Tarafgirlik hastalığına yakalanmadan olayları objektif olarak değerlendirebilenlerin, ilmi istatistik ve neticelere göre konuşanların ve yazanların söyledikleri ortada…
Mevcut hükümetin, hemen hemen hiçbir meselede sağlam temele oturtulmuş ve kalıcı bir çözüm bulamadığını, palyatif tedbirlerle günleri birbirlerine aktardığını objektif ve bilimsel tesbitlere dayandırarak söyleyenlerin sayısı (bilimsel çoğunlukta… Mevcut hükümet devletin verdiği güç ile medyanın kahir ekseriyetini kontrolü altına aldığı halde, ‘şiraze’ye girmeyen birkaç mevkute ile elektronik medyadan ortaya sızan birkaç bilgi kralın çıplaklığını ilân etmeye yetiyor. Zira bir taraftan hak ve hürriyetlerin gelişmesi, diğer taraftan elektronik medyanın sınır tanımazlığı, kontrollü televizyon ve gazetenin halkı tek taraflı bilgilendirmesine izin vermiyor. Burada mevcut hükümetin bütün gayretlerine rağmen bir türlü çıkış yolu bulamadığı veya çözemediği nice meseleyi detaylandırmamız mümkün değil. Temel meseleleri veya ana başlıkları vermeye kalkışsak, çok uzunca onlarca makale yazmamız gerekebilir.
Bu yazımızda yalnızca demokrasiyi vurgulamak istiyoruz. Yazı başlığımızdaki tesbit, Bediüzzaman Said Nursî’ye aittir.
Türkiye’nin bunca yıldır boğuştuğu devasa problemlerin çözümü için demokrasiyi istemeyi, sakın “ille de şu hükümet gitsin” manasında anlamayalım. Zira böyle bir istek, zaten demokrasiye aykırıdır. İdarecilerimiz çok ağır bir yükün altında eziliyorlarsa, elbette başka kuvvetli el ve omuzların yardım ve desteğini isteyeceklerdir. Onların kendileriyle aynı partide olmasını şart koşmak, demokrasiye ters düşer. Globalleşme ile birlikte “AB düşmanlığının” sıkıştırdığı Almanya’nın, yıllardır rakip olanların bugünkü koalisyonlarıyla idare edildiğini biliyoruz. AKP’nin idarecileri, kendileriyle birlikte ülkemizi de şu labirentlere hapsetmiş global ekonomi sihirbazları karşısında partililerini yeterli göremiyorlarsa, bu meselede bilgilerine, beceri ve tecrübelerine ihtiyaç duydukları farklı görüşteki insanları yardıma çağırmayacaklar mı?
Demokrasi; muhalefete yardım ve onu iktidar yapmak için istenilmez. Adaleti temin için istenir. Herkesin insanca yaşaması, zulüm ve savaşların bitirilmesi için istenir.
Şartlar mahkûm etmeden, hükümet kendi iradesiyle demokrasiye dönebilirse hem kendisi ve hem de millet kazançlı çıkar. Ekonomik durumunu düzeltmiş, komşularıyla barış içinde ve AB’de saygı gören bir Türkiye bunun en büyük faydasını öncelikle hem kendisi görür; hem Yemen’e, hem Myanmar’a, hem Afrika ülkelerine ve hem de Libya’ya büyük yararı dokunur. AB ile ortaklaşa yapacağı çalışmalarla hem PKK fitnesini kalıcı olarak bitirir ve hem de yıllar sonra Bağdat ve Şam-ı Şerif’e barışın bir daha kaybolmamak üzere dönüşünü sağlar.