"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şer’î meşveretlerde piramit yapılanma yoktur

Şükrü BULUT
20 Temmuz 2015, Pazartesi
Ehl-i dünya idarelerinde, demokraside ve sivil toplum yapılanmalarındaki piramit yapılanmayı, aynen dinî cemaatlerin meşveretlerine tatbik etmek mümkün müdür?

Zahiren mümkün görünebilir, fakat hedefi ahiret ve sırf Allah rızası olan yapılanmalarda böyle bir tatbikat sağlıklı olmuyor. Er veya geç bünye, bu tarzı reddeden sinyaller veriyor, hastalıklar ve sıkıntılar açığa çıkıyor.

Demokratik yapıyı işletmek, idareyi kolaylaştırmak ve sürdürülebilinir bir sistem için gerekli görülen  teşkilâtlanmalarda çalışanların maaş, rütbe, kariyer, hareket alanı veya yetkileri dünyevî ölçülerle belirlendiğinden, herkesin üzerinde mutabık kaldığı bu tarz; demokrasiyi esas alanlarda mümkün olabiliyor. Bu hususu Bediüzzaman Hazretleri 20. Lem’a’da beliğ ve sarih bir şekilde izah etmişlerdir.

İşlerindeki birinci prensibi Allah rızası olan, peygamberlere uyarak çalışmalarının karşılığını işvereni olan Allah’tan bekleyen; maaş, rütbe, statü, kesin hareket alanı ve takibi dünyevî olmayan elemanların oluşturdukları şer’î meşveretlerde, demokratik de olsa yukarıdan aşağıya fert adına bir inisiyatif  kullanma, emretme ve tecziye etme olamadığından, ehl-i dünyanın en demokratik piramit yapılanmasını, dinî cemaatlerin bünyelerine tatbik etmek, onları yapı olarak dünyevîleştirebilir.

CENNET PİRAMİDİ…

Rivayette vardır ki, ehl-i cennet üst üste makamlarına göre konumlandıkları halde, birbirlerine mani olmadan Rablerinin fazlını, cemalini, nimetlerini yaşayacak ve Güzeller Güzeline de kendilerine göre yakın olacaklardır. Elbette istifade ve kurbiyetinde iman ve amelleri temel esas olacak. Görmeleri, işitmeleri, haz almaları ve cemaline müşerref olmaları imanlarının kuvvetiyle paralel olacaktır.

Benzetme bize ait… Teşbihte de hata olmaz derler. Hedefi Allah rızası olan dinî cemaatlerin meşveretlerindeki piramidi buna benzetebiliriz. Herkes; ihlâs, fedakârlık, sebat, çalışkanlık, ilim, tesanüd ve sahibiyeti nisbetinde şer’î meşveretlerin içinde kendisini bulacaktır. Yani Allah rızası dairesinde o mukaddes yapıya, istidat ve kabiliyeti cihetinde katkıda bulunmak isteyenlere bütün kapılar açık olacak, konumlanacaklar, taksimul amal (iş bölümü) düsturuyla karmaşa ve kaosa müsaade etmeden hizmetlerine devam edeceklerdir. Buradaki belirleyici kriterler kişinin Allah ile yaptığı anlaşma esas olmakla birlikte, dinî cemaatlerin Kur’ân ve sünnet çerçevesinde bünyesine göre geliştirdikleri ve esas aldıkları prensiplerdir. Şer’î meşveretlerin yapılarını sağlamlaştırma ve sıkıntılardan azade çalışmaları için Bediüzzaman Hazretleri’nin Kur’ân’dan derlediği 20. Ve 21. Lem’alar önemlidir. Bilhassa 21. Lem’a… Bu bahsin girişine laakal (en az) 15 günde bir defa okunmalıdır, ibaresinin yazılması, buradaki düsturların cemaatlerin şer’î meşveretlerinin olmazsa olmaz düsturları olduğu izlenimini bize veriyor.

NURANÎ YAPILANMA…

Demokrasilerin haklı olarak (kendierince) dinî cemaatlere zorladıkları piramit yapılanmada, menfaatin işin bir esası olduğunu biliyoruz. Burada ise peygamberî meslek olan Allah’ı razı etme prensibi, bizi en başta dünyevî piramitten koparır. Hiçbir dehanın henüz keşfedemediği, her ferdin; bütün şûrâ üyelerinin gözleriyle bakmaları, kulaklarıyla işitmeleri, elleriyle işlemeleri ve kafalarıyla düşünme sırrını Bediüzzaman Müslümanlar için Kur’ân’dan çıkarıyor. Ahirzamanda globalleşerek bir köye dönüşen dünyada, Kur’ân düşmanlarının ellerindeki üstün teknoloji ile bize karşı ittifak ettikleri bir zamanda, 16 kişiden 4444’ü çıkartma sırrını eline geçirenler, dünyanın bütün dinsizlerine meydan okuyabilir ve onları hiçbir deha ve ittifak mağlûp edemeyecektir. Bu derin, ince, yüksek; takva, ihlâs, tedanüd ve ilimle ulaşılacak sırrın sırrına bizi ulaştırmak isteyen Bediüzzaman Hazretlerinin karşısında tam 65 sene Kur’ân’la çarpışmış global dinsizlik cereyanlarını tanımayanlar, nuranî yapılanmayı zor anlarlar. Bu yapının elemanlarının şahs-ı manevisinin kutb-u azam ve bireylerinin de; otuz yaşlarında iken altmış-yetmişlerdeki ehl-i velâyetin makamlarını geçebilecek kahramanlar olduğunu atlayanlar, şer’î meşveretin yapısını idrak edemezler. Bu yapının belli bir cemaate has olduğu iddia edilmemeli… Hedefi Allah rızası olmuş ve bu zamanda dinsizliğe ahlâksızlığa karşı mücadele edenlerin hepsi, nuranî yapılanmanın kapsam alanına girerler, kanaatindeyiz.

Nuranî yapılanmanın stratejisti İmam-ı Ali’dır (ra). Efendimizin meşveret sünnetinin prensipleri, hulefa-i Raşidinin meclisleri burada esas kaynak olarak duruyorlar. Hacerül Esvedin yerine iadesindeki metodu da burada belirleyici bir usûl olarak kabul edebiliriz. Havuzun her zerresinde kendisini görerek havuzun hepsine sahip çıkan ve oradaki bütün renk ve akislerle iftihar eden bir şûrâ azası nuranî yapılanmayı nefsinde yaşamaya başlamıştır.

Geniş dairelerin daralarak meselelerin konuşulması ise sosyolojik bir fıtrattır. İmam-ı Ali’nin (ra) dahil olduğu Hulefa-i Raşidinin şûrâsına iki yüz bin sahabi elbette katılamazdı. Fakat en ücradaki bedevi de rengini, kokusunu, üslûbunu o mahrem dairedeki şûrâda buluyordu. Piramitlerin hiçbirini anlayamadan, bütün yapılara karşı çıkmak ise anarşi ve ihtilâli dâvet eder. Burada, demokrasiyi fark etmeden tahrip eden devrimci fikirlerle, meşvereti şeriyyeye (güya kitap ve sünnet adına veya dinî cemaatleri ittihad etme gayretiyle) karşı çıkan düşünceler genellikle usûlde birleşirler. Meşveret-i şeriyyeyi kitap ve sünnet dışında düşünebilecek bir zihnin cehaletle malûl ve hastalıklı olduğunu kabul etmediğimiz takdirde şu meseleyi anlamak yine güçleşebilir. 

Meşveret-i şer’iyye ile aktüel demokrasi arasındaki çizgiler üzerinde durmaya devam edeceğiz, inşallah

Okunma Sayısı: 2885
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bir Garip

    20.7.2015 16:01:34

    Yazar, meşveretten çıkan sonucun ne olduğundan bağımsız olarak bizzat kendisinin bile büyük bir sevap olduğu fikrini çok güzel işlemiş bu yazısında. Üstadın başka hiçbir risalesinin başına yazmayıp da sadece ihlas risalesinin başına her 15 günde bir okunması tavsiyesini koyması da bu minvalde manidar. Modern demokrasilerdeki dayatma yoluyla bi kararın alınması, veya şimdilerde sıkıntısını yaşadığımız koalisyonun varlığını, şer'i meşveretlerde meşveretlerdegörmemiz imkansızdır. Çünkü onlarda amaç, bir buz parçası nevindeki enaniyetin kimde üstün olduğunu ortaya koymak değil, onu biçimlendirerek şekli güzel heykeller üretmek hiç değil, aksine onu eritip bizzat büyük bir havuzu kazanma için yok olmasına vasıta olmaktır. Nitekim erimeyen buz kütleleri apaçık havuz yüzeyinde yüzdüğü gibi, bunu yapamayanlar da böyle meşveretlerde ve cemaatlerde aşikâr ortaya çıkarlar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı