"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fail-i meçhul darbelerden 15 Temmuz kalkışmasına

Şükrü BULUT
08 Ağustos 2016, Pazartesi
Darbelerin gizli komitelerce bizdeki tatbiki, Büyük Fransız İhtilâli sonrası döneme rastlar. Modern darbeler de diyebileceğimiz bu süreci 31 Mart ihtilâliyle başlatmak, konuyu anlamamızı kolaylaştıracaktır.

12 Eylül sonrasına kadar Kemalistlerin dilinde peselenk olan 31 Mart olayının, doğru dürüst bir resmî hali yoktur. …. İle sokağa çıkarılıp veya sonradan tahriklerle olaya karıştırılanların üzerine yıkılmak istenen bu olayı hazırlayan kimlerdi? Neden bu olaya müteakiben Demokratlar idam edildiler. Talat’ın memurları tebdil-i kıyafet ile “şeriat isteriz” nidalarıyla halk ve eratı niçin tahrik etmişlerdi? Kalkışmayı bastırmak üzere İstanbul’a gelen Harekât Ordusu’ndaki vazifeli Selânik ve Manastırlı subayların misyonu neydi? Ve nihayetinde tahttan indirilen merhum Sultan neden Selânik’teki bir Yahudi köşküne kapatılıyordu? Belki de hâlâ cevapsız kalan yüzlerce soru… Hiçbir tarihçi çıkıp “31 Mart’ın asıl failleri şunlardı” diyemiyor. 

İzmir Suikastını, Menemen hadisesini ve Serbest Fırka’ya indirilmiş darbeleri geçelim. Herkesin çok iyi bildiğini zannettiği 27 Mayıs ihtilâlini ele alalım. Pentagon ve NATO ile araları çok iyi olan subaylar mı yaptı diyeceğiz. Albay rütbesindeki Alpaslan Türkeş tek başına bir darbe mi hazırlayacaktı? Veya merhum şehit Menderes’e can düşmanı olmuş İsmet Paşa mı? Salim Başol Demokratlar’ı adaya toplayan üstün iradeden bahsediyordu. “Sizi buraya tıkayan kuvvet!” derken kimi kastetmişti? Amerika’dan mı, İngiltere’den mi geliyordu emirler? Milletin kalbi parçalandı, gözyaşları deniz oldu, milyonlarca haneden yıllarca hıçkırıklar yükseldi ve 27 Mayıs’ın asıl failleri bir türlü ortaya çıkmadılar.

12 Mart Muhtırası da tamamen sislerle örtülüdür. Kuvvet komutanlarının kimlere karşı altlarını tutamadıkları, Mümtaz Soysal ve İlhan Selçuklar’ın neden acilci davrandıkları ve muhtıradan sonra Nihat Erim için infaz emrini verenlerin kimlikleri hep meçhul kaldı.

12 EYLÜL’E GELİNCE…

Elbette hiçbir akıllı, üstün zekâsıyla! Fıkralara konu olmuş Kenan Evren’in bu derin ihtilâli yaptığını iddia edemez. Üst akıldan gelen emirleri harfiyen uygulama başarısından öteye bir misyonu yoktu. İllet parasıyla yetişen teçhiz edilen iaşesi sağlanan orduyu 11 Eylül gecesi tanklarla milletin üzerine süren Evren ve arkadaşları, yalnızca figürandılar. O günlerde Amerika’yı Jimmy Carter idare ediyordu. Carter’ın ağzından birçok hikâyeler uydurmuşlardı Siyasal İslâmcılarla Kemalistler. İhtilâle ne Ecevit’in bahsettiği Özel Harp Dairesi, ne başkalarının gündeme getirdiği Gladyo ve ne de başkaları… Sevinenleri iyi hatırlıyorum; TÜSİAD, bütün Kemalist çevre ve kuruluşlar, NATO’dan uzaklaşmış Yunanistan ve sonradan ortaya çıkartılan Türk-İslâm sentezcileri… İhtilâlin muhatabı Süleyman  Demirel de belli bir adres veremiyordu. Yalnızca şunu söylüyordu; “Bizim MİT’imiz Afika’daki darbeden veya küçük bir hadiseden haberdar olur da, ülkemizdeki darbeden haberdar olamaz…

28 ŞUBAT’I DEMİREL’E YIKANLAR NEREDE? 

12 Eylül’ün kalıplarından dışarıya çıkmayan 28 Şubat kalkışmasını Demirel’e verenler acaba 15 Temmuz’dan ders alabildiler mi? Mogadişu kahramanı ve Batılıların sevimli çocuğu Çevik Bir’i kendilerine danışman alanların, doğru-dürüst ders alamayacaklarını düşünüyorum. Ülkede katliâm veya bürokrasideki sağcıları temizlemeyi hedefleyen bir darbeyi kansız-bıçaksız önleyen Demirel’e; devlet nizamını alt üst eden Erbakan’a görev vermediğinden ateş püskürenler, belki de bu ihtilâl kalkışmasıyla ülke idaresinin zorluğunu görecekler. 28 Şubat’ın kararlarını imzalayan Erbakan’a rağmen bu hadiseyi Demirel’e yıkmak isteyenler, o günlerin devlet tutanaklarını da açıklama cesaretini gösteremediler. Akit gazetesini okuyarak sabah mesaisine başlayan o günün komuta kademesi, kimler adına hareket ettiklerini bir türlü söylemediler.  Bildiğimiz gibi 28 Şubat da meçhullere gömüldü. 

15 TEMMUZ’U İRDELERKEN…

Avrupa ve Amerika’daki idareci ve siyasetçiler azıcık kolaycılığımıza gülüyorlar mı? Geçmişteki fail-i meçhul cinayetleri düşürülen Rus uçağını da ve bugünkü ihtilâl kalkışmasını hesabına ilâve edip yalnızca bir cemaati suçlamak… Diyelim ki cemaat bu ihtilâlin önemli bir yerinde kullanılmış. Peki, üst akıl olarak nitelendirilen odağın adresini bilen var mı? Renkli devrimlerle irtibatlı görünüyorsa, bu işi azıcık Gürcistan, Bişkek, Kiev ve Belgrad gibi merkezlerde araştırsak mı? Madem ki, hayatını AKP uğruna Ergenekon da ortaya koymuş Fetullah Hoca hareketi ihanet etti, öyle ise TESEV gibi AKP’nin sosyal politikalarını yüklenmiş yapılarda ihanet etmiş olabilir. Açık toplum enstitüleri George Soros’un çevresi Neoliberaller ve hatta AKP‘nin akil adamları da… Madem ki en yakınımızdaki insanlar kendilerini gizleyerek bize ihanet etmişler, öyle ise en yakınımızdan başlayarak, bugüne kadar dış bağlantılı projelerde birlikte çalıştıklarımızı gözden geçirmemiz lâzım gelmez mi? Bir nokta daha kaldı… İhtilâller sınıf savaşları ve iç kaos üretmelerinde kapital daima esastır. Bolşevik Ekim Devrimi’ni Rotschild finanse etmeseydi, Turuncu Devrimleri neoliberaller karşılamasalardı, Arap baharının yükünü yine Amerika’nın kirli işlerini finanse eden aile firma yüklenmeseydi, söz konusu ihtilâl ve iç savaşlar olur muydu? Veya Kuzey Irak ve Türkiye’deki Marksist Kürt terörünü finanse edenler gibi… 

15 Temmuz’u finanse edenleri de araştırmak gerekiyor. Mutlaka bilgi kırıntılarına TESEV, TÜSİAD veya Açık Toplum Enstitüsü gibi kurumlar ulaşabilmişlerdir. Kim bilir? Hiç olmazsa şu kalkışmayı meçhuliyetten kurtaralım.

Okunma Sayısı: 3669
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Muhammed Zahir Muratoğlu

    9.8.2016 10:40:40

    Avrupa Birliği gerçekten bize hukuk mu öğretiyor? Ya da hakkaniyetli davranıyor mu? Türkiye hukuku ve adaleti tarihinde olduğu gibi geliştiren ve uygulatan bir Devlet olmayı hedefleyecek ne Avrupa ne de Amerika.... Ancak o zaman özüne döner güçlenir. Avrupa Birliği ve hukukuna Türkiye'yi mahkum etmek en başta Risale-i Nurun yüksek Kurani hakikatlerine zıttır

  • Muhammed Zahir Muratoğlu

    9.8.2016 10:31:56

    40 yıldır toplanan paralar ve Amerikan Yahudi lobisi Avrupa'daki Türkiye'nin gelişmesinden korkan devletler bu işin hem finansörü hem de organizatörü Artık Risale-i Nurdan öğrendiğimiz gibi ezeli düşmanlarımızı belleyip geleceğimizi şekillendirmeli

  • Demokrat Avrupa

    8.8.2016 17:47:15

    15 Temmuz girisiminden sonra daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk, daha fazla AB`ye yaklasma gerektigi halde tam tersini yapmak neleri beraberinde doguracagini yakin zamanda bizlere gösterecek. O zaman iktidari kutsallastiran destekcileri bakalim ne yapacaklar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı