"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yavrucaklarını medreseden alıp mektebe veren anneler

Şükrü BULUT
17 Ekim 2025, Cuma
Dikkatli anneler, yazımızın başlığına itiraz edecekler…

Resmen kapalı olan medreseden, yavrucaklar nasıl alınacaktı ki… Bediüzzamanın; “O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. ‘Oğlum paşa olsun’ diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebedîyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor.” Annelere hitap ettiği günlerde dinî tedrisat tamamen yasaktı ve yazıldığı zamanı değil; mektebin Avrupaî tesirlerle ortaya çıktığı 19. yüzyılın başlarından, tartışmanın devam edeceği ahirzamanları kapsıyor.

Bediüzzaman medreseye bedel hafızlık mektebi diyor. Buradaki manayı, Emirdağ’da yine annelere yazdığı mektupta şerhediyor.1 Medreseden maksat, o yavrunun ahiret saadetini de içine alacak bir terbiye ve eğitim ise; yavrularımızın manevî eğitimlerine yardımcı unsurları böyle değerlendirebiliriz. Hatta, bu manaya yaklaştıkça mektebin de medrese olacağını, kısmî demokrasiye geçtiğimiz son on senesindeki mektuplarında bahsediyorlar. 

Örgün eğitimle haftanın beş gününde–12 Mart muhtırasından önce altı idi-mektepte olan çocuğuna kavuşamayan anneler, hafta sonlarını beklerlerdi. Kahvaltıdaki birliktelikler, sohbet/ muhabbetle geçen akşamlarda ebeveyn çocuklarıyla ruhen buluşurlardı. Yeterli olmasaydı da; onların hafta içindeki mektep dünyalarına girer, bazı tashihatlarda bulunur ve dünyalarından onların dünyalarına bazı çekirdekler/tohumlar ekebilirlerdi… Sonra gizli bir el çocuklarla anneler arasına giriverdi. Cumartesi–Pazar kursları ihdas edilmişti. Aileyi çocuklarla sıkıntılı telâşlara düşüren özel okullar, imtihanlar ve başka şeyler için hafta sonlarında dersler başlamıştı… Anne de mutsuz, baba ve çocuklar da…

Daha iyi bir eğitime hazırlık, zahiren güzel bir şeydi. Daha iyideki hedef yalnızca dünya saadeti olunca, yolun nereye çıkacağını tahmin edebiliyorsunuz. Tanzimat’tan zamanımıza aynı hikâye… 12 Eylülden sonra bu yarışa Anadolu’nun fukara aileleri de görenek belâsıyla kapıldılar ve yavrucakları için büyük fedakârlıklarda bulunarak kurslara ve özel okullara sermayeleriyle koşuşturdular. Annelerin şefkatlerinden istifade ile “özel eğitim” ismi altında olan-biteni de, bir başka yazıya bırakalım. Burada; hüdayî nabitçe–manevî eğitim ve terbiye meselesinde-büyüyen çocuk, mekteplerin basamaklarını atlayarak anne-babanın hedeflediği yerlere çıkıp mezun olacaklardı, yavrular. Gelgör ki o yavrucak kırk-elli yaşlarına kadar, alıştıkları usullerle arkalarına ve geleceklerine bakmadan yürürken, ebeveynler; hayatlarını, servetlerini ve şefkatlerini biriciklerine harcamış ve bitkince arkalarından bakakalacaklardı. Ne bir selâm, ne bir ilgi, tebessüm veya şefkat/muhabbet olmaksızın…

Günümüzün annelerine acı bir hakikati hatırlatmamız lâzım. Anadolu’nun mütevazı bir şehrinden yola çıkan yavrusuna; dinî terbiye, gelenek, insanî değer ve ahlâkî prensibi veremediği biriciğini ömründe kaç defa görebilecekti. Ahiret inancından mahrumca doktur, mühendis veya işadamı olarak elli yaşına gelmiş bu çocukların anne-babaları hakkındaki duygularının müsbet olmayacağını düşünüyoruz.

Amerika, Avrupa veya Avustralya kıtalarında, köklerinden kopukça kabre yönelen bu çocukların kariyerleri, mal varlıkları veya edindikleri; onları düştükleri karanlık dehlizlerden kurtarabilecek miydi, dersiniz?

Rahîm ismine mazhar ve düşmanlarına bile şefkatle mukabele eden Bediüzzaman’ın, şefkat kahramanları annelere yavruları hakkındaki tavsiyeleri o kadar önemlidir ki… Çocuklarına Avrupa dillerini öğrenme imkânını veren, fen liselerinde–imkânları varsa özellerde-okutan, geçiminden kırparak temin ettiği paralarla Avrupalara gönderen, firkatin hirkatiyle yanan, kalpleri mahzun ve gözleri yaşlı çoğu annelerin uğradıkları musibetlerden korunmak için Bediüzzaman’ı dinlemeleri lâzım, Müslüman annelerin…

Çocuklarımız Avrupa’daki ilimlerden istifade etmesin mi, sorusuna; inşaallah bir başka makalemizde değinelim…

Dipnot:

1-Emirdağ Lâhikası, YAN,1994, s. 39.

Okunma Sayısı: 1684
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halit

    17.10.2025 17:36:46

    Eğitimde dünya ve ahiret dengesini kurmamıza yardımcı yazılara ihtiyacımız var, hocam.

  • Demokrat Avrupa

    17.10.2025 11:52:04

    Annelere mutlaka çocukların dini eğitim konusunda büyük görevler düşmekte. Yalnız babalar da anneleri destekler mahiyetinde girişimlerde bulunmaları gerekir…Aile ortamında ki sohbetlerde geniş dairenin cazibeliği ve tehlikeleri bir taraftan, dünya ile uhrevi hizmetler arasındaki muvazeneler ayrıntılı şekilde diğer yönden sürekli olarak anlatılmalı …Bunlar yapılırken de annelerin ve babaların anlattıkları uyum içinde olmalı…

  • S. Pelin Kurukahveci

    17.10.2025 09:40:30

    Hocam çocukları okutup Nur Talebesi birer doktor, mühendis, mimar yapmaya çalışıyoruz. Ancak dünya işleri bir çoğunu hizmetlerden koparıyor. Dünyaya dalıyorlar.

  • A. Yılmaz

    17.10.2025 08:40:40

    Bu yüzden sol medya sürekli kuran kurslarını, cemaat ve tarikatları kötüleyen yayınlar yapıyor. Müslüman anneler çocuklarını göndermesinler diye algı oluşturuyorlar. Bununla beraber çocuğumuzu okutup iyi bir iş sahibi olmasını istiyoruz. Ortaokuldan itibaren kurslar başlıyor. Hele tıp kazanırsa üniversite de yoğun geçiyor.

  • Hüseyin T

    17.10.2025 07:56:49

    [2] Bu yazı, sadece bir eleştiri değil, aynı zamanda tüm Müslüman anneler için bir uyanış çağrısı. Çocuklarımızı sadece dünya için değil, her iki dünya için de yetiştirmenin önemini bir kez daha idrak etmemize vesile oldu.

  • Hüseyin T

    17.10.2025 07:56:16

    [1] Muhterem hocamızın bu yazısı,modern eğitim telaşı içinde unuttuğumuz en temel gerçeği yeniden hatırlattı. Çocuklarımızı "dünya hapsinden kurtarayım" derken, onları ebedi bir hapse, manevi bir boşluğa sürüklediğimizi ne kadar da güzel anlatmış. Fedakarlık yapıp en iyi okullarda okuttuğumuz, kariyer sahibi yaptığımız çocuklarımızdan manevi bir karşılık görememek, en büyük kırgınlığımız. Hocamız, bu acı sonucun temelinde yatan sebebi çok net ortaya koyuyor: Ahiret inancından ve insani değerlerden yoksun bir eğitim anlayışı. "Paşa olsun" diye verdiğimiz tüm emekler, onları dünyada bir yerlere getirse de, kalplerini ve bize olan bağlarını kaybetmemize neden oluyor.Üstad Bediüzzaman'ın annelere yönelik ikazları, sadece geçmişe değil, tam da içinde bulunduğumuz zamana hitap ediyor. Çocuk yetiştirirken dengenin nasıl olması gerektiği üzerine yeniden ve derinden düşünmemiz gerekiyor.

  • [email protected]

    17.10.2025 07:50:39

    Çok güzel bir yazı olmuş Emeğinize sağlık Şükrü bey Sağlıklı ve bereketli cumalar dilerim

  • Hakan

    17.10.2025 07:29:27

    Zamanın ilimleri şimdilik daha çok Bstıda. Avrupa’ya nasıl göndermeyelim. Doğrusu anlayamadım.

  • Hıdır Yıldırım

    17.10.2025 03:38:48

    Allah razı olsun. Günümüzün kanayan bir yarasına deva olacak bir yazı olmuş. İnşallah aileler kendilerine bundan bir ders çıkarır.

  • Hasan

    17.10.2025 00:37:06

    Mektep ile medresenin barışını yazamaz mısınız, hocam?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı