"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sessizce ayrılanlar

Şükrü BULUT
23 Kasım 2018, Cuma
Halbuki o kadar gürültülü yaşadılar ki...

İnsanlığı ürkütücü ve incitici tarrakalar çıkararak gürültülü ve uzunca yaşamışlardı zamanı. Onları tanıyanlar ayrılışlarında da aynı sahnelerin yaşanacağını tahmin etmişlerdi... Gel gör ki medyadaki yadları üç gün bile sürmedi onların... Belki de ölüm haberleri, bilinçli olarak satır aralarına serpiştirilmişti. Bazıları, hem ayrılanların ve hem de uğurlayanların ölümden çok korkmalarına bağlıyorlar bu durumu... Bir kısmı da; Söz konusu isimlerin etrafında yazılacak ve oluşacak düşünceler, ölümleri vesilesiyle yapılacak araştırmalar, onların birlikte çalıştığı cereyanın mahiyetini teşrih etmesin diye medyada kısmî karartmaların gölgesinde uğurlanıyor. 

Hayatları çok büyük gürültülere, infial ve feryatlara karışmış bazı şöhretlerin sessizce kayboluşları dikkatimizi ziyadesi ile çektiğinden; dönüp yakın zamanda sessizce kaybolanlara, yine sessizce bakmayı denedim. Fazla kişiyle zihninizi ve zamanınızı meşgul edecek değiliz. Parça bütünden haber vereceğinden, 3-5 kişinin sessizce ayrılışlarına değineceğiz.  

Evvelâ şu fani dünyada bir asrı aşmış meşhur bir tarihçiden başlayalım. İngiltere kökenli bir Musevi çocuğundan... Öğrencilik yıllarından itibaren rotasını İslâmcılık ve Ortadoğu üzerine yöneltmiş Bernard Lewis. Yalnız İngiltere’de değil, 1975’lerden sonra yerleştiği ve uzun süre Princeton’da hocalık yaptığı Amerika’da belli bir şöhrete kavuşmuş. Bu şöhreti kendisini, George W. Bush’a danışman yapacak kadar... Bu geçen Mayıs’ta (21 Mayıs 2018) öldüğünde meşhur TV’ler, gazeteler, köşe yazarları ve ünlü internet siteleri sanki onun dünyayı tutmuş şöhretinden habersizmiş gibi, büyük tarihçiyi hemencecik ademe gömüverdiler. 

Türkiye’mizdeki hayranları da onu yalnız bırakmışlardı, halbuki ona “Atatürk ödülü” bile vermişlerdi. Lewis, Ermeni meselesinin üzerini örttüğü ve bizdeki Selâniklilerin tehcirindeki rollerini gizleyen çalışmaları ile ayrıldı hayattan. En büyük tutkularının başında, Kemalizm’in Anadolu’daki başarılarını anlatmak geliyordu. Bir taraftan da “Modern Kemalistlere”, diğer Londralı yoldaşları gibi, akıl hocalığı yapmaya devam etti... Bir rivayete göre, kendisi gibi Amerika’da neoconlara hizmet eden Samuel P. Huntington’a, zamanın acımasızca suratına çarpacağı teorileri de Lewis vermişti. 

Samuel P. Huntington’u, şu yaralı ve musîbetzede dünyamızda duymayan pek az insan vardır. Neoconların 11 Eylül sürecindeki Pentagon danışmanı olan Huntington, bildiğiniz üzere bütün tez ve teorilerini “çatışma “üzerine bina etmişti. Asya’nın ve İslâm’ ın mağlûbiyetini, “kültürel savaşlarda” kutlayan bu ırkçı, emperyalist ve insanî değerleri hiçe sayan sosyal bilimci, diğer birçok yoldaşları gibi Harvard’da özel elemanlar yetiştirmekle meşgul olacaktı. Bu meşhur Musevi âlimin en hüzünlü yönü, önce kendisine destek verirken, sonradan arkasında çekilen Francis Fukuyama’nın ihaneti olmalı. Fukuyama, Huntington’un saçmalıklarla ve insaniyeti felâkete çağıran teorilerle dolu dâvetiyesinin mahiyetini nihayet anlamıştı. Hem Hangington ve hem de Lewis’in insanlığa verdiği en büyük zararın başında, Amerikalı Troçkistler için hazırladıkları projelerdi: Büyük Ortadoğu Projesi, Yeşil Kuşak Projesi ve Arap Baharının içerisinde yer aldığı daha nice işgal, iç savaş, kaos ve çatışma projeleri... Bütün bunları eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, itirafnamesinde açıklıyor. 

Sessizce kaybolanlara üçüncü bir örneği de kadınlar arasından vermek istiyoruz. Cinsiyeti ile kadınlara ve kadınlığa büyük zarar veren Florenceli İtalyan Oriana Fallaci... 2006’da sessizce gözden uzaklaşan semavî dinler ve ahlâklar karşıtı bu kadının çoğunlukla papa ve kilise ile didişirken duyardık. Fakat en büyük hasmı İslâmiyet’ti. Bolşeviklerin ve materyalistlerin geleneksel tezleri üzerinden hücum ederdi. Şiddetli İslâm karşıtlığını son nefesine kadar terk etmedi Fallaci... Babası İtalyan Ralph Giordano gibi her türlü bahane ve sebebi bu yolda kullandı. Gel gör ki o günün feministlerine pişdar olmuş ve onlarca kitap yazmış bu kadını günümüzdeki yoldaşları bile duymak istemiyorlar. Birçok savaşa şahitlik yapmış Fallaci’nin gazeteci ve savaş muhabiri olduğunu da hatırlatarak, yine Avrupa’dan diğer bir müzmin din karşıtından bahsetmek istiyoruz.

Ralph Giordano (ÖL: 10 Aralık 2014) Hamburglu sayılır anne tarafından. Sonradan Köln’e yerleşmiş. Bolşevizm’e hizmet etmiş diğer Yahudi asıllı yazar ve düşünürler gibi, Ralph’da da kin ve intikama varan bir İslâm düşmanlığı vardı. Avrupa’nın Müslümanlarca ele geçirileceği vehmini efkâr-ı ammeye pompalayan Giordano, camilere, minarelere ve başörtülü kadınlara itirazını ölene kadar canlı tuttu. 

Bilhassa Köln’e yapılan büyük camiye, zamanın belediye başkanı Fritz Schramma’nın verdiği büyük desteğe çok içerlemişti. Belki de caminin bitimi ile birlikte üzüntüsü ve yeisi ölümcül hale gelmişti. 

Konuyu fazla uzatmak istemiyoruz, ama meşhur Arizona senatörü ve neoconların son temsilcilerinden John McCain’e bir paragraf açmadan geçmek olmaz. Amiral oğlu McCain’i Amerikalılar, Vietnam’daki masumları bombalayan pilot olarak hatırlayacaklardır. Uçağı vurulunca da kurbanlarına esir olur ve tam beş sene bu esareti yaşayacaktır. Amerika’ya dönüşünde senato ile Pentagon arasındaki irtibat subayı olarak görevine devam etmişti. McCain’i biz Obama karşısındaki başkanlık yarışındaki mağlûbiyeti ile hatırlayacağız. 11 Eylül sürecini devam ettirmek isteyen McCain mağlûp olunca bütün gayreti ile Amerika’nın Orta Doğu ve Afganistan’daki işgallerini devam ettirilmesi için büyük çalışmalarda bulundu. Cesaretli olduğu bir hakikat, fakat bu hasletini insanlığın katliâmında iç savaşların kaoslara dönüşmesinde ve daha doğrusu insanlıkla savaşta kullandı. Türkiye üzerinden ÖSO’yu (Özgür Suriye Ordusu’nu) silâhlandırarak savaşı devam ettirme projesini bizatihi yerinde incelemiştim. Trump’a olan düşmanlığını; “Ölürsem kabrime gelme” deyişi ile dünyaya duyurmuştu. Resmî merasime Trump yerine Mike Pence katılmıştı. Yukardaki diğer yoldaşlarında olduğu üzere, İslâmiyet ve Türkiye düşmanlığı ileri safhadaydı. Muhafazakâr görünmesine cumhuriyetçi seçmenler aldanmamış, onu; Eşcinsellik, kürtaj ve göçmenliği istismar politikalarından dolayı cezalandırmışlardı. Hem Körfez Savaşları’nda ve hem de Arap Baharı, projesi boyunca Pentagona senato silâhlı hizmetler komisyonu başkanı olarak emir vermiş Mccain’in hem gençliğinde ve hem de ihtiyarlığında masumların kanı ellerinden hiç eksik olmadı.

Aramızdan sessizce ayrılanların hayatları boyunca sahnelerde tutulduğunu, dünyanın her türlü imkân ve niyetinin globalce sunulduğunu ve genellikle karar mercilerinde bulunduklarını da belirtmemiz gerekiyordu. Kalemlerini üstün becerilerini ve hitabetlerini insanlığın temel değerlerine ve İslâmiyet’e karşı keskin kılıçlar gibi kullandıklarını eserlerinden öğreniyoruz.

Müslümanların mütevazı ve sessizce yaşamalarına karşı, ölümlerinden sonra iyilik ve kahramanlıkları nasıl ki dünyaya sevenlerince ilân ediliyorsa: Yukarda bahsetmeye çalıştığımız şahsiyetlerde bunun tam zıttı yaşanmış. Sevenleri bir an önce onları bütün icraat ve eserleri ile adeta toprağa gömmenin derdine düşmüşler. 

Okunma Sayısı: 3546
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdülbaki

    25.11.2018 22:08:42

    Tamamen faydalı definisyonlarla örülü ve sanat tarafı baskın bir yazı olmuş.Kaleminize Allah kuvvet versin...Amin...

  • Ali Tam

    23.11.2018 21:38:29

    Yeni Asya'da yazan herhangibir yazarimiz faraza Yahudi olsaydi, yahudiler onu dünyanin en ünlüsü yaparlardi. Onlarin dünyalik ihtiraslari da öyle. Bence onlar o ihtisamli hayatlari gibi ahirete yuvarlaniyorlar. Asri Saadet dönemi olsaydi sahabeler DUYARLARDI hangi gürültülerle dünyadan gittiklerini...

  • Demokrat Avrupa

    23.11.2018 17:17:10

    Bütün gücünü ve yetenegini tahribatta kullanan insanlarin, ölümün bir rahmet olmasina ragmen, ölümden sonra rahmetle anilacak halleri olmamasi gerekir. Zalimler icin yasasin Cehennem....

  • Ramazan

    23.11.2018 16:14:27

    Böyle üstü örtülmeye çalışılan hadiseleri ifşa edip, umuma sunup, tarihe not düşmek, evet bir Yeni Asya farkı. Tebrikler. Şahsı manevimiz yol göstermeye devam ediyor elhamdulillah

  • Oğuz Yiğiter

    23.11.2018 11:00:04

    İfsat komitelerinin öncü isimlerinin deşifresi ve tarihe not düşmek adına güzel bir makale. Tebrikler, dualar.

  • Ahmet

    23.11.2018 10:06:41

    Gürültülü yaşayıp sessizce meçhule gömülmek ne acı.Sessizce yaşayıp dualar eşliğinde ayrılmak ne güzel.Ağız tadında olmuş.Bilgi ve sanat el ele vermiş tebrikler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı