Demirel’in ilk zamanlarında, Kürtlük meselesi var mıydı, diye soruyorum kendi kendime...
O dönemlerde ırkçılık, daha ziyade Türkçülük kanadında yükseliyordu. Londra’nın devreye girmesinden sonra komando hadiseleri başlamıştı. Komünizmle mücadele derneklerini gizlice destekleyen Kemalistler, komandoları da bir parti altında örgütleyerek sokağa çıkaracaklardı. O günlerin ırkçılarının, Millî Mücadelecilerinin dışardan desteklendiğini, 12 Eylül’ün tahlilleri ortaya çıkaracaktı. Çatışma, mücadele, kavga, vatanı kurtarma, komünistlerle mücadele gibi kavramları sağa yerleştiren Kemalizm, o günlerde Kürtçülüğü de sol ideolojilerin içine yerleştirmişti... Demirel sağcıydı, Kürtçüler ise solcuydu... Fakat Demirel’in, sağcı geçinen anarşist ve teröristlere sahip çıktığı iftirasını, İslamköy’deki arşivlerin açık delillerle tekzib edeceğini bildiğimizden, o konuya girmiyoruz.
Demirel’in geleneksel Kürt politikasını, şehid Menderes’in politikalarıyla aynîleştirebiliriz. Doğu’da; necabetinden, tarikatinden veya aşiretinden dolayı öne çıkmışları, yöredeki önseçimlerle belirleyen Demokratlar gibi, Kürtlerin milletvekili ve senatörlerini seçerdi, Adalet Partisi. Kemalizmin tek parti istibdadında cezalandırılan ailelerin çocukları ister istemez Demokrat saflarına geçmişlerdi. Van’da Kinyas Kartal, Bitlis’te Kamuran İnan ve kardeşi Safvet Geydalı, Diyarbakır’da Ensarîoğulları, Erzurum’da Şeyh Said-i Piranî’nin torunları, Adıyaman’da Turanlı ve Fırat’lar, Urfa’da Şeyhan ve İzollular gibi belli ailelerden Meclise veya Senatoya girmişleri isimleriyle takip ederdik. Demokrasi ve hürriyetlerin 1960 ve 70’li yıllardaki inkişafını nazara aldığımızda, Kürtler o zamanlar hallerinden memnunlardı. Kemalizm son büyük zulmü 12 Eylül’deki halleriyle kesinlikle mukayese edilmeyecek kadar saygın bir konumları vardı.
ŞARK KANAYAN BİR YARAYDI...
Hâlâ devam ediyor. Yaralayan ise, Kemalizm ve öncesindeki protoKemalizmdir. Ermenîlere, Keldanîlere ve Rumlara yaptıklarını Kürtlere de yapmışlardı. Fakat namertçe, sinsice, nifak ve kaos ile... Tek parti döneminde tam 24 defa Kürtler tahrik edilerek zulme uğratılmışlar: Katliâmlar, sürgünler, tehcirler, fail-i meçhullar ve infazlar... 12 Eylül öncesinde Erzurum’un, Diyarbakır’ın, Van’ın, Urfa’nın, Adıyaman, Muş, Ağrı ve Hakkâri gibi vilayetlerin Demokratların kalesi olması hadiseyi anlamamıza yardımcı olur. 1960 ihtilâlinde Demokratlarla birlikte Kürtlerin ileri gelenleri de cezalandırılacaklardı. Yalnızca Yassıada’da değil. Sivas, Uzunyayla toplama kampının detaylı tarihçeleri elbette bir gün yazılacaktır. Şarkın ileri gelenleri Nurcularla birlikte infaz (!) plânıyla buralara toplatılacaklardı.
Kürtler, merhum Menderes’in çağrısını can ü gönülden kabul etmişti. Ve Demirel ile devam ettiler... Tâ demokrasimizin idam tarihi olan 12 Eylül 1980’e kadar... Demokrasilerin idamında infaz edilenler elbette Demokratlardır.
KÜRTLER DEMİREL’İ CİDDÎ SEVERLER
Kemalizm Kürtleri 12 Eylül’den sonra önce Özal ile iğfal etti. Özal Kürt’tü. Üç beş çapulcu olarak nitelediği komünist Kürt terörün hangi boyutlara ulaştığını, gözleriyle görerek ahirete gitti. II. Avrupa’nın İslâm Dünyasına fitne sokmak ve Türkiye’yi parçalamak üzere Şark’a yaptıkları dehşetli yatırımları hepimiz biliyoruz. Demirel Kürtlerin, barış coğrafyasının merkezinde olduğunu biliyordu ve insanlarla konuşuyordu. Özal ve Erdoğan’ın düştüğü tuzaklara hiç düşmedi. Yani Avrupalı terör organizasyonlarının temsilcilerine Kürt temsilcisi muamelesi hiç yapmadı. Dindar Kürtleri, solcu militanların emrine vermedi... Haris ve ahlâkî zaaflarla hayatı geçmiş kişilere yardım edip onları Şark’a vekil yapmadı. Hayatı boyunca demokrasiye çalışan Demirel, 12 Eylül’den sonra da, Kemalistlerin bu kapkara yasaklarıyla mücadeleye devam etti. Bütün iğfal, iftira, devlet baskıları ve çirkin propagandalara rağmen Kürtler, Demirel’in yedi senelik zindanından sonra milletin hizmetine dönüşüne büyük katkılar sağladılar. Bedîüzzaman’ın ifadesiyle Kürtler, fıtratları itibariyle demokrattırlar. Kalpleriyle dilleri arasındaki mesafe neredeyse yok olmuştur onlarda. Böyle olunca da, onlara en faydalı ve doyurucu idare tarzı demokrasi olacaktı. Demirel’in demokrasi mektebinde yetişen Kartal’ları, Fırat’ları, Ensarioğullarını, Turanlıları, Septioğullarını ve daha nice şarkın belli ailelerinin çocuklarını 12 Eylül cezalandırmıştı. Bu kahredici ihtilâlin devamı olan ANAP ile AKP hükümetleri de Kemalistlerin Kürtlere zulmünü devam ettireceklerdi... Hem de onların reylerini iğfal ile alarak… Şarkın ileri gelenleriyle bir bir tanışan, bayramlarda onları evinde ağırlayan ve taziyelerine koşan Demirel ile Kürtler arasına nifak ağlarını geren Kemalistlerin bu kareden uzak tutulmamaları gerekiyor.
Yedi küpeli güzeli Kürtlere gelin veren Süleyman Demirel ile şark insanları arasında fitne tezgâhını biteviye işleten Kemalizmin burada maalesef Siyasal İslâmcıları da çalıştırdığını bu vesile ile belirtelim. Türkiye’nin böğrüne saplanmış zehirli 12 Eylül hançerinin sapında, Siyasal İslâmcıların da izlerine rastlanıldığına bütün millet şahit olmuş.