"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmansızlık ve ahlâksızlık, Kur’ân ile durdurulur…

Şükrü BULUT
18 Temmuz 2025, Cuma
Zaman hasta ve zamana mahkûm dünya hasta…

Dünya hastalanınca, misafiri insan da hasta… Ve merkeze oturtulmuş insan ile alakadar herşey hasta… Marazlı asır ve marazlı zaman… En büyük maraz nedir, diye sorulsa… Elbette iki hayatımızı da mahveden imansızlık ve neticesi olan ahlâksızlık, diyeceğiz.

Gençliğimizde, hastalara teker teker muhatap olunurdu. Hekim de, mürşid de… Bediüzzaman, ferdin tekbaşına farklı bir dünya olduğunu, eserlerinde isbat ediyor. Önce çekirdek, sonra ağaç ve ardından da meyveyi dillendiriyor, Nurlarda… Gençliğimizde, iman hakikatlerine muhtaç birisini gördük mü, uyku girmezdi, gözlerimize… Gece-gündüz o muhtacı taakip ederdik. Yolda, çayhanede, okulda veya işyerinde… İmana muhtaç bir gönül bulma sevdasıyla, Türkiye’yi baştan  başa otobüsle dolaşan kahramanlarımız vardı. Yolculuk, insanı alışkanlıklarından soyutlayınca, kişi gurbeti azıcık içinde hisseder. Ve ülfetin kapattığı birçok güzel kapı yollarda açılırdı, nurlara… Bazıları bu Nur sevdalılarına deli nazarıyla bakarlardı… Kim deli- kim akıllı, Allah bilir.

Sonra, zamanın Kur’ân güneşinin önüne, ahirzaman dinsizlerince ihtilâller, iğfaller, bid’atlar ve korkutmalarla renkli perdeler gerildi ve manzaralar değişti. Bir hipnoz dünyası, bir hayâl âlemi veya fildişi kulelerle dolu coğrafyalarla karşılaştığımızı,  sonradan anladık… Rüya ile yakaza arasında… Kulağımıza; özgüvenden,  üstünşahsiyetimizden, kabiliyetlerimizden, hadiselere hâkimiyetimizden ve çevremizin;   imtihanlarını vermiş dostlarımızla sarılı olduğunu fısıldadılar… 

Nefsimizin hoşuna gitmişti, bu fısıltılar… Enaniyet eşliğinde akıllarımıza danıştığımızda, önemli bir itirazla karşılaşmadık. 

Önce üzerimizdeki eskileri çıkarmakla başladık. Yeni esvaplar kadar, yeni üsluplar… Yeni ve canlı çevreler arandık. İnsanların bize pozitif bakacağı, hayranca süzeceği ve hatta alkışlayacağı çevreler… Var mıydı- yok muydu? Önemli değildi. Sun’î de olabilirdi… Manzaramızı; riyakâr bakışlarla da olsa, görünüşü bozmayacak şeylerle tamamlayabilirdik. Bu yeni dünyamıza geçerken uğradığımız kayıpları çok sonradan anladık… Gönüllerimize özenerek çoraklaşan topraklarımızla karşılaştığımızda… Yüce dağların eteklerini tutan çeşmeler, gözlerimize özenip yaşakıtamadığı zamanlarda… Ve kalabalıklara dalıp insanı unuttuğumuz demleri, yaşlılık mevsimiyle birlikte topluluklar dağıldığında… İnsanı aradı gözlerimiz. Dost, samimî ve henüz fıtratı bozulmamış bir insanı…

Ücra kasabalardan ta büyük şehirlere kadar, Müslümanların feryâd ü figanlarını işitiyoruz, bugün. İmansızlık ve ahlâksızlık hastalıklarına müptela sevdiklerinin kayıplarına ağlıyorlar… Neler olmamış ki… Ciğer mi dayanır, bu dertlere… En acıklı aile dramları, cinayetler, intiharlar, iftiraklar, kaybolan gençlikler ve soyu tükenen nesiller… Daha neler, neler… Olay dönüp dolaşıyor, zamanın hastalığına konulan yanlış teşhise ve tedavi edilemediğinden kangrene dönüşmüş uzuvlara ve bitkisel hayata düşmüş canlara geliyor.

Gençliğimizde hastalık değil, hasta konuşulurdu. Ve hasta mükerrem bir varlık olarak telâkki edilirdi. En yüce varlık olan insanın hastalığı ister uzvî olsun, ister ruhî… Kalpleri, gönülleri, duyguları, hissiyatı ve hatta rüyaları güzelleştirecek Kur’ân ve hakikatleri, her ihtiyacımıza cevap veriyordu. Yığınlara bedel, insan vardı. Meskûn mahaller ve sakinleri vardı, kalabalıklar yoktu. Çarşı-pazar herkes birbirilerini tanıdığından yâd yoktu, herkes yârânca dururdu, sokakta. Bir bakış ve tebessüm tanışmaya yol verdiğinden;  yabancı yoktu ve ecnebî denildiğinde, hudut harici kastedilirdi.

Bizim şikâyetimiz ne hastalanmış zamanadır, ne de acûze-i şemtaya dönüşmüş dünyayadır. Bir sözümüz de; İslâmiyet, millet ve vatan adına bizi iğfal ederek bu dehşetli felâkete sürükleyen yöneticileredir. Eline Kur’ân’ı alarak meydana çıkan ve “Müslüman Nesiller yetiştireceğine” söz veren reisleredir. Siyasetin hastalığı, bu reisleri şaşırtınca; bir hitabet, konferans veya sohbetle binlerce gencin imanlı olup güzel ahlâkla cemiyeti süsleyeceğine inandılar. Ve çevrelerindeki Kur’ân ehlini de iğfal ettiler. 

Bediüzzaman’a hürmet ediyormuş görünüp; Neoliberallerin popülist ve sefih programlarını bu cennetvatanımızda uyguladılar… Kur’ân’ın haram kıldığı hayatı; bin seneden beri İslâm’a bayraktarlık yapmış Türk Milletimize  “dindarlık kisvesiyle”, helâl diye takdim ettiler... Dünyaları uğruna dinlerini pazarlayan ve çok da ucuzca satan kahramanlaradır, sözümüz…

Okunma Sayısı: 1282
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Fatma Çiçek

    21.7.2025 01:04:06

    Yazınızı okumakta zorlandım, kelimeleri gözümdeki yaşlar arasından seçtiğim için. Her paragrafta bir ayna, kendimi ve çevremi gördüm. Halimizi bu kadar net görebildiğiniz ve tek bir yazıya dökebildiğiniz için şaşkın ve müteşekkirim. Siyasetin sorumluluğun büyük dilimini almasını anlıyor ve katılıyorum elbette ama bizler, her birimiz, şahsi, sosyal ve hizmet hayatlarımızda yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabını vereceğiz. Rabbim bizlere merhametiyle muamele etsin. Acılarımızı da teslimiyet ilacıyla dindirsin. Amin.

  • Rehanur

    19.7.2025 00:56:00

    Şükrü Bey, hocam, kalbinize sağlık... İman ve ahlâk ekseninden uzaklaşan bu çağda, yazınız adeta bir feryat, bir uyarı… Kur’ân’sız geçen her an kayıptır, her nesil tehlikededir. Hatırlattığınız her hakikat, yüreğimizde yankı buldu. Lakin, "Cemaat intibah ister, uyanmaz gizli yaşlarla/Çalışmak, baska yol yok, hem nasıl, canlarla, başlarla..."Rabbim dilinizi susturmasın.

  • Nagehan

    18.7.2025 22:10:41

    ... [Ey iman edenler! Üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. (Öncelikli sorumluluğunuz kendi niyetleriniz ve amellerinizdir. Bu nedenle kendinize dikkat edin ve düzeltin.) Siz (sadakatle hidayete ve İslamiyet’e yapışıp) doğru yola eriştiğiniz takdirde, (Hakk’tan ve hayırdan ayrılıp) sapan (kimseler) size zarar veremeyeceklerdir. Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.] 5/105 // Selâmet ile.

  • Nagehan

    18.7.2025 22:10:26

    Kılavuzu/mürşidi doğrudan Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i seniyye olan için sitemlerin bir anlamı,değeri,hükmü ol/a/maz. Çünkü Rabbimiz buyuruyor: [Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız) O size (Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran) furkan (feraset nuru ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan) Allah’tır.] 8/29 ve de ...

  • Mustafa coban

    18.7.2025 21:23:10

    Ölcü aleti yanlıṣ olursa sonuçlar yanlıṣ olur.kuran ve sünnet varken tagutlarin peṣine düstük.onlar ceplerini doldurdular,biz günah torbamızı doldurduk.

  • Muhammed

    18.7.2025 12:04:48

    Hasta, teşhis ve tedavisiyle iç içe gergef gibi dokunmuş edebi bir yazı olmuş. Tesbit ve teşhis var ise, ümitli olmaya devam. Tebrikler.

  • S.topuz

    18.7.2025 11:04:01

    ..."Sâlisen: Altmışbeş sene evvel bir vali bana bir gazete okudu. Bir dinsiz müstemlekât nâzırı Kur'anı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: "Bu, İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâkim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kur'anı sukut ettirmeliyiz veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız." İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsad komitesi bu bîçare, fedakâr, masum, hamiyetkâr millete zarar vermeye çalışmışlar. Ben de altmışbeş sene evvel bu cereyana karşı, Kur'an-ı Hakîm'den istimdad eyledim. Hakikate karşı kısa bir yol ve bir de pek büyük bir Dârülfünun-u İslâmiye tasavvuru ile, altmışbeş senedir, âhiretimizi kurtarmak ve onun bir faidesi olarak hayat-ı dünyeviyemizi de istibdad-ı mutlaktan ve dalaletin helâketinden kurtarmaya ve akvam-ı İslâmiyenin mabeynindeki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk:"... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Emirdağ-2 - 223 - 😢🇹🇷😪🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇩🇪🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Hüseyin İlhan

    18.7.2025 10:25:06

    Cenab-ı Hakk CC'den bizleri her türlü fitne-fesadcılardan,bizden miş gibi görünüp din düşmanalrı ile kolkola olanalrın şerrinden,iğfallerinden,dindara yanlış ve kasdi fena ayinadarlıklarına kanmak,kanıp kardeşin kalbini kırmak,masumalrın feryatlarına 'suç sizde,o masum ,diyerek mahsun,masum ve mağdurları incitmek,hakkına girmekten muhafaza eylesin.

  • Hüseyin T

    18.7.2025 08:01:19

    (3)Çözüm, "yığınlara bedel insan"ı yeniden keşfetmekte. Sokaklarda birbirini tanıyan, tebessümle selamlaşan, yabancısız mahallelerin ruhunu diriltmekte. Kur'an'ın rehberliğinde, "kalpleri, gönülleri, rüyaları bile güzelleştirecek" bir diriliş mümkün. Yazınız, çürüyen zamanın yarasına tuz basan bir çığlık oldu adeta. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Ümidimiz, Rahmet-i İlahiyye'nin o "eski günlerin fedakâr ruhlarını" yeniden göndermesi...

  • Hüseyin T

    18.7.2025 07:59:34

    (2)Oysa üstad Bediüzzaman'ın nurefşan zaviyesiyle, her insan bir âlemdi. Ciğerparelerimiz imansızlık ve ahlâksızlık girdabında kaybolurken, "ciğer dayanmaz" dediğiniz o dramlar her evde... İntiharlar, iftiraklar, kayıp nesiller... Hepsi, "zamanın hastalığına" konulan yanlış teşhisin acı meyveleri. Kur'an'ın güneşi örtüldü; ihtilaller, iğfaller, korku perdeleri arkasında hakikatler soldu. En çarpıcı tespitiniz ise "dini pazarlayan kahramanlar"... Ellerinde Kur'an, vaatlerle meydana çıkıp "Müslüman nesil" diye haykıranlar, ne yazık ki neoliberalizm zehrini "dindarlık kisvesiyle" milletimize içirdi. Kur'an'ın haram kıldığı hayatı "helal" diye yutturdular. Bu iğfal, en acısı... Çünkü dünyaları uğruna dinlerini sattılar; hem de "çok ucuzca". Umutsuz değilim ama yaralar derin.

  • Hüseyin T

    18.7.2025 07:57:33

    (1)Muhterem hocamız , kaleminizle ruhumuzdaki kangreni deştiniz. "Zaman hasta" diye başlayan o ilk cümle, bir çığlık gibi yankılandı içimde. Evet, bu marazlı asrın bütün ağırlığıyla çöktüğü omuzlarımızda, "iki hayatı da mahveden" o zehrin acısını her gün daha derinden hissediyoruz. Gençliğinizdeki o "iman sevdalısı" kahramanları okurken, gözlerim doldu. Otobüslerle Anadolu'yu karış karış gezen, uykusuz geceleri "bir gönül kurtarma" aşkıyla geçiren o fedakâr ruhlar... Şimdi onların yerini, sun'î çevrelerde alkış arayan, riyakâr bakışlarla manzarasını tamamlayan bir nesil aldı. "Ülfetin kapattığı güzel kapılar" kilitlendi. Fildişi kulelerde kaybettik insanı; kalabalıklar içinde yalnız kaldık. O "çoraklaşan topraklar" metaforu, yüreğime bıçak gibi saplandı. Haklısınız: Bugün "hasta" değil, "hastalık" konuşuluyor.

  • S. Pelin Kurukahveci

    18.7.2025 01:24:37

    Ev, araba, bağ, bahçe, altın, yatırım, tatil, mobilya, sosyal medya.....vs vs...... Çocuklarımızın iyi bir lisede, prestijli bir meslek sahibi olsun diye iyi bir üniversitede okutmak için çırpınıyoruz. Müslüman zihinler bunlarla meşgul görünüyor. Dünya görüşü ile alakamız olmayan insanlarla aynı sitelerde yaşıyoruz. Çocuklarımızın farklı dünyalardan arkadaşları oluyor. İçinde yaşadığımız sosyal kültür bizi de öğütüyor. Fark etmemiz için bir şeyler yapmalıyız!

  • S. Pelin Kurukahveci

    18.7.2025 01:18:28

    Siyaset pis bir alan zaten biliyoruz. Her şeyi siyaset ile açıklayamayız. Zihinlerde büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Nurcular da dahil Müslümanlar dünyaya yüzlerini çevirmiş durumdalar. Müslüman iyisini hak etmiyor mu? anlayışı ile gelinen yerin sorgulanması gerekiyor?

  • S. Pelin Kurukahveci

    18.7.2025 01:15:17

    Hacı halam 20 yaşında eşiyle birlikte Almanyaya gitmiş. Bugün 80 yaşında. Takva ehli bir müslüman. Bugün en büyük üzüntüsü çocukları. Almanyada mal mülk sahibi olduk ama 4 çocuk sanki dinsiz gibi oldular diye üzülüyor.

  • Fikret

    18.7.2025 01:06:31

    Bulutların şükürle netice veren yağmur damlaları gibi bizleri rahmete erdirdiniz... Nihayet, şükür gerektiren isminizdeki bulutları dağıtarak gönlümüzü ferahlatan ve de şık bir şekilde oturan bu güzel yazınız için Allah'a sonsuz hamd , sena ve şükürler olsun. Allah sizden razı olsun. Barla kokusu ve hüznü taşıyan bu güzel yazınıza sizi çok sıkı eleştiren bu kardeşinize de gurbet duası bekliyor. Allah'a emanet olun. Vesselam hocam.

  • Demokrat Avrupa

    18.7.2025 00:32:02

    İman ve küfür mücadelesi her zaman olduğu gibi bulunduğumuz hasta asırda da hem de daha şiddetli bir şekilde bütün hızıyla devam ediyor. Asrımızın hasta olduğunu ve reçetesinin de nasıl olması gerektiğini isterseniz Bediüzzaman’ın dili ile ifade edelim: “Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittiba-ı Kur’andır.”

  • Cemal Özkaya

    18.7.2025 00:11:22

    Üstadın ısrarla üstünde durduğu ifsad komiteleri gizli zındıka anlaşılan vazife başından hiç ayrılmamış

  • İhsan

    18.7.2025 00:10:18

    Güzel bir iç muhasebe. Mantıklı nir tahlil. Ve hikmetlice yol gösteriyor. Allah kalem ve kalbine kuvvet versin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı