"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mesihi beklerken...

Şükrü BULUT
24 Aralık 2018, Pazartesi
Beklemenin ateşten daha yakıcı olduğunu, bir Arap atasözü bize hatırlatır.

Ümit coğrafyalarındaki nihallerin, “rahmet intizarında“ sussuzluktan boyun büküşlerinden de acıklıca Mesihi bekleyen, yalnızca bizim zamanımız değil... 

Yehuda’nın ihanetine şahit olarak İbni Meryem’in yükselişine şahit olanlar ne kadar onun dönüşünü beklemişlerse; geceleri kararan ve yolları sarp zirvelerde biten iki bin senenin musîbetzede insanları da o denli beklemişler...

İbni Betül’ün “ikinci vatanındaki“ bekleyiş, artık ritüelleri ve gelenekleri çoktan aştı. Müjde Peygamberine (asm) tebliğ edilen muştuları ve o Sevgililer Sevgilisinin sevdiklerine; ahir zamanın dehşetli şerlerinden ümmetini de kurtaracak Mesih’in “hayatbahş“ hikâyesini dinleyen Avrupa’nın İsevîleri, intizar içinde duâya duruyorlar bugünlerde... Zahiren “mübarek doğumu“ kutlamaya hazırlanırlarken, özde “kurtarıcılarının nüzulünü“ bekliyorlar.

Bir garip zamandır, içinden geçtiğimiz. Bekleyişin ateşiyle şu diyarda tutuşanlara baktığınızda; İsevîlerdeki yürek yangınları Deccal ve Süfyan’ın mengenesinde inleyen Asyalı Müslümanları aratmıyor. Bu dehşetli ve tuhaf anların insanlık üzerinde şiddetlendirdiği tazyik ile; zamanlar ve coğrafyalar kadar, milletler ve semavî dinler de iç içe geçmiş görünüyorlar. Avrupa kiliselerinin kürsülerinde Mesih’i dillendiren Kur’ân sesleri ve Müjde Peygamberinin (asm) şevk ve ümit hitabeleri çağın garipliğine yeni boyutlar kazandırıyor. Fakat bütün renk, hareket ve figürleri “nüzul-ü İsa’yı (as)“ tedai ettirdiği gibi; bütün vaazlar, duâlar ve ilâhilerin güfteleri de “muhteşem dönüşün“ bestesine dönüştü bugünlerde...

Arjantinli Francesko, maddîleşmiş Avrupalı Hıristiyanların bakışlarına ikazları ile beklenmedik lerzeler getiriyor. Süslenmiş çam ağaçlarından, aydınlatılmış pencere ve balkonlardaki ışıklardan ve önemli köşelere yerleştirilmiş mumlardan nazarları kurtararak, Mesih’e bağlamak istiyor kalpleri.

Kutsal doğumu vesile kılarak “Mesih’in yolunu“ gözleyenlerin bu seneki ümitleri kadar şevkleri de dikkatimizi çekiyor. Geçmiş senelerinin bu mevsiminde, Mesih’in düşmanları gündemi duâ, ibadet ve intizardan uzaklaştırmak üzere “sun’î gündemler“ oluşturuyorlardı... Fakat bu sene bilhassa Almanlar farklı bir sükûnet ve sekinet içinde Aralığın son beş gününe giriyorlar. Belki de mazlûm ve mağdur olarak Ön Asya’dan, Kuzey Afrika’dan ve Orta Asya’dan Mesih’e misafir olmuş mültecilerin İsa’ya (as) olan saygıları ve ona da imanları, karşıtlarını şaşırtmış da olabilir... Kim bilir...

Avrupalı Hıristiyanlar, Mesih’i üşüyen Kuzey’in uzun gecelerinde ve kısacık kapalı günlerinde bekledikleri gibi; Nasıra’da ve Beytüllehem’de de beklemek istiyorlar. Onlar için bu bekleyiş barışı da kapsıyor... Şam-ı Şerif’te, Halep’te ve Kudüs’te... İsevîlere hem müjdeci ve hem de tesellici olan Efendimizin (asm) zamana akseden haberlerine adeta kulak kesiliyorlar, küçük kıt’anın metropollerinde...

İsevilerle Müslümanlarda belirginleşen ortak kanaatin garipliği, bu mevsimin bir başka acayipliğini oluşturuyor... Her iki cemaat de; herşeyin “nüzul-ü İsa’da (as)“ düğümlendiğini düşünüyorlar. Batı’daki en küçük kıpırdayış, Doğuda heyecan dalgaları oluşturuyor. Şimal cereyanı ile Süfyaniyetin bütün çaba ve ittifaklarına rağmen son zamanlarda inisiyatifin Birinci Avrupa’ya geçişi, ahir zamanın mahiyetini bilenlerde sevinç ve sürura vesile olurken, karşıtarındaki derin endişe ve hatta panikler, medyalarındaki manşetlere aksediyor

Yukarıda arz ettiğim üzere, Meryem’in oğlu bu sene geçmiş zamanlardan farklıca bekleniyor Batının büyük şehirlerinde... Papa Françesko süslenmiş çam ağaçlarının değil, Mesih’in doğumunu bekliyoruz, derken bunu anlatmaya çalışıyor. Ve barışın sözde değil, özde toplumun bütün tabaka, sınıf ve halklarına hakim olabilmesi için ilerlemiş yaşına rağmen fedakârane çalışıyor.

Çok ilginçtir ki, Köln başta olmak üzere Avrupa’nın dindar ve tarihî merkezlerindeki Mesih ile alâkalı toplantı ve sohbetlerin ucu İslâma uzanıyor. Deccaliyetin, yaklaşık beş milyona yakın buradaki Müslümanlarla alâkalı uydurduğu iftiraların mahiyetleri ortaya çıktıkça Müslümanlarla Mesih’in safları sıklaşıyor ve bütün inananlar; heyecan, tahassür ve ümit içinde muhteşem nüzulü bekliyorlar, ışıl ışıl aydınlanmış Avrupa’da.

Okunma Sayısı: 3934
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat Avrupa

    24.12.2018 23:42:04

    Mesih ile Mehdi bir tarafta, Deccal ile Süfyan diger tarafta, iman küfür mücadelesi bütün yönüyle devam ediyor. Önemli olan dogru safta yer alabilmek ve gelen saldirilara karsi saglam durabilmek....

  • Fatma

    24.12.2018 18:26:07

    Kaleminize yureginize saglik cok guzel bir yazi olmus umit verdiniz insalh tez zamanda. Yazilan hakikatler in. Nesvu nema bulmasi dilegiyle

  • çetin acar

    24.12.2018 06:25:30

    hazreti isa nın, deccalın, süfyanın hakiki mahiyetlerini bilen hakiki nur talebeleri ne zaman üstadımızın istediği hakiki tesanüt, samimyet, saff-ı evvellerdeki sadakat ve ihlasla nur hizmetini sarıldığımızda işte o zaman Avrupa daki ve dünyadaki İseviler mesihi de, deccalı da, süfyanı da tanıyacaklar. ve resulullahın hadisi işte o zaman gerçekleşecek. işte bu noktada bizlere çok iş düşüyor. şükrü hocam allah senden ebeden razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı