Ağaçların yapraklarının benzeşmesi, zihinleri karıştırmamalı. Sonradan çıkacak meyveleri bütün teşvişleri giderir. İhatası zor hadiselerde de durum aynıdır.
Farklı sahneler, figürler ve fragmanlar, bazen aynı neticeye matuf olayları çok farklı imiş gibi gösterebilir. Bu ise çoğu kez cehalet ile malul nazarları iğfal ediyor, günümüzde...
PKK olayının son kırk senelik serüvenini, tetikçilerini ve mensuplarının takip ettiği felsefeyi aynı çerçevede inceleyebilenler, Marksizmin veya Troçkizmin takipçilerinin mahiyetini az çok çıkarabilirler. Kürtçülüğün, burada hakikî maksatları perdelemek üzere bir şal olduğunu artık herkes biliyor. Daha çok Avrupa komünistlerinin üzerinde durduğu, maddeten – manen desteklediği ve yüzbinlerce ajanıyla bugüne kadar servis yaptığı bu dinsiz nifak hareketinde hakim gücün Kemalistlerin ellerinde bulunduğunu da dikkatlice takip etmeyenler bilmiyorlar... Türkiye’de dinsizliği ve sefahati Türkçülük maskesiyle neşreden Kemalizmin “Kürtlük fitnesine” verdiği desteği daha iyi anlayabilmek için, Palu Piran Hadisesinden bu yana meydana getirilmiş onlarca Kürt kalkışmasının anatomisine inmek gerekiyor. Bilhassa Kemalizm adına yapılmış 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 ihtilâllerini takip eden süreçte Kemalistlerin Komünistlerin yardımıyla Kürtler arasında yaptıkları çalışmaları dikkatlice incelemek gerekiyor. Günümüzde terör, anarşi, zulüm ve gözyaşı olarak derilen ve tohumlarının bilhassa 12 Eylül 1980’den ta 1990’lara kadar yoğunca bölgeye ekildiğini göreceksiniz. Anarşi, eylem, kital ve kaosta koşuşturan Kemalistlerle Troçkistler, Doğu’da hürriyetçi geçinen neoliberallerin büyük yardım ve servislerini göreceklerdir. Bahsettiğimiz zaman dilimlerinde, söylediklerimizi ispat edecek yüzlerce örnek arşivlerde, kitaplarda ve hâlâ yaşayan hafızalarda bulunduğundan, olayları müşahhaslaştırmayı şimdilik fazla görüyoruz.
IŞİD’E GELİNCE...
Belki tekrar olacaktır. Fakat güzeldir, Bedîüzzaman Hz.leri Mektubat isimli eserinin 28. Mektub’unun 6. Meselesi’nde Vahabîler bahsini anlatırken psiko sosyolojik tahlillerde bulunur. Bolşeviklerin Avrupa’da ve Rusya’da insanda teşhis ettikleri isyan psikolojisini sınıflar arası çatışma makamında nazara verir. Ezilmiş, itilmiş ve yeraltı zenginlikleri birkaç müstebidin aracılığıyla emperyalistlere peşkeş çekilmiş halkların psikososyal yapılarını sosyal laboratuvarlarında dikkatlice inceleyen Avrupalı dinsizler, söz konusu halkların arasına IŞİD fitnesini koymayı ve ateşini bütün Arap Coğrafyasına yaymayı iyi becerdiler. Burada, Batı’nın “petrol şeyhleri” tabirini de unutmamak gerekiyor. Cehalete, fukaralığa ve ihtilâfa karşı harcanması gereken paraları söz konusu müstebitler harcamayınca, kader; mahiyetleri itibariyle bolşevik ihtilâlcilere benzeyen IŞİD belâsını, Müslümanlara musallat etti. Tahripkârlıkları, insan dışı muameleleri, zulümleri ve medeniyetin bütün güzelliklerine düşmanlıkları yönüyle IŞİD, tamamıyla komünizme benziyor. Afganistan’daki Budist tapınakları bombalayan El-Kaide’den, bölgedeki kadîm tarihî eserleri yerlebir eden IŞİD’e kadar. Musul’da harap edilen camiler ve türbeler, Suriye’de yıktırılan kiliselere kadar... Bütün bu sıfatlar IŞİD’in yapı olarak komünizme, bolşevizme veya deccaliyete ne denli dayandığını göstermesi gerekir. Kızıl İhtilâlcilerin Sovyetler’de, Mao’nun Çin’de diğer komünist diktatörlerin başka bölgelerde insan hayatına karşı gösterdikleri düşmanlıkları, günümüzde El-Kaide, IŞİD, Eş-Şebab ve Boko Haram denilen global terörün hakim olduğu coğrafyalarda görebiliyoruz.
PKK KEMALİSTLERİN, IŞİD İSE KOMÜNİSTLERİN EMRİNDE...
Marksizm ideolojisinin eyleme dönüşümü her coğrafyada aynı renk ve desenlerle ortaya çıkmıyor. Hatta bazen aynı coğrafyada bile farklı şekillerde tezahür ediyor. Türkiye’nin Batı’sındaki devrimci sol ırkçılığı reddeder görünürken, Şark’ta Kürt ırkçılığı tarzında kendisini gösterir. Nijerya’da din adına her türlü cinayeti işleyen bir hal arz ederken, Suriye ve Irak topraklarında güya selefî kimliğine bürünür. Burada önemli olan husus bütün bu grupların metotları, hedefleri ve bağlı bulundukları global terror merkezleridir. Dünya barışına düşmanlıkları, insan hayatına ve çevreye düşmanlıkları, ahlâkî ve dinî değerlere karşıtlıkları ve daha doğrusu bütün insanî değerlere düşmanlıkları da PKK ile IŞİD’in hiçbir farkını göremezsiniz. PKK’yı daha çok Kemalist Marksist ittifak idare ederken, IŞİD’i ise daha geniş dairede Troçkist ve siyonist yapılar inşa ve idare ediyorlar. PKK ve IŞİD meselesinde global terör ile içiçe çalışan İsrail Devleti’nin tavrı bize az çok mihenk olabilir. PKK’ya Barzanîler üzerinden servis yapan ve destek veren bir kısım İsraillilerin IŞİD ile kanka olup Amman istihbaratı şemsiyesi altında birlikte çalışmaları, dikkatli araştırmacıların nazarlarından hiç kaçmamıştır. İngilizce ve Almanca yayın yapan internet sitelerinde, söz konusu işbirlikleri ile alâkalı yeterli bilgiyi bulabiliyoruz... BOP’ta Troçkistlere yakınlaşmış AKP ve onların rüşvetle hükmettiği medya olayların doğru mahiyetlerini gizlese de, bir müddet sonra bahsettiğimiz bilgileri medyamızda okuyacağımıza emin olabiliriz.
Hedefleri savaşı İslâm Âleminde genişletmek, İslâm devletlerini parçalayıp onların bir birlik kurmalarını engellemek, İslâmiyet’i dünyaya canî ve hunhar göstermek, Avrupa’daki birkaç ailenin emperyal niyeti olan Tel Aviv - Hazar koridorunu açmak ve en önemlisi de başta Türkiye olmak üzere İslâm dünyasıyla Hıristiyan Batı’nın ittifakını engellemek olan bu iki terör örgütü arasında görünen sanal farklara hiçbir zaman aldanmamak gerekiyor...