"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Devrimci sermaye...

Şükrü BULUT
07 Kasım 2016, Pazartesi
Neoliberalizmi hedefe ulaşmada hürriyetin kötüye kullanımı olarak tarif edenler de, doğru tanıma yaklaşmış sayılırlar.

Sermayeye dayanarak hürriyetleri su-i istimal hususunu, yalnızca sosyal hayatta kullanmıyor bu ekol. Fert hürriyetinin tüm boyut ve sınıflarında olduğu gibi (kadın hürriyeti, çocuk hakları, ifade hürriyeti, sefahete kaçan hürriyetler, haberleşme ve düşünce hürriyetleri ...), ticaretin ilke, kanun ve sınırlarını da hürriyet maskesiyle kaldırıp, dünya çapında sermayelerini organize ederek gizlice monopol yapıya yönelmelerine şahit oluyorsunuz. Yani liberal ekonomi, rekabete dayalı serbest ticaret, gümrüklerin tamamen kaldırılması, devletlerin millî ekonomilerini koruma noktasında koydukları kotaların bertaraf edilmesi gibi, hürriyeti alâkadar eden istekleriyle ulaştıkları hedefin mutlaka göz önüne serilmesi lâzım.

Global tekelcilik... Aynı çevreye ait sermayenin farklı isim ve adreslerde gösterilmesi, dünya barışını ortadan kaldıracak dehşetli tekelleşmeye giden yolun ilk kilometresindeki masum istek ve parola, hürriyettir. Burada iktisatçı ve işletmecilerin sahasına girmek istemiyorum. Bankacılık, bankerlik, para fonları veya kıymetli maden fonları fikirlerinin ilk olarak kimlerce ortaya atıldığı ve hangi düşüncelerle hayata geçirildiği hususu elbette onların sahasını ilgilendiriyor. Yalnız Bediüzzaman’ın bu husus ile alâkalı bir tesbitini aktarmadan geçemeyeceğiz: “Ribâ atâlet verir, şevk-i sa’yi söndürür. Ribânın kapıları, hem de onun kapları olan bu bankaların her dem nef’i ise, beşerin en fena kısmınadır. Onlar da gâvurlardır. Gâvurlardaki nef’i, en fena kısmınadır; onlar da zâlimler. Her dem zâlimlerdeki nef’i en fena kısmınadır. Onlar da sefihlerdir. Âlem-i İslâma bir zarar-ı mutlaktır.” (Sözler-671)

Bediüzzaman bu ifadeleriyle faydası insanların en fena kısmına olan banka ve fonlarda, global hilelerle global sermayeyi toplayan ve bununla dünyada zulmeden, insaniyeti bitirecek sefahet programları düzenleyen neoliberallerin kapital düşkünlüğünün felsefi kökeninden bahsediyor.

İfrat tefriti netice verir kaidesi burada da geçerli. Serbest dolaşım, sınırsız ticaret ve alıverişte kolaylık gibi masum isteklerle dünyayı kendi arzu ve menfaatlerine göre dizayn etmeye kalkışanlar hiçbir emek sarf etmeden biriktirdikleri dev sermaye ile istedikleri ticarî ahlaksızlığı yapma yanlışından büyük paktlar, tüzel kuruluşlar ve BM gibi oluşumlarca engellenmedikleri takdirde, dünyamız yepyeni esaretlere, totaliter idarelere ve komita diktatörlüklerine dûçar olacaktır

İnsan ahlakı, fıtrî hukuk anlayışları, semavî dinler ve adaletli dünya görüşleri bankaların faize dayalı sömürülerine hayır dedikleri halde, bilhassa Türkiyemizdeki binlerce Müslüman iktisatçı ve işletmecinin dünyanın böyle bir derdi yokmuş gibi davranmaları bizi bilhassa medeni dünya karşısında sıkıntılı duruma sokuyor: Bazıları Hıristiyanlık, bazıları sosyalistlik veya bir başka dünya görüşü adına şu bankacılık sistemine karşı eser verirken, bizimkiler suskunluktan  bir türlü kurtulamıyorlar. Çıkış noktası sömürü, metodu zalimane mücadele ve neticesi kuvvetlinin zayıfı yutması  şeklinde cereyan eden bir ekonomiden hiç kimseye hayır gelmediği gibi daima savaş,, kaos ve global hilelerine de açık bir dünya ticareti oluşuyor. Oturduğu yerden milyonların rızkına bu sistemle el koyan zalimlere Bedüzzaman “Beşer bunu (hayatını) isterse ribayı tard etmeli. Kur’an’ın adaleti, bab-ı âlemde (âlem kapısında) durup ribaya (faize) der: yasaktır, hakkın yoktur, dönmelisin!” derken insanı emeğiyle beraber yok sayan, onur ve haysiyetini ayaklar altına alan neoliberallerin yeni metodunu, yani kapitale binmiş modern Marksizmin mahiyetini de bize anlatmış oluyor. 

Biz burada; meselenin felsefi boyutu, hukukî çerçevesi ve ekonomiye yansıma biçimleri üzerinde durmayacağız. Bugün dünyamızda meydana gelen sivil devrimlerin, müdahalelerin ve hatta bazı savaşların arkasında; mutlaka neoliberallerin kanunî yoldan elde edemedikleri menfaatlerini ihtilal yoluyla devşirme teşebbüsleri vardır. AB’deki sıkıntılara, Latin Amerika’daki bazı iktidar değişikliklerine, Ukrayna meselesine ve hatta 15 Temmuz kalkışmasına da bu zaviyeden bakabiliriz. 

2008 bankalar krizi ile AB ülkeleri ister istemez yeni tedbirlere başvurdular. Neoliberallerin AB içinde yaktıkları tüm fitne ateşlerinin arkasında (PEGİDA, AfD, Yunanistan’ın iflası, Kiev, Euro’ya savaş ve bilhassa Alman sermayesine karşı başlatılan düşmanlık) birliğin serbest para hareketlerini kontrol altına alma teşebbüsleri yatıyor. Dünya ekonomilerini taciz edip birçok coğrafyada kargaşa çıkaran banka ve fonların merkezi olan Londra’nın AB’den neden uzaklaştırıldığı önümüzdeki zamanlarda daha açık görülecektir.

Okunma Sayısı: 2951
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat Avrupa

    7.11.2016 17:40:57

    Neoliberallerin diger tuzagi da sinirsiz hürriyet ve aileyi / toplumu cökertme projesi. Bunu da escinselligi desteklemekle yapiyor. Maalesef iktidar da oy gelsin nereden gelirse gelsin mantigi ile hareket ettiginden dolayi ya adamani escinsellerin toplantilarina gönderiyor veya kendi toplantilarina katilan escinsellere "hosgeldiniz" diyor. Bir de AK LGPTI diye AK Partililer cikti, facebook sayfalari bile var.

  • Dogu Bati

    7.11.2016 17:35:38

    Kanaatsizlik ve hirs bir yandan, ay sonunu getiremedigi icin degisik islerde veya daha fazla calismak diger yandan...Bunun adi da modern toplum, baska bir degisle tüketim toplumu...

  • feyzi

    7.11.2016 12:28:46

    Feyzi kardeşim,doğru fikirler arasındaki irtibatlar solculuk kokusu verebilir. Fakat bu husus Said Nursi hzlerinin kitAPLARINDA İZAH EDİLMİŞTİR. sOLCULUK ZATEN SERMAYENİN EMEK VE HÜRRİYETLE OYNAMASININ BİR ÇARPITMASI DEĞİMİ.. bU KONUNUN GENİŞLETİLMESİ LEZM.. İYİ GÜNLER DİLİYORUM.

  • zeiıha

    7.11.2016 11:57:11

    Osmanlı avrupayı sefahatiyle ve sözü edilen hürriyetlerle doğurudu,ama çok şükür ki Avrupa da Osmalıyı Kur'an'ın hükümlerini uygulama şeklinde doğurdu.Eminim çok fazla zaman kalmadı.inşallah Türkiye de Osmanlıdan alamadığını mirası kayıp bulmuş gibi Avrupadan alacak.Çünkü fıtratı durdurmak imkansız.Dünya huzur istiyor.İhtiyaç olunan tek bilmek,öğrenmek,araştırmak....Allah sağlık sıhhat versin yazılarınızın devamını diliyoruz

  • A.Said

    7.11.2016 11:04:38

    Devrim ve sermaye...Azıcık eski solun kokusu mu,,ne dersin Sayın Bulut....Sermayeye karşı çıkarken hürriyeti nasıl yorumlayacağız ki.....Fakat sermayenin siyasete yön verdiğini de inkar edemem....Velakin karmaşşık bir bahis... Açılımlara ihtiyacı var ...Yine de tebrikler..

  • Abdurrahman KOÇAK

    7.11.2016 09:53:16

    Yapılacak şey dar daireden başlayarak bu faiz işine tevessül etmemek uzak durmak...

  • Abdurrahman KOÇAK

    7.11.2016 09:50:13

    Global sermaye dünyadaki siyasi hayatı ve ekonomik hayatı istediği şekilde dizayn ediyor.Az gelişmiş devletlerin milli politikaları diye bir konu çok gerilerde kaldı...

  • Abdurrahman KOÇAK

    7.11.2016 09:47:22

    Faiz konusunda faizin yasak olduğu dine inanan toplumların iktisatçıları devlet idarecileri ve sermayeyi elinde tutan iş dünyası faiz olmaz ise iş hayatı devam etmez düşüncesinden sıyrılamıyorlar bir nevi olmazsa olmaz kanaatini kabul etmişler.Çok kazanma hırsı,lüks yaşamda sınır tanımama vs ile faizi hayatın bir parçası olarak kabul etmişler.Çözümü kısa vadede imkansız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı