"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tehcir meselesi ve Almanlar...

Şükrü BULUT
01 Mayıs 2015, Cuma
Son günlerde, malûm mihraklarca medyaya servis edilen hezeyanları görünce, bu safsataların hangi kaynaklardan çıkmış olabileceğini merak ettim.

Almanya - Osmanlı ittifakı bu iddialar için elbette yeterli dayanak olamazdı. Tarih ise, bu tezleri peşinen çürüttüğü halde, Almanya’yı da Türkiye ile birlikte “suçlu!” göstermeye kalkışanlar, yalnızca zihinlerde yanlış bir telâkki mi bırakmak istiyorlardı?

Tarihî hadiseler, kendi zemin, zaman, sosyolojik durum ve fizikî şartlarına göre değerlendirilmediğinde, elbette doğru neticeye gidilemez. Çoğu kez de; iftira, bühtan ve yalan ile geçmiştekiler hakkında hükme varılır.

1914’te kendisini aniden Cihan Harbi’nin içinde bulan Osmanlı, tam üç kıt’ada savaşıyordu. Anadolu ve İstanbul gibi yerlerde bile iç güvenliğin yer yer kaybolduğu, eşkıyanın boşluktan istifade ettiği dehşetli yıllar... Tam dörtbuçuk milyon Müslümanın manen veya maddeten şehid olduğu bu zamanda, Ermeni tehciri Osmanlı komutanlarının ve Liman von Sanders gibi Alman komutanlarının programlarında nerede yer alacaklardı ki? 1909’dan sonra yavaş yavaş dizginleri ele alan, en sefih kişileri Anadolu’ya vali, kaymakam ve bakanlık görevlisi olarak gönderen dahiliyecilerin projesine (Talat Paşa ve arkadaşlarının) bakmadan, ezbere konuşanların maksadının; belli çevreleri, milletleri ve dinleri karalama olarak görünüyor... Bu dönem dikkatlice incelendiğinde; dönme ittihatçıların Almanları, Türk ırkçılığı yaparak İngilizlerin yardımıyla dışlamaya başladıkları görülecektir. Tehcirden  önce; Osmanlı’nın imarı, Şark Demiryolları gibi muhteşem projeleri, fabrikaları ve yüksek teknolojisi Almanya’dan gelir. Ermeniler Hıristiyan olduklarından, Avrupa üniversitelerinde en ileri bilgilerle donatılmışlardır. Yalnızca Şark Demiryollarında 7000 Ermeni asıllı mühendis çalışmaktadır. O günlerde Avrupa’yı Bağdat ve Medine’ye bağlayan bu projeyi Almanlar tatbik etmektedir. Hem Osmanlı ve hem de Almanya zaviyesinde millet-i sadıka olarak görülen Ermeniler’in tehcirinin Müslümanlara ve Hıristiyanlara yüklemeye çalışanları, bir başka hikâyeye dâvet ediyoruz.

SOYKIRIM HİKÂYESİ...

Biz belgelere dayanarak diyoruz ki, Tehcir’in Müslüman Osmanlı ve Hıristiyan Alman’dan ziyade, İngiltere ile çalışan “dönmeler” ile alâkası var. Belki pergel; mübadeleye Anadolu’da çıkarılan Rumlara kadar da açılabilir. Mahlu Sultanın apar topar Selânik’ten Beylerbeyi’ne naklini merak etmeyenler, tehciri asla anlayamazlar. Bugünlerde, yani 1920’lerde Ermeni soykırımı tasarısı üzerinde harıl harıl çalışanları Avrupalı araştırmacılar iyi tanırlar. Ermeni tehcirini ”soykırım”olarak Hıristiyan dünyasına servise hazırlayanlar, ne Müslümandırlar, ne de Hıristiyan... Bu işlerle uğraşırken aniden Alman Nazilerinin toplama kamplarında akrabaları vefat eden Rafael Lemkin’in ismi, maalesef bugünlerde de Avrupa basınında sıkça duyuluyor. Hukukçu Lemkin, yoldaşlarıyla birlikte Türk milletiyle Hıristiyan Dünyası arasına fitne sokacak “Ermeni soykırımı” kanununu hazırlarken, İsveç üzerinden Amerika’ya kaçıyor. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, hazırladığı kanunu Yahudiler için gündeme getirip Birleşmiş Milletler’de aynen kabul ettiriyor. Lemkin’e paralel olarak “Musa Dağı” efsanesini hazırlayan Franz Werfel gibi Yahudî asıllı teorisyenlerin maksadı, bu zamanın dehşetli dinsizliğine karşı Müslümanları ve Hıristiyanları ittifaktan vazgeçirecek projeler hazırlamaktı. Tehcirin ilginç etaplarını incelediğinizde, en önemli yerlerde; dünya sermayesini ellerine geçirmek isteyen, ellerindeki imkânlarla dinsizliğe ve ahlâksızlığa yardımcı olanları göreceksiniz. Ucundan, köşesinden konuşulmaya başlanan bu hikâyenin, bütün taraf, berraklık ve kahramanlarıyla yakın bir zamanda ele alınacağını düşünüyoruz. Amerika, İsrail, Almanya ve Rusya gibi ülkelerin bu hadiseyi net bir şekilde “soykırım” olarak tanımlamamalarının sebebi, elbette bize acıdıkları veya bizden çekindikleri için değildir. Tarihin, eteklerinden tutup sahneye çekmeye çalıştığı milletlerin ve kahramanlarının, henüz teşrih zamanı gelmediğinden, pejmürde halimizden istifade ile şimdilik bize vuruyor, görünüyorlar.

I. Dünya Savaşına geliş şartlarını hem Osmanlı ve hem de Almanya cephesinde doğru bilgiler ışığında ele almadan, tehciri anlamak da güçtür. Müttefiklerin Osmanlıya karşı kışkırtığı, silâhlandırdığı ve tehcirde onları kısmen ülkelerine taşıdığı Ermenilerin günahını asıl faillerine havale etmek gerekiyor. Werfel’in romanındaki Ermenilerin İngiliz ve Fransızlarca kurtarıldığını da sakın unutmayalım.

Diaspora Ermenilerini Avrupa ve Amerika’da teşkilâtlandıranlarla, onları tehcir projesine alanlar aynı çevrelerdir. Avusturyalı yazar Franz Werfel “Musa Dağı’nda 40 gün” romanını hayal hanesinde yazarken, projenin bir yerinde şuurluca çalıştığının farkındaydı.. Tıpkı Betty Mahmody’nin ismine roman yazan Amerika’daki malûm çevreler  gibi... 

Yalnızca maksat ve hedef değişmedi ve değişmiyor: Ahirzamanda ittifak etmekle, ancak global dinsizlik ve ahlâksızlığı mağlûp edecek Hıristiyan ve Müslümanlar arasına fitne sokmak...

Okunma Sayısı: 2331
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bilâl TUNÇ

    6.5.2015 13:47:32

    Şükrü BULUT, çok değer verdiğim, takdir ettiğim bir yazarımız.. Canhıraş bir gayret içerisinde.. Çoğu yazarlarımız da öyle.. Kendileri ile iftihâr ediyoruz.. Allah güç kuvvet versin.. Yorumlarda da çok takdîre şâyân olanlar var.. Yazarlarımız veyâ İdâre bu yorumları görüyordur ve istifâde ediyordur inşâallah.. Yorumları yazarlara ve İdâreye ileten, değerlendiren, yorumcularla irtibâta geçen bir mekanizma var mıdır bilmiyorum?. Bence kesinlikle olmalı ve bilhassa farklı görüşlerden istifâde edilmeli.. Selâm ve muhabbetle.. Not: Yanılmıyorsam Şükrü BULUT Beyin e-mail kullanma veyâ ulaşan maillere cevap verme alışkanlığı pek yok.. Bâzı yazarlarımızın da ceptelefonu kullanmadıklarını biliyorum.. Bu durumun yazarla okuyucu arasında kopukluğa sebep olduğu da kesin..

  • kamil dağıstanlı

    1.5.2015 22:31:02

    Ermenileri kışkırtanların amaçları Doğu Sorunu diye adlandırdıkları Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve onun toprakları üzerinde kendilerine bağlı küçük milli devletler kurdurmak olduğuna göre, savaş ortamında gerçekleşen tehcir'de Ermeniler'in Ortadoğu'da toplanıp burada kendilerine bağlı küçük bir milli devlet oluşturması, Ortadoğu petrollerinin güvenliği açısından İngilizlerin sömürge politikalarına da uyum içermektedir.

  • kamil dağıstanlı

    1.5.2015 22:13:12

    İngiltere'nin Ermeni Meselesi'ne bakış tarzı nasıldı? diye bir soru sorulduğunda bunun cevabı aşağıdaki şekilde olması gerekir: 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan 1878 Ayastefanos Antlaşmasında, Rusya'nın Ermenilerle yakından ilgilendiğini gören İngiltere, Rusya'nın Doğu Anadolu'ya el atmasını önlemek için, yine aynı yıl toplanan Berlin Kongresi'nde Ermeni Meselesi'ni kendi koruyuculuğu altına alarak bunu bir İngiliz Meselesi haline dönüştürmüş ve yine onun çabaları sonucu konu devletler arası bir problem haline getirilmiştir.

  • sultan selim

    1.5.2015 18:26:52

    Cevheri bulmus yazarimiz. Kışırından ayirmasi icin atese yakmak lazim yalanlari. Bize cigerlerimizi dualarla körük yapip yalanlari yakmayi dilemerk duser. Alyansistlerle siyonistler yine yaman kapisiyorlar

  • R.Kalyoncu

    1.5.2015 16:33:38

    Saygıdeğer Yazarı tebrik etmek lazım. Çünkü, dayandığı belgeleri lütfeder açıklarsa; bugüne kadar hiçbir tarihçi tarafından bilinmeyen, Ermeni tehcirindeki İngiliz rolü ispatlandığında; yakın tarihimiz yeni baştan yazılır. I. Cihan Savaşının asıl sebebi olan Osmanlıyı parçalama belgesi olan Sevr Antlaşmasında, İngilizlerin dayatmasıyla, Trabzon’dan Van’a kadar Ermenilere verileceği yani o bölgede bağımsız Ermenistan kurulacağı ilȃn edilmişti. Demek ki bütün bunlar yalanmış. İngilizler, Ermenilerin Suriye’ye sürülmesini istemişlerse, herhalde boş arazide Ermenistan kurmayı planlamış olamazlar. Ayrıca, Alman Dışişleri arşivindeki belgelerin kaynak gösterilerek hazırlanmış olan ve Ankara’da Milli Kütüphanede 001319 Demirbaş Numarası ile kayıtlı “Alman Belgelerinde Alman-Türk Silah Arkadaşlığı ve Ermeniler” adlı eserin de düzmece olduğu, tehcirde Alman subaylarının rolünün iftira olduğu meydana çıkmış olur. Tekrar tebrikler.

  • yorumsuz

    1.5.2015 10:23:00

    Tehcir meselesinde Almanya'nın da bizimle suçlu gösterilmeye çalışılması manidardır: Hele bunu siyasal İslamcı iktidar yapıyorsa, bunların kimler hesabına çalıştıklarına araştırmak hakkımız olmalı.. Artık bundan böyle bu gibi meseleler, cibalilik de kaldırmayacak.. Türkiyede kemalistlerin emrinde,dışarda ise dinsiz cereyanların yanında...Bu iktidarın ülkeye yalnız zarar getirdiğine inananmayanlara duyurulur..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı