"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevinçler hüzünlerle ne zaman yer değiştirecek...

Şükrü BULUT
03 Kasım 2017, Cuma
İnsan garip olduğu kadar, üzerinde yaşadığı dünya da garip... Ve insanın yaşadıkları da garip şeyler. Küçücük bir olaydan mükedder olan insana, hadisenin mahiyeti anlatılabilseydi, mutlaka yaşadıklarının yekûnunu hoş karşılardı.

Hayatında, yenilikleri görmek, farklı manzaraları seyretmek ve değişik iklimleri yaşamak için servetlerini harcayanlara bu gezginliğin sebebini sorarsanız, mutlaka size yeniliğin ve değişimin büyüsünden bahsedeceklerdir. Her insanın bu gariplikleri ve değişimleri uzak diyarlarda arama imkânı var mı? Bazen yeniliğin veya değişimin merkezinde çadırını kurduğu halde olan biteni görememek bir başka gariplik değil mi? Halbuki yaşadıklarımızı bir başkası kaydetse ve bir başka diyardaki insanlara seyrettirse, kaçırdığı birçok şeyi oradakiler yakalayacaktır.

Daracık kutucuklardan kurtulup şehrin dışına bugünlerde çıkabilenler, mevsimin en muhteşem sahneleri ile karşılaşıyorlar. Muhayyilelerinin sayamayacağı milyonlarca renk cümbüşü karşısında yalnızca seyre dalanlar, bu sahnenin ihtişamını tamamlayan gazellerin yerlerde çıkardıkları musıkîyle sermest olduklarında, nasıl bir değişimin kollarında olduklarını bilemeyebilirler.

İnsan genellikle bahara âşıktır... Ona göre tazeliği hissettiren herşeye... Çiçeklere, tomurcuklanan dallara ve sümbüllere... Bu sevginin de kaynağı yenilik değil mi? Uzun süre berzahî haşirleri yaşamış toprak ve toprağın kucağındaki herşey, bir yenilik ahengiyle yürüyor baharda... Günlerin kısaldığı, güneşin sarardığı ve tabiatın renk kesildiği baharları hiç diğer baharlarla karşılaştırdınız mı? Değişim ise değişim... Ve yenilik ise yenilik...

Gün batımını kim sevmez ki... Seyahat edenler, güneşin bazı yerlerdeki gurubunu birbirlerine tavsiye ederler... O manzarayı yakalamak için birçok zahmet ve masrafa girmişleri duyarsınız çevrenizde... Bu, değişim ve yenilik duygusunu ele verir...

Meşhur İslâm araştırmacısı Anne Marie Schimmel´in son sözleri kulaklarda yankılanır: “Ben çok merak ediyorum. Rabbimin yanında benim için neler hazırladığının heyecanı içinde o tarafa gidiyorum.“

Mısır azizliğine giden yolun Züleyha’nın zindanından geçtiğini bilen Yusuf, zindanı saraya çevirmişti. Yara ve bere içindeki Yakup’taki sevinç ve teslimiyeti görenler, oturup kendi yaralarına ağlamışlardır. 

Belki de değişimi ve yeniliği, hayatlarının her karesinde, bir sinema salonunda heyecanlı bir filmi seyreder gibi yaşamaya yönelmek gerekiyormuş. Burada esas olan nokta; içinde oturduğumuz salonun, gücü ve kudreti herşeye yeten, bize annenin yavrusuna olan yakınlığından daha şefkatli olduğundan adım adım bizi takip eden ve hayatımızı ihata eden bütün senaryoları önceden takdir eden “Birine“ inanmak. O’nu tanıyan, O’na güvenen, sıkıştığında O’nu çağıran, arkasını O’na dayayıp bütün ihtiyaçlarını O’ndan isteyen insanların dünyasında hüzün ve keder de çok tatlı olmalı... O ulvî halde, gözünden akacak bir damla yaşın elmastan daha kıymetli olmadığını kim söyleyebilir ki...

Yenilik ve değişim düşüncesini dünyalarına doğruca oturtabilenler, ayrılığın kederini çok hafif hissederler. İnsan daima sevdikleriyle beraber ve sevdiği manzaralarla yaşamak istiyor. Fakat yeniliği doğru anlayanlar, önden gidenleri takip ettiklerini ve firakın geçici olduğunu bilirler. Onlara yetişmek üzere dünyanın sür’atli dönüşünü, gece-gündüzün birbirini kovalayışını ve mevsimlerin koşuşturmalarıyla sevdiklerine yakınlaşmasının sevinci içinde izlerler.

Farkındaysanız, birileri üzülmemizi, kederlenmemizi, kesretle boğuşarak perişan olmamızı istiyorlar. Bugün için, şu fanî dünyadan nefis ve Şeytan’ın yardımıyla elde ettikleri güçlerini de bu istikamette kullanıyorlar. Allah’a savaş açmışların tuzaklarından kurtulmanın bir mevsimi de bu sonbahar olmalı... Kur’ân’ın binlerce âyetlerinden süzülerek billurlaşıp ab-ı hayata dönüşen “Onuncu Söz“ü ve şu mevsimin tedai ettirdiği iç içe mevsimlerin mahiyetini bize şefkatle ders veren 26. Lem’a’yı içercesine okuyanlar, hem değişim ve yeniliği yakaladıklarını ve hem de keder ve hüzün diyarından, sevinç ve sürur coğrafyasına, farkına varmadan uçtuklarını bizzat yaşayacaklar... Denemeye var mısınız?

Okunma Sayısı: 3938
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Danışmaz

    3.11.2017 13:44:07

    Şükrü bey şu sıralar sürekli gerilim dolu yazılar okumaktan o kadar sıkılmıştık ki, siz bu yazınızla ilaç gibi geldiniz. Ben de artık kendi işimize hizmet ve tefekküre dönmemiz gerektiğini düşünüyorum. Teşekkürler.

  • Abdullah TUNÇ

    3.11.2017 11:05:29

    '' Şeriat âleme gelmiş; tâ istibdadı ve zalimane tahakkümü kaldırsın.''Hakikatı ile,alemi islamın içinde bulunduğu maddi ve manevi sıkıntılar olmasa,bu makalenin keyfiyle kendimizden geçebilirdik. Çünkü Ezel ebet sultanının muhabbetini hatırlatıyor.Bu muhabbet baki kalmakla beraber, Üstadımız;alemi islama gelen darbelerin en evvel acısını kalbimde hissediyorum diyerek,alemi islamın dertleriyle dertleniyor,onların maruz kaldıkları azabı kalbinde hissediyordu.İnsan olmamız hesabıyla ülkemizde ve dünyada yapılan zulümlerden etkilenmemek mümkün değildir.Bu acıları,zulümleri,haksızlıkları görmezden gelemeyiz.Kader cihetini adil görmekle beraber,zahiri zülumleri de göz ardı edemeyiz.İşte bizim neşemizi kaçıran bizleri hüzünlendiren,mü'minlerin maruz kaldığı ıstıraplardır. Bunun elemini çekiyor ve bu mü'min kardeşlerimize gözyaşları içinde dua ediyoruz. Şunu da söylemeden geçmeyeceğim;bu makale, gönül denizi dalgalandıran,kalbin en hassas tellerini titreten bir yazıdır.

  • Melis

    3.11.2017 10:39:33

    Allahrazı olsun kaleminiz yüreğinize sağlık

  • Mustafa Gönüllü

    3.11.2017 07:32:30

    Allah razı olsun hocam çok güzeldi.

  • Hakan

    3.11.2017 07:18:01

    Değişimin bu ince yönünü hiç düşünmemiştim.Hakikatli ve güzel bir tefekkür olmuş. Kaleminize sağlık.

  • Dogu Bati

    3.11.2017 05:54:27

    Eğer beşer kendi eliyle kıyametin kopmasını sağlamaz ise sevinçli günleri göreceğiz Allah'ın izni ile. Küfür devam eder zulüm etmez düsturu ile yola çıktığımızdan bizler ehl-i iman olarak kaybedecek birşeyimiz olmadığından hamd olsun rahatız. Yalnız zalimler de veya zulme taraf olanlar da bizler gibi acaba rahat mı?

  • Demokrat Avrupa

    3.11.2017 02:01:22

    Yeis yok şevk var, sabitlik yok hareket var, karanlık yok nur var, eskilik yok yenilik var ve en önemlisi zulüm yok mutlak ilahi adalet var zamanı geldiğinde....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı