"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokratik meşveret

Şükrü BULUT
18 Mayıs 2015, Pazartesi
Kelimeler anlaşılmadan manalar anlaşılır mı? Kur’ân-ı Kerîm, Rabbimizin her şeyden önce Âdem (as) babamıza isimleri öğrettiğini haber veriyor.

Yani kelimeleri… Belki de sözleri… Mana, isim, kelime ve söz arasındaki nüansları bilemediğimden esas mevzuya geçeceğim.

Önce meşveret mi gelir yoksa demokrasi mi? Bazılarımız her ikisine bir manayla bakacaklardır. Meşveretin de meşrûtiyetin de Kur’ân’da hayat bulduklarını Bediüzzaman’dan öğreniyoruz. Her ne kadar konumuz ile çok alâkalı da olsa, Üstadın Divan-ı Harb-i Örfi’deki demokrasi müdafaasına girmeyeceğiz. Hele bilhassa meşrûtiyet-i meşrûanın sınırlarını şeriatın güzel ahlâkıyla çizen makalelerine, yazımızın çerçevesi hiç müsaade etmiyor. İslâm demokrasisinin ilk uygulamaları ve teorik izahları olan o mevzulara inşallah başka yazılarımızda değinmeye çalışacağız.

Demokrasi, cumhuriyet, meşrûtiyet mana olarak Kur’ân’daki “şûrâ”dan kaynak bulduklarına hem eski Said dönemi eserlerinde ve hem de Emirdağ Lâhikası II. eserinin çerçevesinde bize ders veren Üstadımızın, Risale-i Nur hizmetlerinin tedvir edildiği dairede; demokrat, demokrasi, meşrûtiyet, ve cumhuriyet hatta hürriyet kavramlarını kullanmadıklarına şahit oluyoruz.

DAR DAİRE…GENİŞ DAİRE…

Meseleyi devlet dairesi ile cemaat dairesi olarak kolayca izah edebileceğimiz bir zemine indirmeye kalkıştığımızda karşımızda Asr-ı Saadet pratiğini bulabiliriz. Cennet yolunda Hz. Ebu Bekir’e (ra)  yetişebilmek için üzerindeki bütün maddî ağırlıkları atan Hz. Ömer’in şûrâsını “demokrasi” kelimesiyle izah etmek güçleşebilir. Devlet idaresinde İmam-ı Ali’ye (ra) biad etmek istemeyen bazı sahabelerle Hz. Muaviye’nin duruşlarını anlamak da zorlaşabilir. Yani Hulefa-i Raşidin’in dönemlerindeki meşveret ve icranın birçok yabancı ve İslâm’ın temel mesele ve geleneklerini bilmeyenlerin Müslüman olmalarıyla artık mümkün olamayacağının iddia edenlerin duruşu, elbette ki meşveret-i şer’iyyede İmam-ı Ali (ra) kadar esas ölçülere yaklaşamıyordu. Gayet geniş ve belki de tartışmaları beraberinde getirecek şu hususa değinmemizin sebebi; basitçe demokrasilerin devlet idarelerine ve meşveret ise cemaatlerin idarelerine ait birer sistem olduğu yanlışından kaçınmaktı.

Örfi anlamda demokrasinin bizde konuşulması, daha çok 20. Yüzyılın ilk çeyreğinden sonradır. Avrupa’nın sebep olduğu I. ve II. Dünya savaşı felâketleri, hürriyetlerin inkişafı, ulaşım ve haberleşmenin mu’cizevî terakkileri ve dünyevîleşmenin bir belva-yı umumî olarak her yerde öne geçmesi, demokrasiyi daha çok öne çıkarıyor. Ve bu kelime genellikle dünya hayatı ve idareleriyle alâkalı kullanılıyor. Şu haliyle demokrasinin şer’i manadaki meşveret ve şûrâdan bir hayli uzaklaştığını söyleyebiliriz.

MEŞVERETİN HEDEFİ ALLAH RIZASIDIR…

Belki bu iki kelimeyi hedefleri itibarıyle şimdilik farklı kullanım sahalarına tahsis edebiliriz. Kur’ân ve sünnet çerçevesini esas kabul etmiş, Allah rızasını esas almış, uhuvvet ve ihlâs prensiplerini içselleştirmiş, Müslümanların sosyal hayattaki problemlerini çözmede kullandıkları sisteme “meşveret” demek daha doğru olmaz mı? Hedefler ayrılınca elbette ki ölçüler de ayrılacaktır. Birinde muhatabının gönlüne bulanıklık vermeyeyim diye çırpınan bir insan, diğerinde ise sivil-toplumda başarılı olmak adına birçok yanlışı mübah gören bir siyasetçi. Hedefi dünya saadeti olunca bir sistemin araçlarının da dünyevîleşeceğini işin içine az veya çok menfaat ve tarafgirliğin gireceğini herkes bilir. Burada, insanın dünya saadetine çalışan sivil-toplum kuruluşlarının cemiyet ve derneklerin, vakıf ve diğer hayır kurumlarının kullandıkları araçlar, prensipler ve üslûplar, meşveretin usûlünden o denli ayrılır ki; çok farklı dünyalar olduğunu anlamamak mümkün değil. Her iki mana arasındaki benzerliklerin; fahri hizmet, insan odaklı çalışma ve seçim gibi küçük unsurlar olacağını düşünüyoruz.

Seçim denilen ve ehl-i dünyanın tatbikatında; tarafgirlik, takım, muhalefet, ekip, propaganda ve gıybet şeklindeki meşveret-i şeriyeye zıt unsurlarıyla hayata yansıyan sistem ile, Çihar-ı Yar-ı Güzin’in tatbikatındaki seçim sistemleri karşılaştırıldığında, günümüz dinî cemaatlerinin uygulamak istedikleri tarzın genel çerçevesi ortaya çıkar. Zamanın getirdiği şartlarla o çerçevenin içerisini Sünnet-i Seniyye ölçüleriyle dolduranlar, ideal meşvereti yakalamış olurlar, kanaatindeyiz.

Dünyevîleşmenin baskısı, dünyamızın küçülmesi, Avrupa’nın semavî kitaplara itaat etmeyen medeniyetinin İslâm âlemi içine soktuğu cazibedar fitneler, teknolojiyi Sünnet-i Seniyye tatbikatıyla entegre edemeyen Müslümanların cehaleti ve ladini sistemlerin baskısıyla dinin hayatta dünyadan ayrı tutulması gibi hastalıklar, demokrasiyi meşveret tarzında anlamamızı zorlaştırıyorlar. Demokrasinin; hukuk, adalet, güzel ahlâk ve insan saadeti gibi ulvî gayeleri mutlaka olacaktır. Gel gör ki, meşveret-i şeriyyenin dayandığı esasları bir bütün olarak kabullenmediğinden şimdilik demokrasi ile meşvereti farklı tarzlarda anlamaya ve farklı zeminlerde uygulamaya devam edeceğiz. İnsaniyet inkişaf ettikçe, fıtrat-ı selime olan Sünnet-i Seniyye hayata hayat oldukça, din-i Hakk olan İslâmiyet ile hakiki Nasraniyet birleşip medeniyetin günahlarını temizleyip asıl medeniyete yol verdikçe, inşallah demokrasi gibi kavramlar meşveret-i şeriyyeye yaklaşacaklardır, kanaatindeyiz.

Okunma Sayısı: 2203
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HürDemokrat

    23.5.2015 00:44:24

    Evet, Ertan Yılmaztürk ve Şevket Paksoy kardeşler haklı. "Üstadımızın, Risale-i Nur hizmetlerinin tedvir edildiği dairede; demokrat, demokrasi, meşrûtiyet, ve cumhuriyet hatta hürriyet kavramlarını kullanmadıklarına şahit oluyoruz." ifadeleri faraza doğru bile olsa, meramı muğlak bırakıyor. Zira, yani şimdi Üstad, talebelerine demokratlık ve hürriyeti telkin etmek için, illa da, "ey demokrat talebelerim, ey hürriyetçi kardeşlerim, ey cumhuriyetperver şakirtlerim" diye mi hitap etmesi gerekirdi? Böyle hitap etmediği için, onları bu alandan uzak mı tutmak istemiş? Hayır böyle bir şey olamaz. Bu ifadenin ya satırdan gösterilmesi, ya da bu yazıdan çıkarılması lazım!

  • Ercan

    18.5.2015 23:04:43

    Cok guzel ifadeler, yalniz yaziniz verdiginiz mesajlari aktarmak adina biraz kisa olmus . Ayni konuyu genisleticek ilerki yazilarinizida bekliyoruz

  • Şevket Paksoy

    18.5.2015 22:14:55

    Sayın Demokrat Avrupa ve Şükrü Bulut! Ben Ertan Yılmaztürk kardeşime hak veriyorum.. Satırdan yerini lütfen gösteriniz. Ben size aksini göstereyim: Üstad, Yeni Saidin siyasi dersini isteyenler hutbe-i şamiye ve zeyillerine baksın diyor. Yani onlar Yeni Saidinde aynı diğerleri gibi dersidir demektir bu. Ayrıca Üstadın hizmetle ilgili meselelerde talebelerini sürekli meşverete yönlendirmesi(meşveret), şahsi fikirlerini değil risale-i nurun prensiplerini ön plana çıkarması(kanunda inhisar-ı kuvvet), hizmetle ilgili meselelerde sürekli adalet vurgusu yapması(adalet) meşrutiyetin 3 ana umdesinin Nurun hizmetlerinde esas alındığının kanıtıdır.. Bahsettiğiniz gibi bir ayrılık olmadığını düşünüyorum..

  • Şevket Paksoy

    18.5.2015 22:05:34

    Ayrıcı meşrutiyeti veya meşvereti çu devlet şu cemaate daha mahsustur gibi bir yaklaşımla tahsis etmeye de gerek yok. Meşrutiyeti de meşvereti de şahsi dünyanızdan tutun ailenize cemaatinize devletinize kadar tatbik edebilirsiniz. Bir insan demokrat bir aile reisi de olabilir demokrat bir cemaat mensubu da demokrat bir TC vatandaşı da. Ne zaman: adalet meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvveti tatbik ettiği zaman... Aynı şeyler meşveret için de geçerlidir... Meşveret işlerin istişare ile yapılmasıdır ve hayatın herhangi bir alanında işler istişare ile yapılıyorsa meşveret tatbik ediliyor demektir...

  • Şevket Paksoy

    18.5.2015 22:01:51

    Şükrü Ağabey, Yazınızı birkaç defa okumak zorunda kaldım. Ama hakiki maksadınızı anlayamadım. Şu kadar var ki: meşveret, meşrutiyet veya cumhuriyetin veya bir derece demokrasinin 3 cüzünden bir tanesidir. Yani: adalet, meşveret ve kanun-da inhisar-ı kuvvet olan 3 cüzden bir tanesi meşverettir. Meşveretsiz meşrutiyet olmaz ama meşrutiyet meşveret değildir. Her ne kadar günümüz demokrasilerinde ki meşveret, meşveret-i şer'iyedeki standartları yakalayamamış ise de diğer birçok yönetim şekline kıyasla çok yaklaşmıştır... Çok yaklaşmış ama aynı olamamış şeklinde bir eleştiri ile meşrutiyete leke sürmektense mevcut hali ile uygulayabileceğimiz noktaya gelene kadar sahip batıdaki gibi uygulayabildikten sonra geliştirmek daha makul bir metod olacaktır diye düşünüyorum...

  • sultan selim

    18.5.2015 20:57:35

    At gözlükleriyle bakmanın revaçta olduğu hüsran ve fetret zamanlarında isim ve resimden ibaret hersey. işte bu yüzden " helaket-felaket" tanımlaması yerli yerine oturuyor

  • Demokrat Avrupa

    18.5.2015 11:15:38

    Sn. Ertan Yilmaztürk. Üstadin yazdigi mektublari inceledigimizde "Aziz, siddik, müdakkik, merakli gibi ifadeler gecmekte.." Olaya tersinden baktigimizda Üstad yaninda bulunan Risale-i Nur Talebelerine demokrat, demokrasiyi benimsemis, mesrutiyetci veya cumhuriyetci dememekte...Dar dairede kullanilan ifadeler farkli, genis daire kullanilan ise gine farkli...

  • yorumsuz

    18.5.2015 10:10:38

    Sayın yazar ince bir hat çiziyor. Siyaset ile hizmetin belki de ayrıştığı noktalar. Bediüzzaman'ın sistemini açığa çıkararak inşaa başladığı bilhassa Kastamonu,Denizli,Emirdağ ve Afyon mektuplarına bu nazarla baktığımızda devlet idaresi ile cemaat meşvereti arasındaki üslup farkını rahatça görebiliyoruz. Yazarımızı bu ince çizgileri beirginleştirmesinde dolayı tebrik ediyoruz.

  • Ertan YILMAZTÜRK

    18.5.2015 09:13:59

    "Üstadımızın, Risale-i Nur hizmetlerinin tedvir edildiği dairede; demokrat, demokrasi, meşrûtiyet, ve cumhuriyet hatta hürriyet kavramlarını kullanmadıklarına şahit oluyoruz." Sayın Bulut bu cümlenin izahını isteriz. Hemde satırdan...

  • Abdurrahman KOÇAK

    18.5.2015 08:33:32

    Meşveret ve demokrasiyi teknik olarak izah eden ve farklılığı ortaya koyan güzel tespitler...Meşvereti nasıl tatbik etmemiz gerektiğini izah eden çok güzel bir yazı....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı