmasına sebep olan ama bir türlü saptayamadığım hastalığımızın ön tanısını koymuş, bulguları ve işaretleriyle tanısını kesinleştirmiş, tam ümitsiz ve muzdarip bir şekilde ahu vah etmeye hazırlanmışken tedavi ve ilaç reçetesini gösterip işaret etmiş Yazarımız. Nasıl ki bir doktor teşhisten sonra "evet işte bu sebepten hastanın ateşi çıkmıştı, bundan dolayı kan değerleri düşmüştü" diye aydınlanıyorsa, ben de Üstadımın cehalete dikkatle tekraratlı vurgusuyla bu yazıdan sonra aydınlandım, etrafıma baktım ve gördüm. Evet, tanı: CEHALET. Tedavi: AKIL VE HÜRRİYET

  • El-Ezher

    4.7.2016 16:10:20

    Allah razı olsun Ağabey, toplumumuza unutturulmaya çalışılan, en büyük yaramıza dikkat çektiğiniz için. Cehalet belası ana rahmindeki çocuktan ömrünün sonndaki insana kadar herkesi katiyyetle ve dehşetle ilgilendiren bir meseledir.Her türlü sorunumuza cevap olabilecek bir anahtar vazifesi görebileceği gibi sorunlarımızın kaynağı rolünü de üstlenebilir. Kaleminize kuvvet, inşaallah...

  • Abdurrahman KOÇAK

    4.7.2016 15:56:54

    Güzel tespitler .Güzel ülkemiz kemalizmin ömrünü uzatmaya kararlı siyasal islamcıların yönetiminde maateessüf bu hale geldi ve yara kanamaya devam ediyor.Yeni Asya dışında kontrolsuz STK da kalmadı...Malum STK önceki açıklamları için dün özür diledi...Hürriyet katsayısı hızla düşüste..Bugün birşey söyleyen ertesi gün tekzip ediyor.Ama ümitvarız karanlık şiddetlenince aydınlık yakındır İnşaallah...

  • Demokrat Avrupa

    4.7.2016 14:31:12

    Enfes bir yazi. Ayni zamanda hastaligi ortadan kaldiran sifali bir merhem.

  • Dogu Bati

    4.7.2016 14:27:55

    Modern zamanin modern hastaligi yüzeysel bilgileri bilgi sanmak. Kualaktan duyduklari ile hükmetmek. Sonuc ise felaket.

  • Sultan Selim

    4.7.2016 13:27:27

    Nihayet, uzun yıllardan sonra insanın eğitilmesine çanak tutan bir yazı okuduk. İnsanımızın yeniden ve de modern bir kafayla izmlere takılmadan eğitim ve öğretimle yenilenmesi gerekli ve zaruridir. 100 yıldır yapılması gerekeni yapalım artık. Selam ve dualarla bayramınız kutlu olsun

  • Nadir Özpamukcu

    4.7.2016 11:51:49

    Kemalist eğitimden geçenlerin dusunce ufku o kadar daralıyor ki ,okuma ,anlama,daha doğrusu , şuur dan mahrum.ihtiyacinin farkında degil

  • Zeliha Özpamukcu

    4.7.2016 11:29:55

    Allah razı olsun ,ustadim onca ilmine rağmen günde bir kitabı mütalaa ederek bitirirdim dediğini daha yeni okudum,ve ne kadar az okuduğumuzu düşünmeye başlamıştım,cehaletin koyu karanlığını fark ettikçe urkmeye başlamıştım ne yapmalı bizim elimizde kitaplarla nasıl karşı koymalı diye dudunurken yazınızı gordum,umit var oldum,insaallah necip Türk milleti bu halden güçlü bir hamleyle kendini kurtaracak diye kuvvetli ümit ediyorum Rabbim nasıl buillete Risale-i Nur nasip ettiyse onu da nasip edecektir inşaallah

  • Aslan

    4.7.2016 04:56:13

    Teşekkürler. Çok aydınlatıcı bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı