Tarih, milenyumumuzdaki 11 Eylül ile, önceki milenyumun sonlarında gerçekleşen 12 Eylül hadiselerini unutmayacak ve dosyalarını yeni baştan ele alacak.
Devletler ve milletler savaşının global sınıf savaşına yerini bıraktığı bir zamanda; doğru bilgilere ve resmin bütününü bize gösterecek belgelere ulaşmanın önemi tartışılmaz. Global hadiseleri planlayan, finanse ve organize eden bir yerlerin olmamasını iddia etmek, hakikatle istihza değil mi? Meselâ 11 Eylül´ü kıyıdan köşeden, hakim güçlerin şimşeklerini maruz kalmadan araştırmaya çalışanların yarı gizlice internet ortamında yayınladıklarını okuduğunuzda, global düzeyde çalışan epeyce enstitü, finans kuruluşu ve isimlerle karşılaşırsınız. Afganistan’ın Sovyet işgalinden bu yana yoğun bir şekilde eğitime tâbi tutulan teröristlerin coğrafyalarını ve yapılan servisleri düşündüğünüzde, projenin devlet ve milletleri epeyce aştığını görüyorsunuz: Amerika’nın müttefiklerinden istifade eden Troçkistlerin karesine giren insan, ülke, malzeme, finans, istihbarat ve kültür araştırmacıları öyle devasa ki, labirentlerin çıkmazları arasında bocalayanların yalnızca masallarla uğraştıklarını görüyoruz.
NEDEN TÜRKİYE SEFERİ?
Neocon hareketinin içindeki Troçkistlerle, neoliberallerin arasındaki masonların Kemalistlerden aldıkları servisin boyutlarını bilmeyenler, bu hususu asla anlayamazlar. Dünyamızın küçülmesi, hürriyetlerin inkişafı ve hukukun yükselişi Kemalizmi bitiriyorken, 12 Eylül darbesi yapılmıştı. İhtilâlci dinsizlerin Avrupa Birliği karşısındaki tükenişleriyle birlikte de 11 Eylül cereyan etti. AB komiserlerinin, medenî milletler mahfilindeki Türkiye’ye Kemalizmi terk etme şartını nasıl dayattığını hatırlamak isteyenler, o günün idarecilerinden Ostlander’in raporlarına arşivlerden ulaşabilirler.
Kemalizm, hak din olan İslâm’a karşı nifakla verdiği savaşla Troçkici II. Avrupa’ya can simidi olurken; geniş dairedeki askerî darbeler, savaşlar, ihtilâl ve iç kargaşalarla dünyaya verdikleri yeni yeni dizaynlarla da, Troçkistler Kemalizmi ölümden kurtarmaya çalışıyor kanaatindeyiz. Kemalizmi yalnızca Türkiye ile sınırlı anlayanlar, ne Kemalizmi ve ne de II. Avrupa emperyalizmini anlama şansına sahip olamadılar ve olamıyorlar. Marakeş’ten Cava’ya kadar İslâm âlemi içindeki bütün nifak, iç savaş, darbe ve sömürünün Kemalistler aracılığıyla yapılmadığını iddia edeceklere, doğru tarihin tokadı dehşetli olacaktır. Ankara Harp Okulu’nda İslâm ülkelerinde darbe için yetiştirdiğimiz subayların çetelesi bu meselede yalnızca küçücük bir parçadır. İşin siyasî, iktisadî, dinî ve lojistik cihetleri incelendiğinde, Kemalistler üzerinden İslâm coğrafyasının nasıl yangın yerine çevrildiği kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
TÜRK BAHARINDAN TÜRKİYE ÇIKARMASINA…
Cehaletle hipnotize edilmiş halkların başında gelen Türkiye’de, sloganların arkasında tezgâh kurmak o kadar kolay ki... 12 Eylül’ü “Türk-İslâm senteziyle“ Anadolu’ya ve 11 Eylül’ü de Arap Baharı ile İslâm Dünyasına yutturan Kemalistlerle komünistlerin başarısında, Türkiye’nin mahkûm edildiği cehaletin rolü tartışılmaz. Arap Baharı çerçevesinde, 1980’lerden itibaren İslâm coğrafyasında anarşi ve terör tezgâhları kuran İkinci Avrupalıların mahiyetini görebilmek için, mutlaka Said Nursî´yi tanımak ve Risale’i Nur’u okumak gerekiyordu. Zira Said Nursî’den başka bu ahirzaman dinsizlerinin kodlarını ve şifrelerini veren ikinci bir insan görünmüyor sahnede... Arap âlemini maddeten, neslen, izzet ve tarih cihetinden yerlere serenlerin rehberleri Kemalistlerdi.
Irak ve Suriye boşaltılırken, Libya paramparça olurken ve Yemen hâlâ yanarken Türkiye’nin kendi haline bırakılacağını hayal edenler, resmin büyüğünü bilemiyorlar. AB, Amerika ve hatta Rusya’nın da içinde birinci derecede rol aldıkları dünyamızın büyük resmini anlayabilselerdi, Türk Baharının da Arap Baharı paketine dahil edildiğini 2003´de öğreneceklerdi.
Türk Baharında Troçkistlerce kullanılacak Kürtçülük, Alevî-Sünnî çatışması, cemaatlerin itibarsızlaştırılması, dünyevîleştirme, banka boyundurukları ve dehşetli tüketim üzerinde, global çatışmacıların ne denli çalıştıkları ortadadır.