"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinî cemaatler nasıl kurtulurlar?

Şükrü BULUT
18 Eylül 2017, Pazartesi
Başlığımız bazı okuyucularımıza ters gelmiş olabilir.

Halkımızın  maddî ve manevî dertlerine koşuşturan ve hatta onların maddî manevî kurtuluşlarına vesile olan cemaatlerimiz hakkında “nasıl kurtulurlar” diyoruz.

Evvelâ, neden kurtuluş sorusunu kendimize sormamız lâzım. Fransız devrimine özenen, İkinci Avrupa’dan devamlı destek görmüş Kemalizm’in; tekyeleri, zaviyeleri, medrese ve dinî cemaatlerin resmî mekânlarını kapattığı günden bu yana dinî cemaatler, karşıtlarının suçlamalarından kurtulmaya çalışıyorlar.

Elbette 1930’lu yıllar ile 1950’li yılları mukayese edemeyiz. Gel gör ki 1950’li yıllarda dinî cemaatlere azıcık hürriyet veren Demokratların temsilcileri, Kemalist ve Emperyalist Avrupalılarca idam edileceklerdi. Hem 1960, hem 1970 ve hem de 1980’ ihtilâllerine gelirken, Kemalistlerin haricî müttefikleriyle birlikte tutturdukları bir koro vardı: İrtica! Kemalistlerin kalesi Halk Partisi’nin 1950’lerde, 60’larda ve hatta 70’lerde Demokrat Partililerin aleyhindeki beyanlarında, bu husus  çok netçe öne çıkar. Hatta diyebiliriz ki, AKP’nin  kullandığı maskelerin altında bu mağduriyetler de yatıyor. Siyasal İslâmcılar, Yahudî sinemasının Nazi Almanya’sının aleyhinde kullandığı “mağduriyet” psikozuyla, burada din adına siyaset yaptı.  

AKP döneminde “irtica” şarkısının unutulduğunu zannedenler, yanılıyorlar. Onları iktidar yapan neocon - Kemalist ittifakının Millî Güvenlik Kurulu’nda onlara 2004’te  imzalattırdığı belgeyi biliyorsunuz. Ve AKP de yüklendiği misyonun gereği olarak, Nurculuğu ve devletin Nurculuk olarak lanse ettiği bir kısım dinî cemaatleri  feda ederek 2004 ahdine sadık kaldığını zannetti. Fakat bugünlerde, o malûm ittifak yeni kurbanlarını istiyor ve isimlendiriyor da: FETÖ yetmez... Sıradakiler gelsin... METÖ… SETÖ… TETÖ… Yani onlar, nihaî hedeflerine ulaşmadan bu tiyatroları sonlandırmayacaklarını ilân ediyorlar.

DİNÎ CEMAATLERE KURULAN TUZAK...

Ülkemizin Birinci Avrupa’nın baskısıyla çok partili döneme geçişi ile birlikte, demokrasiyi dinî cemaatlere “dinsizlik” olarak lanse eden Kemalistler, zayıf muhakemeli Siyasal İslâmcıları demokrasiye karşı savaşlarında militan olarak kullandılar... Maalesef bu yanlışlık hâlâ yer yer devam ediyor. Mısır’ın Ezher’indeki İslâm-demokrasi telifine bile yanaşamadılar. Ve Akp, resmî ve gayr-ı resmî bu istikametteki çalışmaları bu güne kadar engelledi. 

İkinci Avrupa ve Kemalistlerin kontrolünde başladığımız demokrasi yolculuğunda, cemaatlerimizin en büyük zorluğunun, tanımların yapılmamış olması, yetki ve hürriyet alanlarının belirlenmemiş olması ve en kötüsü de devletin şeffafsızlığı olmuş... Halbuki demokrasilerde tanım ve tarifler esastır. Kamuoyunun vicdanına dayanan anayasalar esastır ve dolayısıyla şeffaflık temel ilkedir. 

AKP, on beş sene içinde, demokrasimizin bu sıkıntılarını giderecek çalışmalar yapabilirdi. Yapmadı veya yapamadı... Fakat, geçmişteki travmaları, Kemalizm’in verdiği korkular üzerinden siyaset yapmayı hiç eksik etmedi. Geçmişi (1920’li yıllardan bugüne gelen yanlışları) devamlı kötülediği halde, dinî cemaatlerin bugün rahat çalışabilecekleri bir ortama asla yönelmedi. Dünkü muğlaklık ve karmaşayı arttırarak, Kemalistlerin dünde kalan teorilerine maalesef imkân veriyor. Neoliberallerin dinî cemaatler aleyhinde, mütemadiyen ürettikleri korkulara seyirci kalarak, dinî cemaatleri hem hukuken, hem de siyasal irade olarak desteksiz bırakıyorlar.

BU YALNIZCA TÜRKİYE’NİN MESELESİ DEĞİL

Ülkemizde, eski tanımlar ve formatlar tahrip edilirken, sosyal  hayatı oluşturan unsurların tanzimlerine fırsat verilmiyor. Dinî cemaatlerin de tanıma ve tariflere ihtiyaçları var... Varlıkları kanunen kabul edilip, çalışmaları tanınmalı. Hem varlıklarını devam ettirmek, hem de insanlara faydalı olmak isteyen dinî cemaatlere temsil imkânı verilmeyince, her türlü istismara açık hale getirilmiş oluyorlar. 

NETİCE 

Hürriyetleri durdurmak ve demokrasiyi belli bir sınıfın hegemonyasına çevirmek artık mümkün değil. Küresel sermayeye dayanarak ahlâksızlığı ve dinsizliği bu dünyaya dayatanlar, dünya teknesinde kendilerinin de olduklarını unutuyorlar. 

İlim ve medeniyet, insanın; her eşya, hareket, tarz ve düşünceye doğru tanımlar getirilmesini esas kabul ediyor. Demokrasiyi kabul etmeyenlerin medenî, insancıl ve barış yanlısı olacaklarını kimsecikler kabul etmez. 

Dinî cemaatlerden; siyasetten tamamen sakınmayı, devlet kadrolarına talip olmamayı, siyasî partilere yanaşarak ticaret ve rant peşinde koşmamayı, yalnızca insanlığın maddî manevî  ihtiyaçları uğrunda çalışmayı ve haksızlıklar karşısında dik durmalarını isteyenlerin her şeyden önce yapmaları gereken önemli üç şey var:

1. Dinî cemaatlerin günümüzde tarih boyutundaki varlığını kabul edip, sebepleri üzerinde çalışma yapmak.

2. Hem anayasada ve hem de kanunlarda; anlaşılır, şeffaf ve toplumun ruhuna uygun tanımları gecikmeden yaparak, onların  sosyal hayata entegreli  olarak devlete  güvenlerini sağlamak...

3. Dinin, artık hiçbir ülkede, devletin elinde bir alet olmadığına inanarak, devletin üzerindeki din yükünü kaldırıp inananlara teslim etmek. Elbette ki millî güvenlik, iç barışın sağlanması ve azınlıkların korunması istikametindeki  organizeyi, devlet tarafsızca  yapmaya devam edecektir.

Okunma Sayısı: 3850
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha ozpamukcu

    19.9.2017 01:40:36

    Dünya yeni bir oluşumun eşiğinde ve biz de bunun sancılarını en derinden yaşıyoruz. Sanıyorum Türkiye Osmanlı'dan kalan bir miras olarak her konuda olduğu gibi maneviyat hizmetlerinde de mihmandar olmak durumunda.Tabi bunu her türlü hile ve oyunla kendi elimizde bozdurmaya çalıştıkları artık ayan beyan ortaya çıktı. Tanımlanması ve bu hizmetlerin idareciler ve kanaat onderleri tarafından kullanması ve kullanılması pozisyonundan kurtarılması tespiti çok güzel olmuş.İnşaallah toplumun reflekleri ve hakiki nur talebele rinit meseleye sahip çıkıp ciddi kamu oyu oluşturması belkide en elzem vazifesi bu dönemde

  • Abdurrahman KOÇAK

    18.9.2017 10:14:37

    Her iki taraf da demokrasiyi anlayıp kabul ederse devletler ile cemaatler veya STK'lar arasındaki sorun çözülür. Çünkü demokrasiyi kabul etmek şeffaflığı kabul etmektir. STK'ların da gizli gündemi olmamalı. Mevcut imkanlarına göre devletten veya herhangi bir şekilde dışarıdan kaynak, kadrolaşma gibi... Devlet farklı açıdan baksa bile cemaatler kendi içlerinde hasbi, ihlaslı bir şekilde faaliyet yaparsa netice alınır. Neoconlar görevini yapacak, önemli olan onların tuzağına düşmemek.

  • Hasan

    18.9.2017 08:56:42

    Amerika'yı yeniden keşfe gerek var mı? Demokrasi ile idare edilen ve Bediüzzaman'ın Kur'an adına tebrik ettikleri İsveç, Norveç, Finlandiya ve Almanya'da dini cemaat ve devlet ilişkisi nasıl ise bizde de öyle olmalı... Bu kudurmuş ve nifaka bürünmüş Kemalistlerin saldırılarından ancak bu yöntemle baş edilir... Akp iktidarına rağmen, günümüzde en endişelilerin dini cemaatler olduğunu görebilirsek problemi güzel anlarız. Dini cemaatlerin Akplileşmeleri onları Kemalistlerin şerrinden kurtaramayacak... Bunu beraberce göreceğiz.

  • Fatih

    18.9.2017 05:11:19

    Dindar görünümlü bir hükümet sayesinde bugün, camiye giden, dindarım diyen insanlar; sohbet, vakıf, burs, yardım , kermes gibi cümleleri duyar duymaz sıtmaya tutulmuş gibi bir vaziyet alıyor. Toplum içine kapanık ve tedirgin. Buna sebep olmanın vebali ise çok büyük. hedefsiz, başıboş yığınlar haline geldi toplum. neyi hakediyorsak onu buluyoruz, mazlumun ahı da olacaklara sebep elbet.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı