"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah, çok sevinçlileri sevmez mi?

Süleyman KÖSMENE
06 Kasım 2019, Çarşamba 00:01
S. E. Rumuzlu Okuyucumuz: “Kur’ân’da, ‘Allah çok sevinçlileri sevmez’1 buyuruyor. Bu âyeti nasıl anlamalıyız? Dînimiz dünyevî mutluluğa karşı mıdır?”

ŞÜKÜRSÜZ SEVİNÇTEN ALLAH’A SIĞINMALIYIZ  

Bu âyette geçen çok sevinçli olmaktan maksat, şımarıklık ölçüsünde şükürsüz sevinçlerdir. Yoksa şükrü içinde olan sevinçler haram değildir.

Şükürsüz olmadıkça sevinmek, isyankâr olmadıkça da ağlamak zararlı değildir. Sevinç gamzelerini şükür tomurcuklarına çevirmeli, ağlama gözyaşlarını da sabır taneciklerine dönüştürmeliyiz. Çünkü şükür de, sabır da büyük sevaptır ve mü’mine mahsustur. 

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm buyurur ki: “Mü’minin işine hayret ederim. Zira onun her işi kendisine hayırlıdır. Bu hal ancak mü’mine mahsustur: Sevinecek bir işi olsa, şükreder. Bu ona hayırlıdır. Kendisine bir zarar gelse, sabreder. Bu da ona hayırlıdır.” 2

Şükürsüz sevinçten Allah’a sığınmalıyız. Sabırsız ve tevekkülsüz ağlamadan da Allah’a sığınmalıyız. Her ikisi de felâkettir. Şükür, sevinci ve sevinç sebebini Allah’ın ikram ettiğini bilmektir. Sabır da, imkânımız tükendiği noktalarda ağlamayı duâya ve Allah’a dayanmaya çevirmek ve Allah’tan sıkıntılı halimizin kalkmasını istemek ve beklemektir. Bedîüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, “Şükürle geçici rızklar daimî lezzetler ve bâkî meyveler verir. Şükürsüz nimet ise, en güzel bir sûretten, çirkin bir sûrete döner.” 3

DİNİMİZ GÜLMEYE KARŞI DEĞİLDİR  

Kur’ân Cennet ve mutluluk müjdeleriyle doludur. Fakat şımarmaya karşı da uyarıcıdır. Çünkü şımarıklıkta şükür yoktur, gurur ve kibir vardır. Gülmek hakkımızdır. Mutlu olmak dileğimiz, beklentimiz ve muradımızdır. Yüce dinimiz gülmeye de, mutlu olmaya da elbette karşı değildir.

Fakat gafilâne gülmekten de, şükürsüz mutluluktan da bizi sakındırır.

O halde Kur’ân’ın, “Gülüyorsunuz da, ağlamıyorsunuz! Ve siz gaflet içinde oyalanıp durmaktasınız!” 4 âyeti hep kulaklarımızda çınlamalı. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın, “Bana Cennet ve Cehennem arz olundu. Bu günkü gibi hayırda bulunan faydayı ve şerde bulunan zararı görmemiştim. Şayet siz benim bildiğimi bilmiş olsaydınız elbette az güler, çok ağlardınız” 5 hadisi üzerine, insanların yıldızları olan sahabelerin elleri ile yüzlerini kapayıp hüngür hüngür ağlaşmalarını aklımızdan çıkarmamalıyız.

Keza Peygamber Efendimizi’n (asm) kaygısı da ibret vericidir: “Sur’ sahibi İsrafil sur’u ağzına koymuş, kulağını da Allah’ın iznine vermiş; ne zaman üflemekle emrolunsa derhal üfleyecek halde beklerken ben nasıl sevinebilirim?” 6

ÜMİT İLE KORKU ORTASINDA 

Enes radiyallahü anh bildirmiştir. Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm, “Sakının o ateşten ki, yakıtı insanlarla taşlardır” 7 âyetini okudu ve buyurdu ki: “Cehennem ateşi bin yıl yandıktan sonra kızarır. Bin yıl yandıktan sonra beyazlaşır. Ve bin yıl yandıktan sonra da kararır. Bu duruma göre Cehennem ateşi hiç alevi sönmeyen kapkara bir ateştir.”

Orada oturanlardan bir siyah adamın hıçkırık ve ağlama sesleri duyuldu.

Bunun üzerine Cebrail Aleyhisselâm indi ve Peygamber Efendimize (asm):

“Senin huzurunda ağlayan şu adam kimdir?” diye sordu.

Peygamber Efendimiz (asm): “Habeşlidir” buyurdu.

Cebrail Aleyhisselâm: “Hak Celle ve Ala buyuruyor ki: ‘İzzetime, Celâlime ve Arş üstündeki yüceliğime yemin ederim ki, bir kul dünyada benim korkumdan ağlarsa, Cennette gülecektir.’” 8

Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdu ki: “Kıyamet günü hiçbir kul ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne iş yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bedenini nerede mahvettiğinden sorulmadıkça ayağını yerinden ayıramaz.” 9

Netice olarak, Üstad Saîd Nursî Hazretleri’nin ifadesiyle, ümit ile korkuyu, gülmek ile ağlamayı şahsımızda birleştirmeliyiz. 10 

Ecdadımız bundan dolayı: “Sırat köprüsünü geçmeden bize gülmek yasak” derlermiş.

Cenâb-ı Hak cümlemizi korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eylesin. Âmin.

Dipnotlar:

1- Kasas Sûresi: 76. 2- Riyâzu’s-Sâlihîn, 27.  3-Mektûbât, s. 350. 4- Necm Sûresi: 60, 61. 5 -Riyâzu’s-Sâlihîn, 400. 6- Riyâzü’s-Sâlihîn, 408. 7 -Bakara Sûresi: 2. 8 -Terğib, 5/194. 9- Riyâzü’s-Sâlihîn, 406 10- Sözler, s. 309.

Okunma Sayısı: 3514
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı