"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fransa demokrasisinin insanî değerlere ihtiyacı var...

Şükrü BULUT
27 Ocak 2015, Salı
Charlie Hebdo’ya yapılan kanlı baskının, bir yönüyle demokrasiye yapıldığını Avrupa Müslümanlarının hepsi kabul ediyorlar.

Bir buçuk milyon insanın ve aralarında 40 devlet başkanının bulunduğu yürüyüşte binlerce Müslümanın varlıkları Avrupalıların gözünden kaçmadı... François Hollande meslektaşlarına ikazda bulundu: Bu terör yalnızca Paris’e yönelmiyor, bütün AB demokrasileri tehdit altında ve tehlikede... Kendileriyle baş edemediği devrimci Neoconları telâffuz etmeden, yalnızca tehlikeden bahsediyor, başkan. 

Demokrasilerin korunmaya muhtaç  değerler manzumesi olduğunu; anarşi, terör, ahlâksızlık ve devrimlere karşı muhafaza duvarlarına ihtiyaç duyduğunu, yıllar önce Helmut Kohl da söylemişti. Kohl, demokrasilerin sınırlarından veya tanımlarından bahsetmişti. Sağlam çerçeveli, insanî kurallarla örülü ve hürriyet merkezli demokrasilerin inşaasından bahsedenlerin sayısı günden güne artıyor. Demokrasilerde her şeyi kamuoyu mu belirleyecekti? Meselâ belli ellerde toplanan kapitalin demokrasiye müdahalesi nasıl önlenecekti? Ferdin hayatını, geleceğini ve ailesini “hürriyet!” adına paramparça eden sistematik çalışmaların önüne nasıl geçilecekti? Demokrasi adına kaldırımlarda alkol ve uyuşturucu belâsıyla sürünen gencecik insanlara, aldatılarak fuhuş ve sefahete sürüklenmiş çocuklarına ve iftiralarla başka insanların kimyalarını bozanlara karşı bu rejimin bir çaresi yok muydu?

CHARLIE HEBDO’NUN DEMOKRASİ FELSEFESİ...

Terörün şöhrete kavuşturduğu mizah dergisi, aynı çizgileri Köln, Roma ve Viyana da çizebilir miydi? Düne kadar marksistlerin işgali altında inleyen Moskova’da sergileyebilir miydi? Hiç zannetmiyoruz. Dedik ya, Paris’in bir yanı boş… Laikliği kilise düşmanlığı formatına çevirmiş bu toplumun hürriyet anlayışı ile seküler Roma’nın hürriyet anlayışları arasındaki farkı herkes az çok biliyor. Tanımlamaya çalıştığımız demokrasinin zaafı, hastalık veya eksik yanı, yalnızca Fransa demokrasisine de  mahsus değil. Belki kıt’a Amerika’sından  Avustralya’ya kadar yayılmış Avrupa demokrasisinin önemli bir eksiği kusuru olarak karşımıza çıkıyor. 

Mizah dergisinin yayın yönetmeninin nikâhsız kadın arkadaşı Jeannete Baugrab’ın ağzından, karikatüristin özel hayatıyla ilgili bilgiler yayınlandı. Avrupa değerlerini de dışlayan, hürriyeti her türlü insanî sorumluluktan azade anlayan, daha çok neoliberal çizgiye yakın bir demokrasi anlayışı… Değer, kıymet ifade eden kural, kutsal ve insanî temel prensipleri iplemeyen bir yaklaşımı bayan Baugrab, iftiharla anlatıyor. Bir devrimci gibi... Paris ile Köln’ün mizah anlayışılarını teke indirgemeye çalışan ve hatta Karaşi, Aden, İsfahan ve Kahire’nin değer anlayışlarını kendi yanlış anlayışına indirgemeye yeltenen bir çizgi peşinde koşmuş, Stefan ve arkadaşları... Bize göre Avrupa demokrasilerinin en eksik cihetleri, farklı coğrafyaları, inançları, kültürleri emin oldukları hürriyet anlayışlarından dolayı görmek istememeleridir. Biz Müslümanlar, kendi aramızda radikal İslâm’ı ve şiddeti yeteri kadar tenkid ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Bir karıncanın hukukunu korumayı hedefleyen İslâmiyette, bu tür cinayetler lânetlenmiştir ve lânetlenmeye de devam edilecektir. 

CHARLIE HEBDO, HIRİSTİYANLIKLA MÜSLÜMANLIĞI YANLIŞ MUKAYESE EDİYOR...

Hıristiyanlığın din olarak Avrupa’da tam 300 sene iç savaşlara sebep olduğunu ve nihayet on dokuzuncu yüzyılda materyalistlerce tamamen mağlûp edildiğini bilmeden, hürriyet adına Avrupa’daki Hıristiyanlık kutsallarına karşı hakarete varan saygısızlığı anlamak zordur. Stefan’ın, Müslümanları da hakaretamiz çizgilerimizle kilise mensuplarının tepkisizliklerine indirene kadar mücadelemiz devam edecek, dediğini Sarkozy’nin yakın çevresinden olan metresi söylüyor. İslâmiyeti ve peygamberini tanımayan neoliberal mizahçıların serkeş çıkışlarına herkesten önce kilise karşı çıkmalıydı. İslâm Coğrafyası’nda, Hıristiyanların değerlerine yapılacak hakarete, herkesten önce Müslümanların karşılık vereceğini kilise biliyor. Kaldı ki, hayatının her karesi; doğruluğu ve hikmetli yaşayışı bilimce isbatlanmış bir peygambere hakaretin, insanlığa hakaret olduğunu da artık Avrupa anlamalı değil mi? İslâm Peygamberine hakaret edeceklerine; kongrelerle, gazete yazılarıyla ve sempozyumlarla itirazlarını tartışmaya açsınlar. Bilim adamları, feylosoflar ve siyasetçiler Hz. Muhammed’i (asm) konuşsunlar. İnsanın aklıyla, değerleriyle, temel prensipleriyle ve inançlarıyla alay etmenin demokrasilerde günah sayılması gerekmez mi? Biz Müslümanlar, Papa Fransiskus’un ortaya koyduğu net tavrın diğer kuruluşlar,kiliseler ve bütün siyasetçilerce de konulmasını haklı olarak istiyoruz. İnsaniyetin bizzat kendisini, ailesini, hürriyetlerini, çevresini ve haysiyetini rencideye varan çizgilere, yazılara, san’at faaliyetlerine ve siyasî beyanlara müsade eden bir demokrasi, hayatını uzun süre devam ettiremez. Ergeç yolu anarşistler ve diktatörlerce kesileceğinden, biz Müslümanlar İslâm ile demokrasiyi aynı karede konuşmaya yetkilileri dâvet ediyoruz.

MEDYANIN PARİS CİNAYETİNDEKİ PAYI...

Burada, herkesin şikâyetçi olduğu İslamofobiyadan bahsetmeyeceğiz. Son 30 senelik Avrupa medyasına bir karede bakmaya çalışacağız. Önemli bir kısmındaki resimde, medyanın İslâma hasmane baktığını birlikte göreceğiz. Daha doğrusu bu insanî değerleri önemsemeyen medyanın, İslâm’ın aleyhinde yayın yapmak için “konu mankenleri„ ürettiğine veya ithal ettiğine şahit oluyorsunuz. Herhangi bir İslâm ülkesinde, anarşist ruhlu bir yazar veya san’atçıyı keşfeden bildiğiniz ikinci Avrupa, derhal onu malzeme yapmak üzere küçük kıt’anın  başşehirlerine taşıyor. Yüksek miktarda paralar, imkânlar ve manevî desteklerle onları burada şöhrete kavuşturuyor. Bu konuda  yanlızca Salman Rüşdü ile Ayaan Hirsi Ali’yi kastetmiyoruz. Teslime Nesrin´den daha onlarca yazar ve san’atçıya... Bazen de Avrupa’ya göç etmişlerin çocuklarından işlerine yarayacak bu tipleri çıkarıyorlar. Söz konusu medyayı dikkatlice tetkik ettiğimizde, Müslümanları rahatsız eden her kişi, olay ve imgeyi Avrupa medyasında yükselen değer olarak görüyorsunuz. Elbetteki bu duruştan yine Batının imkânlarıyla hazırlanmış El-Kaide, Eş-Şebab, Boko Haram, İŞİD tezgâhlarındaki terör faydalanacaktır. Medyanın belli gruplarca hazırlanan ve İslâmiyetin pratiği ile hiç alâkası olmayan bilgileri yayınlamadaki ısrarı da demokrasiye zarar veriyor. Yanlış  bilgilerin uçuştuğu, insanların birbirlerine hakaret ettiği ve insanî prensiplerin çiğnendiği ortamlardan en çok demokrasi zarar görüyor.

Demokrasilerde Ayaan Hirsi’nin kimlerce Hollanda’ya dâvet edildiği, finanse edildiği, on sene zarfında parlamentoya seçtirildiği ve Hollanda’dan Amerika’ya İslâm aleyhinde çalıştırılmak üzere postalandığı mutlaka sorulmalıdır. İslâm kökenli ve şimdi İslâm’a saldıran insanlardan yazar çıkaran zihniyetin, demokrasiden ziyade çatışma ve terörle alâkası olur, kanaatindeyiz.

SONUÇ

Avrupa demokrasisinin İslâmî ve insanî değerlere olan şiddetli ihtiyacını terör belirlememeli, diyoruz. Bedîüzzaman’ın 1908’de, Osmanlı Demokrasisinin ilânı günlerinde ifade ettiği, Hürriyete Hitap nutkundaki prensipleri okumayan demokrasi sevdalıları, çok önemli bir hakikati öğrenememiş kabul etsinler, kendilerini... Demokrasilerimizi koruyacak ve kollayacak hayatî kuralları AB demokrasileri anlayabilselerdi, bizdeki müfrit siyasal İslâmcılara da “doğru demokrasi” dersi verebilirlerdi. AB medyasının; Avrupa’da İslâmı demokrasi dışı, İslâm Ülkelerinde ise demokrasiyi İslâm dışı gösteren, ifrat ve tefrit yazıları  cımbızla seçip  neşretmesi, Fransa demokrasisine de büyük zararlar veriyor. Kur’ân’ın âyetleriyle demokrasiyi emrettiğini, Peygamberimizin (asm) ve kendisinden sonraki halifelerin de bunu pratize ettiklerini ne Daniel Pipes anlatır, ne Salman Rüşdü, ne Ayaan Hirsi ve ne de Ralf Giordano... Şayet bu hususlar önemli ise, demokrasilerin güçlenerek kazanmaları için, seçimle iş başına gelen siyasetçiler inisiyatif kullanarak bu realiteleri halklarla anlatmak zorundalar. Aksi taktirde, küçük menfaatleri uğruna neocon ve neoliberal hareketler bizimle oynamaya devam edecekler.

Okunma Sayısı: 1101
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı