"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevgiyi, sevgiliyi ve ekonomiyi yok eden; sevgililer günü

Şükrü BULUT
18 Şubat 2019, Pazartesi 00:16
Batılı tasvirdir, diye bu mevzuyu yazmayacaktım.

Baktım ki; Türkiye’de dindar geçinen medya dahil olmak üzere cehaletlerinden olacak ki, bir çok gazete Avrupalıların bile ahlâken “çöküntü günü!” günü kabul ettikleri 14 Şubat’ı ‘sevgililer günü’ olarak reklâm ediyorlar.

Dindar geçinen basının amiral gazetelerinde, pek çok tekrarlanan internet portallarında bizimkiler “sevgililer gününün” hazırlığına başlamışlar. Batılıların, Hıristiyanların meşhur 40 günlük oruç mevsimi öncesinde kutladıkları bu günü, Hıristiyanlığın diğer bir çok gün ve gelenekleri gibi gerçek manalarının zıddına dönüştürdüklerini toplumun ekseriyeti bilmiyordur. Romalıların Hıristiyanlara dinî nikâhı yasaklamasına karşı gelen aziz Valentin von Terni’nin 269 yılında öldürülmesinden sonra, onun anısına 469’dan sonra idrak edilmeye başlanan bu günün orijinal manasını çoğu Avrupalı ve Amerikalı Hıristiyanlar da bilmeyebilirler.

St. Valentin’in bu kadar zıt bir manada kullanılmasının sebepleri üzerinde duran tarihçiler, şu haldeki kutlama şeklinin II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan-Anglosaksonlularca Avrupa’ya ithal edildiğini söylüyorlar. Bu dehşetli dönüşümün hem tarihçesini ve hem de felsefi yapısını anlayabilmek için 1930’lu yıllarda Avrupa’daki hürriyet, cinsellik, psikolojik ve sosyolojik Marksist düşüncelerin kültürel hayata akışının detaylarını takip etmek gerekir, kanaatindeyiz. Önceleri yalnızca gül ve çikolata boyutunda olan bu hediyeleşmenin, günümüzde aşırıya dönüşme serüvenini, belki de cinsel devrimi destekleyen semavî din ve ahlâk düşmanı felsefi cereyanlarının, bilhassa 20. Y.yıldaki yoğun çalışmalarıyla da ilişkilendirebiliriz.

En mukaddesleri önce itibarsızlaştırma, sonra da kirletmek ve çoğu kez de bir başka manaya dönüştürmenin, daha çok psikoloji ve sosyoloji ile uğraşan Marksist Freudistlerin mesleği olduğunu biliyoruz. Hıristiyanlık karşıtı ve çoğu aşkenaz çizgisinden gelen ihtilâlci ve devrimci Troçkistlerin rağmına, daha çok ferdin ruhî yapısı, insan düzeyindeki psikolojik ve sosyolojik değişmeler veya devrimler üzerinde duran kuzeyin bu ikinci akımının bilhassa kuzey Avrupa’da cinsellik, temel ahlâkî değerlere isyan, aile ve cemiyetin kıymetleri ile başlattığı savaşın hem tarihçesi ve hem de mahiyeti henüz yazılmadı.

İşte dinin pratiği yolunda nikâhsızlıkla mücadele ederken katledilen Valentinin hatırasının nasıl fuhuşa alet edildiğini deccaliyetin mahiyetini öğrenmeyenler bilemediklerinden, iffet ve ahlâk düşmanlarının tuzaklarına düşerek, onların reklâmlarını yapıyorlar.

Kilise, tıpkı “yıl başı kutlamalarına” şiddetle karşı çıktığı gibi, 1960’lara kadar dinî bir gün olarak takvimlerinde yer alan “14 Şubat St. Valentin”i takvimlerinden siliyorlar.

DEVLETLER, GENÇLERİNİ BU GÜNÜN ŞERRİNDEN KORUMAYA ÇALIŞIYORLAR…

Felsefî cereyanlar ve mevcut küresel ideolojiler içinde dinî nikâhla ve daha doğrusu evlilikle mücadele eden sosyal gurupları ve dernekleri tesbit ettiğiniz takdirde, bu fuhuş gününün arkasında kimlerin durduğunu elbette anlarsınız. Bu iffet düşmanlarının insanlığı yok etmek üzere başlattıkları “evlilik öncesi aşk” safsatasının yerle bir ettiği korunmasız toplumların, yaşadıkları hikâyeleri dinlemeye insanî vicdanlar tahammül edemezler. Bu arada kilisenin yasaklanması için büyük çaba harcadığı “kürtajı” dünya genelinde yaygınlaştırmak ve önündeki engelleri kaldırmak için STK’lar halinde çalışan cereyanları da bir tarafa dikkatlice yazmamız gerekiyor.

Bilhassa semavî dinlerin korumasından uzak, Hindistan, Uzakdoğu ülkeleri ve bilhassa Filipinler gibi coğrafyalar… Bu arada İngiltere ve Fransa’nın kolonisi olmuş batı Afrika’yı da unutmamak gerektir. Bugünlerde Filipin hükümeti, özellikle gençleri bu fuhuş gününün tehlikesinden sakınmaya çağırdı. Çok ilginçtir ki, insanlığın neslini tüketen bu küresel hastalığı toplumlara bulaştıranların çarpık bir iddiaları da ekonomi-iktisadî krizleri, bu senenin bu günü için yapılacak alış verişle atlatabileceklermiş. Yalnız Amerika’da bugün için harcanan para 18,6 milyar dolar civarındaymış. Sefahet yetmiyor bu dinsiz cereyana… Deccalın bir vasfı olan tüketimi de “ekonomi” paketine sararak bizim çarşılarda bile pazarlayabiliyorlar.

SEVGİYE, SEVGİLİYE VE EKONOMİYE DÜŞMAN OLANLARIN 14 ŞUBAT’I…

Bugünün insanlık için felâket olduğunu yalnızca biz söylemiyoruz. Avrupa gazeteleri de haber veriyorlar. Meselâ Almanya’nın Süddeutsche Zeitung gazetesi… Her gün hızla gerileyen Avrupa ve ABD’nin nüfusları… Yok olmakta olan yerli Avrupalı ve Amerikalı insanlar… Dünyanın teknolojik ve hayat şartları noktasında en ileri ülkelerindeki sefahetteki bu trajedik tablo dünyaya fuhşun neticesini göstermiş olmalı.

İnsanı yok etmek isteyen Deccaliyet, elbette önce değerlerini, sonra çevresini ve en sonunda fizyolojisine korkunç ellerini uzatacaktır ve bizi medeniyetimizle birlikte helâke sürükleyecektir. İnanmayanlar, Sedom’a, Aspendos’a, Gomor’a, Pompei’ye veya Atlantis’e uğrayıp helâk olanların hikâyelerini coğrafyalarındaki harabezarlara sorabilirler. Veya bir tsunami ile sekiz bin km.’lik uzaklıktan temizlik yapan Pasifik ve Hint Okyanusları’nın dalgalarını da dinleyebilirler.

Bu gün hızla gerileyen Avrupa ve Amerika nüfusları; dünyanın teknolojik ve hayat şartları noktasında en ileri ülkelerinde sefahetin ortaya koyduğu trajedik tabloyu, dünyaya göstermiş olmalı.

Okunma Sayısı: 1852
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat Avrupa

    18.2.2019 17:49:46

    Her zaman oldugu gibi "Yeni Asya" zamanin önünde gidiyor, digerleri de arkadan geliyor. Maalesef uykuda olan bir toplulugu uykuda oldugunun farkinda olmadigindan uyandirmakta kolay olmuyor. Düsünmeyenlerin veya düsünmek istemeyenlerin icinde düsünmekte meselenin diger bir zor yani....

  • Suad

    18.2.2019 11:14:33

    Risale-i nurun bir vazifesi de hadiselerin ve şahısların mahiyetlerini anlatmak olmalı.Bu günün mahiyetini bilseydi dindar gazeteler, bu günü güllerle kutlamazlardı.Tebrikler yeniasya.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı