"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sosyal medya felâketi

Şükrü BULUT
29 Ocak 2016, Cuma
Bediüzzaman Hazretleri içinde yaşadığımız dehşeti kendi zamanında Kur’ân ve hadise dayanarak haber vermiş.

Teknoloji ve medeniyet harikalarının başta İslâm ve semavî dinlere ait olduğunu, peygamberler eliyle insanlığa verildiğini delilleriyle Sözler isimli eserinin 20. Söz’ünde detaylıca ispat ve izah ediyor. Emirdağ Lâhikası isimli kitabının 334-335 sayfalarında ise “…bu medeniyet-i hazıranın harikaları, beşere birer nimet-i Rabbaniye olmasından, hakikî bir şükür ve menfaat, beşerde istimali (kullanımı) iktiza ettiği halde; şimdi görüyoruz ki ehemmiyetli bir kısım insanı tembelliğe ve sefahete ve sa’yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde hevesatı dinlemek meylini verdiği için, sa’yin şevkini kırıyor ve kanaatsizlik yoluyla sefahete, israfa, zulme, harama sevk ediyor.”

Buradaki radyo kelimesinin yalnızca radyo olmadığını, hava zerrelerine bildirilen her türlü haberleşme araç ve sisteminin bu kelime ile izah edildiğini biliyoruz. Teknoloji veya medeniyet harikalarını Kur’ân’ın malı olduğunu, her türlü harikanın temelinde Müslüman kâşiflerin çalışmalarının bulunduğunu Avrupalı araştırmacılar da kabul ediyorlar. Gel gör ki, günümüzde âlem-i İslâmın cehaletle içine düştüğü süreçte insanlığın mal ve mirasına musallat olan insanlık düşmanı ve semavî dinlerle mücadele eden materyalist, sefih ve gaddar Batı medeniyetinin yardımıyla içimizdeki komiteler, bütün komünikasyon araçlarını insanlığın ve İslâm’ın tahribinde kullanıyorlar.

Hatırlarsınız… İnsanlarımız siyah-beyaz televizyon ekranlarından yapılan tahribata karşı tedbir almaya çalışırken, 12 Eylül’ün renkli ve çok kanallı ekranları sökün etti. Daha sonra, uydular üzerinden yayın yapan ekranları ele geçiren ihtilâlciler, yalnızca millî değerleri bombalamakla kalmadılar, insanî değerlere yöneldiler. Bazı dindarlarımız insaniyetperverlerle birlikte çanak-çömlek meselesini konuşurken, Kemalistlerin dümen suyuna girmiş bir kısım dindarlarımızın kanalları devreye girdi. Nasreddin Hocanın değmişti, değmemişti fıkrasında olduğu gibi bir asırdan ziyadedir Müslümanların aralarında ördükleri duvarlar da, dindar geçinen televizyon şirketlerince yıkılıverdi. Haram ile helâlin iç içe geçtiği, zehir ile panzehirin aynı tezgâhlarda pazarlandığı zamanlarla tanıştık. Aklını, ailesini ve ahlâkını bu sefahet ve deli saçmalığından kurtarmak için ekranları evlerden çıkaranlar bu defa internet ağı üzerinden hücuma uğradılar. Bill Clinton’ın üç boyutla haberleşmenin dünyanın en büyük icadı demesini hatırlayanlar, havadan, karadan ve denizden maruz kaldığımız kuşatmanın boyutunu az çok hissedebilirler. 

HİZMETKÂRLARINA ESİR İNSANLIK…

Madde manaya hâkim olabilir mi? Ceset ruha nasıl sahip olsun? Dünya malı mı, onu kullanacak insan mı? Teknoloji mi insanlığa hizmet edecek, yoksa insanlık mı teknolojinin emrine girip robotlaşacak? Bütün şu soruların doğru cevaplarını bilenler bilirler ki; elektronik medya insanın emrinde olmak üzere yaratılmış. Fakat mevcut durumun ne kadar insanlığın tersine cereyan ettiği ortadadır. İnsanlığın emrinde olması gereken telekomünikasyon tekniğini kullanarak insanlığı esir almaya çalışan semavî dinler karşıtı cereyanların mahiyetini bilemeyenler, sosyal medya ismiyle ortaya çıkarılmış felaketin boyutlarını da inkâr edemezler. 

Bediüzzaman Hazretleri, “Şerrin yaradılışı şer değil, belki onun kullanımı şerdir” manasını izah ettiği 12. Mektupta hizmetkârımız olan ateşin yanlış kullanımlarla nasıl bize düşman olduğunu örnek verir. Mutfaktaki ateş, bıçak ve diğer unsurlar hizmetkârlarımız değil mi? Atom santralleri, her türlü sanayide kullandığımız makine ve cihazlar… Kimya deneyleri… En uzak mesafeleri kısaltan tayyareler ve daha nice şeyler… Hizmetimizde iken nimet olanların nasıl düşman ve nikmete dönüştüğünü herkes biliyor. Nagazaki ve Hiroşima’yı yok eden atomu kim bu hale getirdi… Ya ikinci dünya savaşında elli milyon insanı sığındıkları evlerinde yakıp öldüren tayyareler…

Elektronik medya büyük nimet değil mi? Evet, dünyayı şeffaf ve görünür bir köye dönüştüren elektronik medyayı insanlığın hizmetinde kullanmayı insanlık başarabilse, cennete gitmeden cennetî bir hayata muvaffak olamaz mı? Sevgi ve muhabbet dağıtıldıkça arttığına, ümit ve emel paylaştırıldıkça karanlık ufuklar kaybolduğuna, müsbet ve nuranî şeyler verildikçe çoğaldığına göre… Elektronik medyanın ulaştığı harika mevki ve imkânlar bizi mutlu edeceğine; içine yuvarlandığımız bedbahtlık, bedbinlik, hasetlik, hodbinlik ve perişanlık neyin nesi? Gelecek yazılarımızda bu soruların cevaplarını birlikte aramaya devam edelim… 

Okunma Sayısı: 1943
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı