"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kutsal devletten devletsizleştirmeye...

Şükrü BULUT
23 Mart 2015, Pazartesi
Bedîüzzaman Hazretleri ifratı tefritin çıkışına sebep gösterir. Belki her iki uç için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Yani birisi, diğerinin varlığına yol açıyor. Şia ile Haricîlik'de olduğu gibi.

Çocukluğumuz, Komünizm tehlikesine karşı devleti ifrat derecesinde önem verenlerin alkışları arasında geçti. Kuzey Avrupa rüzgârından kuvvet alan Türkiye 68 Kuşağı devlet ile savaş içindeydi...Belki de bize öyle gösteriyorlardı. Dindarların ve bilhassa demokratların çoğu dört elle devlete sarılmışlardı.

Elbette ki Kemalizm'in kanun ve yönetmeliklerle hâkimiyetini bünyesinde devam ettirdiği devletin bekası söz konusu idi. Anayasanın ilkeleriyle ideolojisi teminat altına alınmış bir devletin bekasının söz konusu olduğunu, alkışlayanlar belki de bilmiyorlardı.

Burada tarihî bilgilere girmek istemiyoruz. Kadîm Yunan’da ve eski Roma’daki devleti yeterince kitaplarda bulabiliriz. Siyasal İslâmın mahiyetini anlayamadığı “İslâm Devleti” üzerinde de durmayacağız. Peygamberimizin (asm); insanlığın yazılı ilk anayasalarından olan “Medine Sözleşmesi”nin mahiyetini anlayamayanların kutsadıkları “Medine Devleti”ne de burada mevzubahis etmeyeceğiz. Saltanata dönüşmüş devlet sistemine “hilâfet” nazarıyla bakanların telakkîlerinin, bu meselede iraba giremediklerini, siz benden daha iyi biliyorsunuz. Şu yazıyla hedeflediğim düşünce ise son zamanlarda, teoriden pratiğe dökülmeye başlayan; globalde devletleri tahrip projesinin mahiyetini kıymetli okuyucularımıza arz etmek istemiştim.

Devleti kutsayanların, devletteki ideoloji sahipleri olduğunu sonradan öğrenmiştim. Veya hanedanına mensuplarının kurdukları devleti kutsayanlar... Bazen de, halkı hayâlî devletlerle yanıltmaya çalışanların devlete yaptıkları büyük vurguyu görüyoruz: Sosyalist devlet ile siyasal İslâm devleti, bu türden devletlerdir. Irkçılık da, çoğu kez milliyetçi devletler peşisıra koşmuştur. Türk Milliyetçilerinin; Türkiye’nin ta kılcal damarlarına kadar hâkim olma yönündeki mücadelenin ruhu, çoğu kez Orta Asya’dan, Göktürk’ten ve Ağuz’dan gelir.

SİVİL TOPLUM VE DEVLET

Demokratik devletlerde STK’lar, devlete yardımcı uzuvlar gibi çalışıyorlar. İşleyişini berraklaştırarak kolaylaştırır ve devletin yükünü hafifletirler. İskandinavya demokrasilerinde ve Asr-ı Saadette olduğu gibi... Türkiye henüz demokratik devlet yapısına kavuşamadığından, Sivil Toplumu bundan yirmi otuz sene önce Yeni Asya, manşete çıkarmıştı. İnsaniyet ve demokrasi karşıtları, sivil toplumun Türkiye’deki yükselişini ve milletçe kabulünü görünce, plânlarını buna göre revize ettiler.

AB sürecini kontrol etmeyen devlet, gelişen bazı hürriyetlerin düşmanlarınca kullanıldığının farkına varamadı. Globalde dünyayı idare iddiasındaki meşhur dinsiz cereyanlar, cepheye sürecekleri askerlerini, ideolojilerini ve cephaneliklerini işte bu sivil toplum kanallarıyla cepheye taşıyıp, devleti kendisine mani olmayacak, orada istediği şekilde hareket imkânı sağlayacak tarzda dizaynına sebep oldular. Devletin kendisini tahrip edecek kanun, yönetmelik ve anlayışlara karşı tedbir alamamasının önemli sebeplerinden birisi de, inisiyatifi menfaat karşılığında milletin elinden alınmış haricî cereyanlara devredilmiş sivil toplum hareketleriydi.

KİMLER DEVLETE KARŞI

Devleti kimler istemez, sorusunu; düzen ve nizamı kimler istemez, tarzında sormak lâzım. Allah’ı tanımayan veya tanımak istemeyenler, Allah’ın koyduğu kanunlara karşı geldiği gibi, yanlış bildikleri hürriyetlerinin gereğini yapmak isteyenler de devleti planlarında engel görürler. İhtilâlciler, dünya servet ve imkânlarını ellerine geçirmek isteyenler, ırkçılar veya hayâlperest siyasal İslâmcılar, mevcut devleti istemeyebilirler. Bütün bu devlet karşıtlarının; muhalefet cephesinde ittifakları her zaman mümkündür. Bu ittifaktan istifade edecek olanın da; en güçlü cereyan olduğu mantıken biliyoruz. Dünya piyasasının çoğunu kontrol altına alan bankalar ve fonlara karşı millî devletler mücadele edebilir mi? Sosyal ve teknolojik enstitülerinde, yıkacaklarını devletin bütün bilgilerini toplamış, içerdeki çatışmanın formüllerini hazırlamış, sivil ve askerî müdahalelerin hesaplarını yapmış global neoliberal ve neocon’lara karşı; ırkçılar ve siyasal İslâmcıların hiç sözü olabilir mi?

Buna müşahhas bir örneği bu günlerde Arjantin’de görüyoruz. Köpekbalığı fonların musallat olduğu Arjantin, bütün servetini ortaya koyduğu halde iflâstan bir türlü kurtulamıyor. İşlerini New York’taki mahkemelerle yürüten fon sahiplerine karşı, uluslar arası hukuk da uygun hale getirilmiş. Avrupa’da PEGİDA ile devletsizleştirme çalışması yapan o meşhur cereyanlar, Arjantin gibi ekonomisi zayıf ülkelerde devlete malî cepheden saldırıyorlar. Üç beş fon yöneticisinin mahkûmu olan devletten fayda bekleyemeyen ahaliyi organize edip sokağa çıkarmak veya halkın seçtiği iktidarları itibarsızlaştırarak vazife yapamaz hale getirmek, devletler üstü projelerin ürünüdür. İşte son zamanlarda; hem Avrupa’da ve hem de Amerika’da konuşulan bu mevzunun Türkiye medyasına tanışamamasına hayret edenlere bir aralık açmak istiyoruz.

NETİCE:

Devleti kutsayanlar, belki de hayal ettikleri devletin bir diktatörlükten ibaret olduğunu bilmiyorlardı. Vatanperverlik, milliyetperverlik ve hamiyet adına devleti yüceltenlere karşı çıkanlar, bugün neoliberallerin bayrakları altında; devletler üstü banka ve fonları arkalarına alarak milletlerin millî devletlerine hücum edenlere de karşı yürümeliler, diye düşünüyoruz. Global çetenin içini boşalttığı sloganlarla hürriyet ve demokrasi adına millî devlete hücum edenler, Latin Amerika kadar Uzakdoğu Asya’daki bazı fakir ülkeleri de nazara almak zorundalar. Neoliberallerin AB karşıtlığını anlayabilmek için, ABD ile AB’nin devlet ve hukuk sistemlerini mukayese etmek gerekiyor. Kanun hâkimiyetinden, fırsat eşitliğinden, şeffaflıktan, doğru hürriyet ve demokrasilerden kaçarken o değerlerin içini ellerindeki para, medya ve global politika ile boşaltanlara karşı durmayan devletler, elbette yok olacaklardır.

Okunma Sayısı: 3019
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • sultan selim

    23.3.2015 14:15:46

    2 cepheli , 2 yönlü bakış açısı zamanları geçeli çok oldu. tabiatperestliğin beli kırıldığında (1926) selanik hanedanlığının resmi olarak dezenfekte edilmiş sistemini kurma zamanıydı. tabiatperestliğin beli kırıldığında 6 yönlü 6 cepheli sistemin varlığı dile getirilmişti oysaki. sadece sağ ve sol yoktu artık bu yeni zamanda. sağ-sol, ön-arka, alt-üst kavramları zihnimize sunulmuştu. ama anlamak kavramak için 90 sene beklemek gerekmiş demek. sebebinden sual olunmaz. artık zaman ve boyut 6 yönlü 6 kavramlı ey insanlık alemi ve ey islam alemi... uyku bes. uyanın. uyanmazsanız bu uyku ölümün kardeşi olacaktır size...sayın yazarımızı tebrikler ediyorum. bu kavramı ilk dile getiren oduğu için.. binler tebrikler..

  • Demokrat Avrupa

    23.3.2015 12:14:24

    Kavramlarin iclerini bosaltip sadece sloganlarla devletin yöneltilemeyeceginin zamani geldi gibi....Insallah vatandas da gecim derdiini unutup bu baglamda olaylara bakarak bir daha ki secimde siyasi tercihini ona göre kullanir...600 yüz sene dünya´ya meydan okumus bir imparatorlugun torunlari maalesef bir sahsin inisli cikisli ruhsal haline esir edilmis...Aslinda bu halimize acimaktan ziyade aglamak gerekiyor...

  • yorumsuz

    23.3.2015 12:09:51

    Sayın yazarın konuyu bize göre biraz somutlaştımasını isteyeceğiz. Arjantin örneği bize uyar mı.. Makaleden, tüm meclisteki partilerin ulusalcı oldukları manasını da çıkarabilirim.. Konunun biraz daha açılması lazım değil mi..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı