7 Ağustos İstanbul mitingi, milletin arzuladığı istikamette gerçekleşti.
Bize göre, Meclisteki HDP’liler ve Selahattin Demirtaş da davet edilmeliydi. Madem ki millet iradesine sahip çıkıyoruz, sandıkla gelenlerin sandıkla gitmesini savunuyoruz, ilkelerimizle çelişmememiz gerekiyor.
Bu alçakça kalkışmanın karşısına millet olarak topyekûn dikilmenin Türkiye’ye sağladığı avantajı en doğru ve verimli kullanması gereken, hükümettir. Yenikapı’daki dayanışmayı acilen Meclise taşıması gerekiyor. Vatanın birliği, demokrasi ve Türkiye’nin bağımsızlığı gibi halkın tüm kesimlerince ön şartsız kabul edilen değerler etrafında toplanmış bu manzaranın dağılmasına fırsat vermeden, bizi ayrıştıran geçmiş 35 yıldan intikamımızı almamız lazım.
MECLİS ACİLEN DEVREYE GİRTMESİ
Bediüzzaman’ın tabiriyle musibet, her dem musibet değildir. Ayetin manasını tedai ettiren bu hakikati, şu 15 Temmuz kalkışmasında da –eğer kalıcı hale getirebilirsek- görüyoruz. Ülkeyi bölünmeye, iç savaşa ve en azından kaosa sürüklemek isteyenlere millet olarak verdiğimiz dersi, mütemadiyen ihtilal zemini oluşturan eksikliklerimizi gidererek tarihe mal edebilirz. Milletin kalbi olan Meclis; demokrasi, bağımsızlığımız ve refahımız önündeki kanuni engelleri kaldırarak rüşdünü ispatlayabilir.
Milletin ciğerparelerini hunharca katlettikten sonra Türkiye’yi 1961 Anayasasına mahkûm eden zihniyet, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz’a sistem içinde imkan hazırlamışlardı. Hadiseyi bir grupla veya dışarıdaki üst akıllarla sınırlandırıldığı zaman, labirentin kapılarını yeniden üzerimize kapatmış oluruz. Ve hükümet, elindeki medya kuvveti ile halkı düşünemez hale getirirse, daha dehşetli bir ihtilal veya müdahaleye ellerimizle kapılar aralamış oluruz.
ÇIKIŞ YOLU…
3 haftayı geçkindir Türkiye taşıyla toprağıyla demokrasi zikri çekiyor. Bunu yaparken AKLA yardım edip İDRAKE de yol açmalıyız. Hissiyatın hipnoza açık olduğunu ve acilen akıl devreye girmediği takdirde millet olarak zarara uğrama ihtimalinin yüksekliğini kabul etmeliyiz.
Kazlıçeşme’deki millî mutabakat Meclise taşınıp, ihtilal hukuku olan zehirli 12 Eylül hukuku, milletin kalbi olan Meclisten dışarıya atıldığı gün, Amerika ve Avrupa’daki düşmanlarımız da bize taarruzlarında ümitsizliğe düşerler. Türkiye’yi 1945’ten sonra Kemalizm istibdadından kurtaran Batılı demokratlar ise demokrasimiz için ümitlenip gayrete gelirler.
KEMALİST MENGENE KIRILMADAN DARBE TEHLİKESİ BİTMEZ
Yenikapı’daki manzara milletimizi sevindirdi. Çünkü bütün renkler orada kırmızı beyaza boyanmıştı. Halk temsil için oraya koşmuştu. Aynı temsil kabiliyetini TBMM neden gösteremez ki? Fakat, yalnızca kişileri öne çıkaran, idareyi merkezîleştiren, fertleri kutsallaştıran, vatandaşın hakkını devlete peşkeş çeken kanunlarla birlik ve beraberlik sağlanamaz. Demokrasimizin önündeki engelleri çoğu hukukçu ve siyaset bilimcisi olan Meclis üyeleri bizden iyi bilirler. Kemalizmi koruma adına demokrasi yoluna konulan engeller temizlenmediği takdirde ikinci bir zelzelenin kırılgan hale gelmiş dengeleri darmadağın edeceğini, devletin hamasî nutuklarla, hissiyatı tahrikle, AB’ye rest çekmekle idare edilemeyeceğini anlamanın zamanı hâlâ gelmedi mi?
Ümit ediyoruz ki, düne kadar demokrasiyi İslama aykırı, “Hakimiyet milletindir” ifadesini küfür sayan grupları da “kırmızı beyaz” sloganlarla demokrasi mitingine getirme başarısı,TBMM genelindeki çalışmalarla ve demokrasiyi engelleyen maniaları kaldırmakla taçlandırılsın.