Türkiye’yi kendi haline bırakmayanlar, Almanya’yı rahat bırakırlar mı? Ahirzaman haritasını görenler, Almanlarla Türkler arasındaki irtibat ve tenasübü çabuk kavrarlar.
Şu girizgâhı bugünlerde AB’nin en kuvvetli unsuru olan Almanya’ya dışarıda ve içerde zarar veren, enerjisini boşa harcattıran ve bu yolla AB’yi misyonu olan barışa hizmetten engelleyen iki hadiseyi sizlere aktarmak istiyoruz. Evvelâ bildiğiniz mesele olan Kiev ateşi... Neocon’ların yaktığı bu ateşin alevlenmesine eski NATO Genel Sekreteri ile Almanya Başbakanı icraatlarıyla yardımcı olmuşlardı. AB’yi enerjide Rusya bağımlılığından kurtarmak veya bu yolu kendilerince emniyet altına almak gibi hakikatle bağdaşmayan bahanelerle, Ukrayna’nın tarihî dokusuyla oynadılar. Rusya’ya uygulanan yaptırımların bölgede sebep olduğu ekonomik krizlerin herkesten çok Almanya’yı vurduğunu basından takip ediyoruz. Gerek Almanya’yı vatan edinmiş milyonlarca eski Rusya vatandaşı, gerekse kuvvetlenerek yükselen Alman-Rus ticareti, Doğu Avrupa’da Rusya ile en iyi geçinmesi lâzım gelen ülkeyi belirliyordu. Amerika’daki AB karşıtı ve savaş yanlısı lobilerin hükümete baskılarının da tetiklediği Ukrayna krizi, Almanya’nın bölgedeki gücünü de zayıflattı. İnisiyatifsiz, uydu devlet ve komşularının zararında fayda arayan konumu ile Almanya dış politikada bize göre kan kaybediyor. Veyahut esas misyonundan uzaklaştırılıyor da diyebiliriz.
PEGIDA IŞİD İRTİBATI...
Okuyucularımız Yeni Asya’nın Almanya’daki Selefîlik hareketiyle başlayan, Rakka ve Musul’da İŞİD olarak ortaya çıkan fitnenin serencamını üç dört senedir yazıyor. Avrupa’da, bilhassa Almanya’da neoconların devlet istihbaratlarının bilgileri dahilinde devşirdikleri on binlerce gencin, yine Avrupa ve Amerika’dan hava saldırılarıyla katledildiğini açıklamaya çalıştık. Kıta Avrupa’da ve bilhassa İngiltere’de insan hayatının kazandığı önemin tersine, Avrupalı çocukların bu topraklarda neoconların İŞİD tuzağıyla öldürülmesini, tarih kendi renk ve çizgileriyle yazacaktır. İŞİD fitnesini inşa ederek on binlerce genci başta Avrupa ve Kafkasya olmak üzere para mukabilinde toplayıp ateşin içine atanların Müslümanlar olmadığını tekrar vurgulama ihtiyacı hissediyoruz.
Neoconların ve komünistlerin Almanya’ya duydukları kin ve intikamın tarihî sebeplerini az çok biliyoruz. İŞİD ile Almanya’nın İslâm âlemiyle ilişkilerini baltalayan ince siyasetin; bunu buradaki iç barış ve oturmuş siyasete bir darbe girişimi olarak tezgâhlayanlar, PEGİDA hareketinin nasıl ve nereden yönlendirildiğini de halktan gizli tutuyorlar. Kimi hırsız, kimi uyuşturucu bağımlısı, kimi başka adlî suçlarla muallel tetikçilere bu finansı sağlayanlari, Merkel’e bağlı istihbarat elbette biliyor. Hadisenin eski Doğu Almanya’da ortaya çıkışı da çok manidardır. Irkçılıktan komünizme, neonazilikten semavî dinler karşıtlığına uzanan gayri insanî hareketlerin İslâmiyeti ortak düşman paydasına koymuş olması, muğlak görünen hadiseleri anlamamıza yardım ediyor.
MERKEL PEGİDA’YI KULLANIYOR MU?
Hükümetin uluslar arası fon ve bankalar lehindeki politikalarının getirdiği netice, Jakop Augenstein’ın ifadesiyle “sosyal fırtınaların„ kapısını açtı. 2013 yılında devletin yaptırdığı istatistiklere göre beş Almandan biri fukaralık belâsına az çok maruz kalıyormuş. Yani hükümetin yanlış ekonomi uygulamaları, piyasalardaki kara para hadiseleri ve mütemadiyen yükselen sosyal adaletsizlik, Alman halkını belli nisbette tedirgin etmiş görünüyor. İşte bu ortamdan istifade eden gizli bir el de, antisemitizme özenerek anti İslâmizm hareketini başlatmak istiyor olabilir. Politikacıları, kilise yetkililerini ve ilim adamlarını işitmeyen ve az kültürlü bu insanların sokak hareketleri, az çok geçmişteki devrimcileri de hatıra getiriyor. Bu arada komünistlerin Gene Sharp’ın sosyal medya ağı ile devrim kitap ve çalışmalarını burada realize ettiklerine şahit oluyoruz. Zira mesele sanal âlemde ve hayalî istekler üzerine bina edilerek halk yığınları sokağa taşınmak isteniyor. Birçok Almanın “yevmiyeci gösterici” olarak nitelendirdiği PEGİDA mensuplarını bazıları da eski komünist olarak değerlendiriyorlar. Almanya siyasetini tahribe yönelmiş bazı politik hareketlerin bu harekete destek vermesi de, hareketin kontrollü bir şekilde gündemi değiştirmeye yönelik olduğunu gösteriyor.
HER İKİ HALDE DE ALMANYA KAYBEDİYOR...
Neoconların Kiev’de çıkardıkları yangının herkesten çok Almanları yaktığını medyada rahatlıkla takip edebiliyoruz. En çok etkilenen eyaletin Frankfurt Merkezli Hessen olduğunu gözlemciler ifade ediyorlar. Avrupa’yı İslâmlaştırmaktan kurtarma hareketinin giderek başta İslâm karşıtlığına ve oradan da yabancı düşmanlığına kayması, Almanya´yı Batıda çok sıkıntılı bir hale sokmuş görünüyor. Financial Times gazetesi bu protestoları “Göçe karşı yükselen öfke” manşeti ile verirken, Fransız Liberation olayı “Hoşgörüsüzlüğün çıkardığı kriz” olarak okuyucularına duyurdu. “Les İnrockuptibles “İslâm düşmanlığı Almanya’yı karıştırdı” başlığını öne çıkardı. İsrail Haaretz “Almanya’da yükselen İslâm düşmanlığı” demeyi tercih etti. Guardian’ın Dresden turizmine inen darbeyi öne çıkardığı manşetine mukabil New York Times Dresden’deki toplam nüfusun yüzde ikisinin yabancı olduğunu ve bunun da küçük bir parçasının Müslüman olduğunu yazdı. Ve bazen Neonazi, bazen sağ radikal, nadiren sol ve şimdi de PEGİDA olarak Almanya’yı karıştıran gizli ellerden Almanya kamuoyu fevkalade rahatsız.
Hadisenin güzel ve hayırlı ciheti ise, Alman siyasetçilerin, kiliselerinin, üniversitelerinin ve sivil toplum temsilcilerinin “doğru İslâm’ı” öne çıkarma ve topluma anlatma gayretleri... Onlar da bu hâdisenin arkasına belli sermayedarların paralarıyla toplanmış Ye’cüc ve Me’cüc’ü fark etmeye başladılar gibi...