Dinsiz felsefeyi esas almış, dehasına güvenen ve kuvvete tapan Avrupa’nın bir özelliği de olayları girift hale getirip düz mantıkların doğru anlamalarını engellemektir.
Bediüzzaman’ın bu husustaki tahlillerinde, felsefeye dayanan dehanın, Kur’ânî bakış karşısında ne denli cüceleştiğini okumuşsunuzdur. İkinci Avrupa’nın bütün hile, oyun, cerbeze ve dezenformasyonuna rağmen, hadiseleri Risale-I Nur’un Kur’ânî rasathanelerinden seyredenlerin nazarı, herşeyi berrakça görebiliyor. Bediüzzaman’ın Avrupa ile alâkalı ortaya koyduğu ölçüler; bütün fırıldak ve kaos teşebbüslerini boşa çıkarıyor.
Merkel-Tsipras oyununu yazanlar, kadim Avrupa tarihini, sosyolojisini ve düşmanlıklarını senaryonun merkezine alarak kendilerini gizlemeye çalışıyorlar. Ezelî rakipler olan Grek ve Roma’yı yeniden karşı karşıya getirebileceklerini umuyorlar. İşlerine geldiğinde ‘globalleşmeyi’ esas alan bu deha mensupları, 2015 Yunanistan ve Almanya’sına da tarihlerindeki misyonu yüklüyorlar. Bilhassa Ortodoksluk cihetiyle Yunan’a sahip çıkartılarak çatışma üçgeninin içerisine çekilmek istenen Rusya da hadiselere lâkayt kalınca, Troçkist dehanın marifetleri, paçalarından aşağıya döküldü.
Merkel, neocon ve neoliberallerin elemanıydı…
Bu hususu çokça tekrarladık. Bizim 12 Eylül’ümüzün özdeki tahribatını, Troçkistlerin 11 Eylül’le Batıya ve dolayısıyla dünyaya verdiklerini anlayamayanlar, bu oyunun mahiyetini asla öğrenemeyecekler. 11 Eylül’ün AB’yi ve AB’nin maddî-manevî müktesebatını hedef aldığını siyasal bilim otoriteleri artık tartışmıyorlar. Sarkozy’nin AB’nin karşısına Akdeniz birliğini ikame teşebbüsleriyle Tsipras’ı destekleyen global sol yumrukların hedefleri aynı değil mi? Merkel’in AB sermayesini AB karşıtı New York ve Londra bankerlerine peşkeş çektiğini Batı basınından okumadık mı? Söz konusu bankaların Yunanistan’dan İspanya ve kısmen İtalya’ya hangi yollarla kredi verdiklerini de biliyoruz. Sıcak coğrafyanın heyecanlı çocuklarını tüketim canavarlarına teslim edenleri en iyi tanıyanlar, Merkel’in dayandığı neoliberal çevrelerdir. Burada seyirciye unutturulmak istenilen en önemli ayrıntılardan biri, Merkel’in Sarkozy, Rasmussen ve diğer neocon politik ekibin gizli AB karşıtlıklarıdır. Yunanistan’ın iflâs uçurumuna gidişini engellemeyen neoconlar, AB’yi iyice zayıflatacak olan Kiev meselesini de çıkaracaklardı. Hem Yunanistan ve diğer Güney Avrupa ülkelerinde, hem de Ukrayna’da asıl hedefin öncelikle AB ve euro, dolaylı olarak da BOP’a zorluk çıkaran Rusya olduğunu artık herkes anlıyor. Chirac ve Schröder döneminde AB’nin en samimî dostu olan Rusya’ya neoconların takındıkları tavır ile AKP’lilerin Suriye’ye takındıkları tavır aynıdır. Trockist neoconların hedefledikleri global ihtilâl, iç savaş ve kaoslar için bu istikamette çalışıyor.
Merkel ile Tsipras düşman değil, yoldaştırlar…
Bunun örneklerini çok yaşıyoruz. Çatışma çıkarmak isteyen üst gücün, alttaki her iki tarafa da elemanlarını yerleştirip oyunu güzelce idare ettiğine aktüel binlerce örnek var. Her iki uçtaki uzlaşmaz tutumun, diyaloğa kapalı, aceleci ve tek noktaya kilitlenmişlerin profillerini tahlil ettiğimizde, aynı merkezden vazife aldıklarını rahatlıkla göreceğiz. Tahrir ve Bingazi örneklerindeki gibi…
Oyunun detayları önemli değil. Komünist Tsipras’tan Yunan halkına şefkat bekleyenlerin hali, Troçki ve Lenin’den Rusya mazlûmlarına adalet bekleyenlerin hali gibidir. Sermayedar neoliberallerin finanse ederek iktidara taşıdıkları Tsipras’ın hedefi de Merkel’de olduğu gibi AB’yi maddeten çökertmek değil mi? Tsipras taraftarlarının euro banknotlarını medya önünde ateşe vermelerinin, Fransız ırkçıları başta olmak üzere bütün Avrupa ırkçı ve komünistlerinden destek bulması, onların AB düşmanlıklarını açıkça gösteriyor.
Bu hususta bizi hüzünlendiren olay; euronun veya AB müdafaasının; arkasını neoliberallere dayayarak dolar karşısında AB para birimini zayıflatmış Merkel’e bırakılmış olmasıdır. Tıpkı, dizgini Pentagon’daki neoconların elinde bulunan İŞİD’den insanlığa ve bilhassa Müslümanlara şefkat beklemek gibi.
Allah’ın da bir hesabı vardır…
Biz Müslümanlar AB’yi bir dünya barış projesi olarak biliyoruz. İslâm âlemindeki barışı da birinci derecede etkileyecek bir proje… Neoconlara kalsaydı, 11 Eylül 2001’den bugüne AB belki yüz defa parçalanmış olacaktı. AB’nin sistemli bir şekilde güçlenerek istikbale yürüdüğünü gördük… Kiev ateşi ile üçüncü dünya savaşı da düşünülmüştü. Görüyorlar ki, efkâr-ı amme aldanmıyor. Condoleezza Rice’ın zındıka enstitülerinde Amerika adına hazırladığı BOP haritası da henüz gerçekleşmedi. Tsipras ile Merkel’li oyuncuların en büyük korkuları, AB’nin barış misyonu ile tekrar sahneye çıkmasıdır. Mesih’in vazifelerini yüklenerek dünyanın dört bir yanında çatışma, iç savaş, kaos ve düşmanlık çıkaran Troçkist deccallerin işlerini bitirmesinden korkuyor Avrupalı neocon politikacılar. Yunan halkının galeyanının, Tsipras gibi aktivistleri devireceği kanaatindeyim. 1974’teki NATO’dan çıkışının faturasını Yunan devleti henüz unutmamıştır. Ne Ertuğrul Kürkçü’nün, ne de İspanyol komünistlerinin Tsipras’a verebilecekleri birşey yoktur.