"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okuyalım okutalım, yaşayalım yaşatalım!

Süleyman BAYŞU
02 Aralık 2015, Çarşamba
Dünyanın yedi düvelinde Müslüman’ı Müslüman’a kırdıran münafıklar bu hareketleri ile şeytanın ekmeğine yağ sürüp kardeşi kardeşe öldürtüyorlar.

Ölen de Allahuekber diyor öldüren de. Oysa ki bizim dinimiz merhamet dinidir, rahmet dinidir barış ve huzur dinidir bunu izah etmek kabil değildir. Müslüman kardeşini öldürürken  besmele çekip tekbir getiren kişinin kıldığı namazı tuttuğu orucu sizi yanıltmasın lütfen. Bakınız Allah  Resulü ne buyuruyor bu hususta; Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Ümmetimin başına öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda Kur’ân’ı güzel okuyanlar çoğalacak, fakat dinde ince anlayış sahibi âlimler azalacak, ilim ölecek, anarşi çoğalacak, sonra Öyle bir zaman gelecek ki ümmetimden öyle adamlar Kur’ân okuyacaklar ki, okudukları Kur’ân gırtlaklarını geçmeyecek. Sonra öyle bir zaman gelecek ki, Allah’a ortak koşanlar Allah’a inananların söylediklerine karşı deliller getirmeye çalışacaklar. (Camiüs-Sağir, HadÎs No.4735) evet bu hadis-i şerifte de belirtildiği üzere bunun farklı bir şeklini izah eden “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisini diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur.” Mâide Sûresi, 5:32.

Zalimlerin oyuncağı haline gelmiş akıl fukaralarının yaptıkları sözde cihadı Allah ve Resulünün emrettiği cihad ile karıştırıp onlara az bir meyil göstermeyiniz. Sahabelerin hayatına baktığınız zaman onlarda toplu katliam yoktur. Masumlara, çocuklara, kadınlara kılıç çekmek yoktur. Sahabelerin hayatına baktığımızda bu daha bariz şekilde görülmektedir. Sureti haktan görünmek için Müslüman’ı Müslüman’a kırdıran münafıklar mescit de açarlar, kervansaraylarda hanlar hamamlarda yaparlar. Bunun bir numunesi Tebük Harbi sırasında yaşanmış olan Mescid-i Dırar hâdisesidir. Bu mescidin bânisi Allah ve Resulüne savaş açan olarak ayetlerde ifadesini bulan Hıristiyan rahip Ebu Amir’dir. Tevbe Suresinden ilgili ayetleri birlikte okuyalım; “Bir de şunlar var ki, zararlı eylemler gerçekleştirmek, inkarcılıklarını pekiştirmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü’ne savaş açmış kişi lehine fırsat kollamak üzere bir mescid yapmışlardır. ‘Amacımız sadece iyilikti’ diye de yemin edecekler, Allah şahit, onlar kesinkes yalancıdırlar. Orada asla namaza durma!” (Tevbe Suresi, 107-110)

Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den nakledildiğine göre O demiştir ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni (Yemen’e vali olarak) gönderdi. Şöyle buyurdu: “Sen Ehl-i Kitap’tan bir kavimle karşılaşacaksın. Onların yanına vardığında, önce onları Allah’tan başka ilah olmadığını, Muhammed’in Allah’ın Resûl’ü olduğunu tasdike davet et. Eğer bunu kabul ederlerse, onlara, Allah’ın beş vakit namazı farz kıldığını haber ver. Bunu da yaptıkları takdirde, Allah’ın, zenginlerden alınarak fakirlere verilen zekâtı emrettiğini bildir. Bunu da benimserlerse, zekât alırken sakın malların en iyilerini seçme! Mazlumun âhını almaktan çekin; çünkü onun âhı ile Allah arasında hiçbir engel yoktur!” dedi. (Hayatü’s-Sahabe,  Eşref Edip, s.164 )

Peki, şu halde üzerilerine bomba bağlayıp ehl-i kitabın memleketini kana bulayanlar hangi hakla böyle bir zulme girişiyorlar. Oradaki masumları da katlediyorlar. İslam’a karşı bir husumet oluşmasına neden oluyorlar. Buna kimsenin hakkı olamaz. Her gün medyaya bir ehl-i kitabın daha Müslüman olduğuna dair haberler düşerken bundan rahatsız olan münafıklar terör belasını insanlara musallat ederek onların İslam’a girmelerine mâniler oluşturmaktadırlar. Hayber’in fethindeki şu altın  sayfalarda mevzumuz açısından ehemmiyet arz etmektedir:

’Hayber kapılarına varıldığında akşam olmuştu. O geceleri hiçbir yere hücum etmek istemezdi. Ey göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi olan Allah! Ey yerlerin ve üstündekilerin Rabbi olan Allah! Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allah! Ey rüzgârların ve savurduklarının Rabbi olan Allah! Biz, senden şu şehrin hayrını ve iyiliğini, halkın hayrını ve iyiliğini, bu şehirde bulunan her şeyin hayrını ve iyiliğini dileriz. Onun şerrinden, halkının şerrinden, içinde bulunan her şeyin şerrinden sana sığınırız!” diye dua etti.

Resulüllah buyurdular: “Yarın sancağımı, Allah ve Resulünün sevgilisi olan bir adama vereceğim.” O gün sancak hazreti Ali’ye verildi. Hazreti Ali, sancağı alınca sordu: “Yahudilerle döğüşe döğüşe İslamı kabul ettirecek miyim?

Resulüllah buyurdular: Hayır, Müslümanlığı onlara sulh ve sükunet yoluyla teklif edeceğiz…” (Hayatü’s-Sahabe,  Eşref Edip, s.122-123) 

Şu dinin banisi Peygamberi sulh ve sükunet yoluyla Müslümanlığı tebliğ edeceğini beyan ederken bizim ne haddimize elimizde topuzla insanları zorla dine sokmak böyle bir şey kabul edilemez. topuzu bir kenara bırakıp dört eller iman Kur’an hakikatlerine sarılalım okuyalım okutalım yaşayalım ve cadde-i kur’aniyeye davet edelim. 

Okunma Sayısı: 1353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı