Bediüzzaman kadar, Ramazan-ı Şerif’e şeair vurgusunu yapan bir başka âlimi henüz duymadım.
Belki de, Ahirzaman’da şeairin kazanacağı öneme binaen bu tahşidatı, Ramazan-ı Şerif’e dair nükteleri yazdığı 29. Mektup’ta yapıyor. İslâm’ı kamusal alanda dalgalandıran ve göze hitabıyla o toplumun İslâm’a aidiyetini ilân eden Ramazan için; şeair içinde en parlak ve muhteşem olan, tabirini kullanıyor.
Bu yazımızda, hadiseye İslâm coğrafyasından uzak, şeairin pek az dalgalandığı Batı dünyasındaki yansımalardan kısaca bahsedeceğiz. İslâm’ın ve dolayısıyla Kur’ân’ın Avrupa kültürüyle yoğrulmuş insanlara tebliğine en büyük zemini hazırlayan şu mevsim, milyonlarca insanın yüz milyarlarca dolar ile muvaffak olamayacağı bir imkânı sunuyor Müslümanlara… Düşünen, insanî değerler peşinde koşan ve Hak dinini arayan milyonların nazarlarının Kur’ân’a ve İslâm’a şu günlerde kilitlenmesini, ancak Kur’ân’ın mu’cizevî yönüyle izah edebiliriz. Amerika’dan Avustralya’ya kadar, demokrasi ile idare edilen milletlerin meclis ve parlamentolarında Kur’ân ile iftar ediliyor. Peygamberimizin hicretten sonra, dünyanın önemli devletlerine elçi göndererek İslâm’ı o halklara duyurmasını tedai ettiren şu muhteşem tabloyu, ülfetin getirdiği gafletle göremeyenleri belki de ikaz etmemiz gerekiyor.
Hadise yalnızca parlamentolarda, belediye veya vilayet meclislerinde yaşanmıyor. 3-5 Müslümanın bir araya geldiği en ücra köylerde de aynı mânânın tahakkuk ettiğine de fiilen şahit olan bizler, Kur’an’ın kâinatı okurken müslim ve gayr-ı müslim farkı gözetmeksizin bütün insanlığa kendisini dinlettirdiğine, gazete ve ekranlara yansıyan yüzlerce haber ve resimlerle şahit oluyoruz.
NAKIS MUHAKEMELİLER…
AB Sekreteryası, ABD Başkanı, Fransa Devlet Başkanı, Almanya’da yüzlerce idareci ve siyasetçi, Avusturya Dışişleri Bakanı ve Rusya Devlet Başkanı gibi hür dünyanın milletler iradelerini temsil edenlerin söz birliğini hepimiz duyuyoruz: Avrupa İslâm’dır, İslâm Avrupa’dır… İslâmiyet ile demokrasinin birlikteliğini göremeyenler, İslâmı yeniden incelemelidirler. İslâmiyet dünya barışının teminatıdır. Herkesi doğru İslâmiyeti öğrenmeye dâvet ediyoruz… Ve devam edip gidiyor, Avrupalıların çağrıları… Şu başlıklar, son bir ay zarfında öne çıkan cümlelerdi. 2013’ün başından bu yana başlayan iyileşme sürecini durdurmak veya tersine çevirmek isteyen yazar ve siyasetçileri çılgına döndüren bu tablodan zamanımızı doğru okuyamayan bazı muhakemesiz dindarların da rahatsız olduklarını görüyoruz. İslâm’ın bu zamana tatbikini doğru kaynaklardan öğrenemeyen, bakışları hâlâ yüz yıl öncesinin derelerine takılmış ve dünyamızın bir memleket haline dönüşmüş halini bilmeyenlerin, dindarlıklarıyla dine verdikleri zararlar, global dinsiz veya komünistlerin verdikleri zarardan geriye kalmıyor. Bu radikallerin Kur’ân ve sünnetle bağdaşmayan global hata ve cinayetlerini, yine global dinsizler bize olan düşmanlıklarına senet gösteriyorlar, medyada… Bu arada, âlem-i İslâm’a musallat olmuş cehalet ve zaruretin de şedit düşmana yardım ettiğini itiraf etmemiz gerekiyor.
KÜRESEL DİNSİZLER HÜCUMA GEÇİYORLAR…
İnsaniyetperverlerle Müslümanların son zamanlarda birlikte kazandıkları siperler nasıl küçümsenir ki… Meselâ Almanya’da dinsizlerin ve ahlâksızların birlikte üzerinde çokça tahşidat yaptıkları bayan öğretmenlerin tesettürü meselesi… Bizim Siyasal İslâmcılarımız gibi hadiseye keyfice bakıp tolere ile geçirmiyorlar. Meclisler toplanıyor ve daha önce getirdikleri yasakları yine kanun ve karar ile kaldırıyorlar. Buram buram Kemalizm diktası kokan yasaları millete demokrasi diye dayatmıyorlar. Şu AKP Hükümetinin 13 senedir aciz kaldığı Meclis kararlarını onlar milleti ikna ederek peş peşe alıyorlar. Hem Amerika’da ve hem de Avrupa’da İslâm’ın lehine gelişen şu süreçlerin, çoktandır dinsiz yazar, politikacı ve ahlâk karşıtı projeleri harekete geçirdiğini okuyor ve takip ediyorduk. Fakat neoconların, Batı istihbaratları içindeki yoldaşlarından ve Pentagon’daki Troçkistlerden aldığı destekle Avrupa ve Arap dünyasında yeni cinayetler serisi başlatması, onlar açısından hadisenin vehametini gösteriyor. Bilhassa NATO’yu alet ederek AB’deki barışı kundaklama ve IŞİD’e karşı koalisyonu, bizdeki Çekiç Güç’e benzetme girişimlerinin çok yeni olduğunu müşahede ediyoruz. İki Avrupa’nın (Mesihî Avrupa ile Deccalist Avrupa) şu son kapışmalarını labirentlerin dışından seyredenlerin tahlil ve analizlerini bundan sonra daha sıklıkla okuyacağız, inşallah. Merkel gibi neocon siyasetlerinin takipçisi politikacılarla, bizdeki AKP projesine rağmen ikinci Avrupa’nın şu mücadelede başarısız kalacağına dair çok işaretler var. Merkel’in bilinçli olarak AB yerine bankaları kurtardığını, Kiev ateşini, ekibiyle birlikte yaktığını ve ahlâksızlığın Avrupa içinde yaygınlaşmasına zemin hazırladığını AB kamuoyu iyice anlamaya başladı.
Bizdeki 7 Haziran seçimlerinin de, BOP sürecine önemli bir darbe indirdiğine önümüzdeki günler iyice şahit olacaklar. Ne Kobani’de ve ne de Erbil’de İslâm birliğinin önünü kapatacak yapılanmaların mümkün olmadığını birlikte göreceğiz, inşallah. Bu arada Vatikan’ın Filistin’i resmen tanıması, İsrail’in IŞİD gibi terör örgütlerine gizlice destek sağladığının anlaşılması ve AB ülkeleri nezdinde Filistin’in haklılığının tezahürü, şu Ramazan-ı Şerif mevsiminde şahit olduğumuz güzel manzaralardı. İslâm’ın muhteşem şeairinin ehl-i kitabı, ortak babamız olan Halilullah’ın sofrasında bizi toplayarak, fertten topluma kurtuluşumuzun kodlarını Avrupa ve Amerika’nın uzun günlerinin sonunda vermeye başladığını da belirtelim. Neoliberallerin banka ve fonlarla çalıştığı yazılı ve görüntülü medyaya rağmen Batılılar; sis, duman ve gürültülerin arasından geçerek hakikate ulaşabiliyorlar. Troçkist ve Freudist Avrupa’ya rağmen, insanlığın fevc fevc hak dine yöneldiğini şu Ramazan’da seyretmek isteyenler, mason ve komünistlerin inşa ettikleri aktüel labirentlerin dışına çıkıp Bediüzzaman’ın zamanımıza Kur’ân’dan hediye ettiği dürbünlerle bakmalılar, kanaatindeyiz.