"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tarihçi Benyamin Netanyahu ve Emin Huseyni

Şükrü BULUT
02 Kasım 2015, Pazartesi
Bir çoğumuz duymamış olabiliriz. İsrail Başbakanı hem Berlin ziyaretinde ve hem de İsrail’de toplanan siyonist kongresinin üyelerinin önünde tarihin bilinmedik bir sayfasını açmış.

Almanlar kadar Müslümanları ve tabiatıyla Yahudileri de alâkadar eden yep yeni bir sayfa... İkinci Dünya Savaşı’na gelirken Almanya’nın içinden seçimle gelmiş başkanı Adolf Hitler’in dünyasında Yahudî Soykırımı yokmuş. Çeşitli başka çareler üzerinde o zamanlar çalışılıyormuş: Madagaskar´a Sürgün... Romanya ve Ukrayna arasına yerleştirme ve daha başka alternatifler... Hepsinde Sürgün varmış. Fakat ne olmuş ise; o zamanın Müslümanlarını temsilen Berlin’e gelen Kudüs Müftüsü´nün Hitler’in kafasına girmesiyle bütün programlar değişmiş. Siyonistlerin ileri sürdüğü bütün felâketler ondan sonra cereyan etmiş miş...

Bu ilginç haberi medyadan takip edenler, Netanyahu’nun iddialarına tarihçilerin verdikleri cevapları da okumuşlardır. Ciddiye alınmayan bu konuşmaya Almanya Devleti’nin yetkilileri kadar, İsrail’deki önemli gazete ve bilim adamları da tepki vermişler. Netanyahu’nun ve İsrail Cumhurbaşkanı’nın kendilerine çok yakın hissettikleri Angela Merkel ise, beklenilen tepkiyi henüz vermedi.

Bu yazıdaki maksadımız; çoğu ilmî çevrelerce alaya alınan bu iddianın mahiyetini gündeme getirmek elbette değildir. Emin Hüseynî’nin Berlin’e gelişinden çok önce, Alman milliyetçilerinin Yahudîler hakkında karar aldıklarını herkes biliyor. Burada paylaşmak istediğimiz iki önemli hususun okuyucularımızı da heyecanlandıracağı kanaatindeyiz. Birisi günümüz hadiseleriyle ve global dünya siyasetiyle alâkalı... Diğeri ise Bedîüzzaman Hazretlerinin 1940´larda kaleme aldıkları o günlerin analizlerini ilgilendiriyor.

NETANYAHU NEOCON VE NEOLİBERALLERLE İTTİFAKINI DEŞİFRE ETTİ

İngilizce ve az da olsa Almanya medyasında, Amerika’daki düşünce Enstitüleri’nin 2006´da Netanyahu için bir plan hazırladıklarını, Arap Dünyasında cereyan eden hadiselerde onun merkezi bir role sahip olduğunu çoklukla okuyoruz. En son Robert Perry ve ona yakın düşünenlerin yazılarında medarıbahs oldu. Bir kısım Yahudîlerin destekledikleri BOP’un ve onun bir neticesi olan Arap Baharı’nın Rothschild tarafından finanse edildiklerini de okuduk. 2003´ten itibaren Amerikan Dışişlerinde ve Pentagon’daki neocon´larca örgütlenen buradaki terör örgütlerine silâhların nereden geldiğini Seymound Hersch genişçe medyaya aktarmıştı. Neocon´lara ve Şahin neoliberallere karşı yazanların iddialarına göre IŞİD gibi zamanın en vahşî ve zalim örgütünün arkasında İsrail de duruyor. Hatta bazı yaralıların İsrail hastanelerinde tedavi gördüklerini internet sitelerinde iddialar geziyor. Gerçi Netanyahu; ‘Düşmanımın düşmanı bana dosttur,’ sözü ile de IŞİD’e karşı olmadığını deklare etmişti. BOP’un ilk günlerinden bu yana Yeni Asya, buradaki önemli hedefin mevcut Suriye’nin ortadan kaldırılması olduğunu müteaddit defalar yazmıştı. Fakat biz bunu stratejik ve konjonktürel bir yaklaşım zannediyorduk. Netanyahu’nun İkinci Avrupalı dinsiz yazarlarının üslûbuyla Kur’ân’a ve Peygamberimize (asm) saldırması, onun kimlerle müttefik olduğunu tamamen ortaya çıkardı. Neocon´ların kullandıkları siyasetçilerin kendi ülkelerine ve dünya barışına olan zararlarını, Netanyahu’nun iftira ve garazkâr sözleri tasdik etmiş oldu. İslâmı; barışın, demokrasinin, temel insan haklarının ve müsbet Avrupa değerlerinin karşısında göstermeye gayret eden Netanyahu’nun İsrail’in ve dolayısıyla Dünya Yahudilerinin işlerini zorlaştırdığını tekrarlamaya gerek yoktur, kanaatindeyiz .

TARİH YENİDEN YAZILACAK…

‘Tarihi doğrular değil, galipler yazar,’ ifadesi önemlidir. Fakat kuvvet daima galip olmadığından, zamanın rüzgârları, kuvvetlilerin yalancı örtülerini er geç uçuracaktır. Bu hakikat bilhassa Alman ve Türkler için daha çok geçerlidir. Almanya’nın tarihi, Prens Bismarck´dan bu yana Türk tarihi ise bilhassa Sultan Abdulaziz´den beri çok yanlış ve yalanlarla örüle gelmiş. Almanlarda bu yanlış ve yalanlarla bilhassa İkinci Dünya Savaşı’yla yoğunluk kazanırken, bizde ise 1924´lerden itibaren tamamen karanlığa gömülmüş... İşte Netanyahu gibi günümüzde yeni siperler kazanmaya çalışırken tarihi dokuyu kazanlar, farkına varmadan doğru tarihi gerçeklerinin ortaya çıkmasına vesile oluyorlar.

İkinci Dünya Savaşı’nda Müslümanların; düşmanları olan İngiliz ve Rus ile savaşan Almanların yanında olmalarından daha fıtrî ne olabilirdi ki... Ne hazindir ki; 1910´dan itibaren İngiliz siyasetine direksiyonlarını çevirmiş bir kısım İttihatçıların yanlışlarından dolayı Türkiye, maalesef Almanya yerine İngiltere’yi ve Rusya’yı tercih edecektir. Yalnız İngiliz taraftarlığı değil, Komünizm muhabbeti de burada söz konusu olabilir. (geniş bilgi için bakınız Kastamonu Lâhikası, s. 19, Yeni Asya Neşriyat) O dehşetli savaş günlerinde bağımsızlıklarını Alman galibiyetinde arayan Sovyet Müslümanları, Balkan Müslümanları; Fransa, İngiltere ve müttefiklerin sömürgesi durumunda olan İslâm topluluklarının hepsi ister istemez Almanya’yı destekleyeceklerdi. Yine Bedîüzzaman Hazretleri bu olaylara, “Evet, ben kendim gördüm: Lüzumsuz bir merakla mütedeyyin iken âmi bir adam, biri de ilme mensubiyeti varken, eskiden beri İslâm düşmanı olan bir kâfirin mağlûbiyetiyle ağlamak derecesinde bir mahzuniyet ve Âl-i Beytten seyyidler cemaatinin bir kâfire karşı mağlûbiyetinden mesruriyetini gördüm” ifadeleriyle işaret ediyor. Emin Hüseyin bir yönüyle o günün Al-i Beytini temsil ediyordu. İşte Netanyahu bu olayı gündeme getirirken Müslümanları Alman Nazilerinden daha tehlikeli olduğunu ifade etmeye çalışıyor. Netanyahu önemli tarihî bir sırrı ortaya çıkardığını zannediyor. Berlin müzelerinin, o günün devlet politikalarını neşreden gazeteleri ve diplomasi yazışmalarını incelettirseydi: “İkinci Cihet: Resmî ilânıyla “Allah’a istinad edip dinsizliği kaldıracağım, İslâmiyeti ve İslâmları himaye edeceğim diyen bir hükümet, yüz milyon iken ... „ gibi doğrulara daha erken ulaşabilirdi.

Cenâb-ı Hakk doğruların ortaya çıkmasında ve dünyayı tamamen tahribe çalışan Deccaliyetin mahiyetini deşifresinde hem fasıkları, hem facirleri, hem siyonistleri, hem Kemalistleri ve hem de komünist ve masonları zaman zaman çalıştırıyor. İnsaniyetin galip gelmesi, dünya yangınlarının durdurulması ve barışın sağlanmasında Rabbimiz ne gerekiyorsa, onu halk ediyor. O’na şükrediyor ve O’na tevekkül ediyoruz.

Okunma Sayısı: 2936
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rıdvan ERCAN

    2.11.2015 22:12:51

    Şükrü Hocam, Benyamin Netanyahu ve Emin Hüseyni yazınızı okuyunca, kişi herkesi kendi gibi bilirmiş sözü aklıma geldi. Körün dolma yeme hikayesi gibi; iki ama dolma yiyorlarmış. Bİiri diğerine, dolmaları çifter çifter yutma dediğinde, arkadaşı'' nereden biliyorsun'' deyince diğeride '' ben öyle yapıyorumda ondan'' demiş. Yahudilerin akıl çelmelerini lahikaları okuyan nur talebeleri iyi bilirler. Selamlar. Rıdvan ERCAN

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı