"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’ın kullarını, Allah’tan korumak mı?

Süleyman KÖSMENE
21 Eylül 2018, Cuma 00:06
Akif Akyıl: “İnsanların bulunduğu ortam (yani ailesi, doğduğu ülke gibi) din tercihini etkilemekte. Buna göre İslâm dinin dışında olan insanlar içinde doğan insanlara haksızlık olmuyor mu? Bu soruma mantıklı bir açıklama yapabilir misiniz?

Necdet Atıcı: “Diğer din mensuplarının ahiretteki konumu tamamen kayıp mıdır?”

Allah Hakkında Önyargılı Olmayalım

Allah’a inanma bakımından hiç kimse hiç kimseye göre daha avantajlı veya daha avantajsız konumda değildir. İnsan olarak yaratılan herkes yaklaşık aynı avantajı paylaşıyor. Aksi takdirde Allah kimilerini kayırmış, kimilerini ayırmış olur ki, bu zulümdür. Allah zulüm yapmaktan münezzehtir.

Allah her konuda eşsiz ve emsalsiz olduğu gibi, bütün kullarına adaletli, merhametli ve şefkatli davranmakta ve affedici olmakta da eşsiz ve emsalsizdir. Uzaktan baktığımızda avantajlı gibi gözüken birçok hususta imtihan şiddetlidir; ama bilemeyiz. Avantajsız konumda olduğunu varsaydığımız birçok durumda ise imtihan hafiftir. Allah’ın merhameti avantajsızlığı, söz konusu kullar için avantaj kılabilir; bunu da bilemeyiz.

Bunları bilmeden karar verdiğimizde ise Allah hakkında haksızlık yapmış oluruz. Allah söz konusu kullarına merhamet edip affeder. Onları koruma çabasıyla çıktığımız bu yolda, elimizdeki nimetlere ve bilgilere rağmen Allah hakkında su-i zan ettiğimiz için bize gazap edebilir. Yani Allah’ın kullarını Allah’tan korumaya kalktığımız bu yolculuk -haddimizi aştığımız için- başımıza patlayabilir.

Beşerî ilişkilerimizde önyargı her hükmümüzü boşa çıkardığı gibi, Allah hakkındaki önyargımız da Allah ile olan ilişkimize ve ahiretimize zarar verir.

İmtihan Bitmiyor

Müslüman ailede doğanlar çevrelerinden duyarak Allah’a iman etmiş oluyorlar. Evet! Ama bu taklidî iman oluyor. İnsanı kurtaran, bu imanı tahkikî yapmaktır. Yani araştırıp sorarak imanını hakikî manada güçlendirmektir. Yoksa taklidde kalmış bir iman insana necat vermiyor, küçük rüzgârlarda savrulup gidiyor. Çünkü imanlı olduktan sonra imtihan bitmiyor. İmanlı olan birisi için ihlâs, ahlâk, salih amel gibi dev imtihanlar sırada bekliyor.

Meselâ imanlı birisi ilk ihlâstan teste girer. Bu testi kaybederse, ihlâsın olmadığı bir imanla insan münafıklığa ve imansızlığa düşebiliyor.

Oysa Müslüman olmayan ailede doğan birisinde başta ihlâs imtihanı olmaz. Böyle bir kişi 15 yaşına kadar mes’ul de olmaz. Böyle bir kişi 15 yaşına, yani istenen akla ve ergenliğe ulaştığında sadece akıl yürüterek bu kâinatın bir yaratıcısı olduğuna kanaat ederse, bu kanaat iman olarak onu kurtarır. Kendisine doğru din haberi ve bilgisi ulaşmayan bir kimse bu kanaatle ölmüş olsa inşallah Cennete gider.

Öte yandan böyle bir kanaat kişiyi imanını tahkik etmeye ve olgunlaştırmaya da götürebilir. Dolayısıyla böyle kişiler şartlanmışlıktan ve önyargıdan uzak şekilde zamanla araştırarak ve öğrenerek sağlam bir inanca ve doğru bir dine de ulaşabilirler.

Yani doğru bir inanca ve doğru bir dine inanma bakımından bütün insanlar -farklı yerlerde de doğmuş olsa-, yaklaşık birbirine yakın imkânları paylaşırlar. Kader, birine, diğerine vermediği bir imkân vermişse, ötekisine de ona vermediği başka bir imkânı lütfetmiştir. Çünkü Allah zalim değildir.

Allah, Vermediği Nimetlerden Sorumlu Tutmaz

Allah verdiği nimetlerden sorumlu tutar, vermediği nimetlerden sorumlu tutmaz. Müslüman bir ülkede doğup İslâmiyet’i öğrenme imkânına sahip olanların bu yüce dîni öğrenip yaşamaları bir yükümlülük halini alır.

Müslüman olmayan bir ülkede doğduğu halde İslâmiyet’ten haberi olmayan birisi ise, başlangıçta İslâmiyet’ten sorumlu olmaz. Çünkü ona tebliğ edilmemiştir. Cenâb-ı Allah Kur’ân’da “Biz tebliğci göndermedikçe insanlara azap etmeyiz.”1 buyuruyor. Dolayısıyla böyle doğru tebliğ almamış kimseler için, Allah’ı inkâr etmemek bile Allah katında kurtulmalarına yeterli sebep olabilir. Böyle kimseler için başka imtihan sorusu da söz konusu olmayabilir.

Yani dünya yüzünde yaşayan herkesin inanç bakımından şartları bir değildir; evet! Ama problem yoktur; çünkü Allah herkesi kendi şartları içinde değerlendirir. Hiç kimseyi ötekinin şartlarıyla değerlendirmez. Çünkü Allah zulmetmez.

Kişi yeni bilgilere ulaştıkça, ulaştığı bilgilerle amel etme yükümlülüğü de başlamış olur.

Dipnot:

1- İsra Sûresi, Âyet: 15.

Okunma Sayısı: 3304
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı