İstanbul’dan Ergin Boz: “Âli İmran Sûresi’nde (159, 160) zikredilen Allah’ın yardımı için elzem olan şartlar nelerdir? İzah eder misiniz?”
Kusur Bize Aittir
Allah’ın yardımı gecikmez. Ama bizim davranışlarımız Allah’ın inayetini, rahmetini, nusretini celp etmediği için, fiiliyatımız duâmızı teyid etmediği için, istediğimiz inayeti zamanında göremeyiz.
Kusur bize aittir. Allah’a ait değildir. Yardım istiyorsak, o yolda alın terimiz olması gerekir. “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.” 1
Beş vakit namazda “İyyake na’büdü ve iyyake nesta’în” yani “Allah’ım! Yalnız Sana kulluk yaparız ve yalnız Senden yardım isteriz” 2 dememize rağmen, eğer Allah’ın yardımını açıktan göremiyorsak ya kulluğumuzda ve duâmızda noksanlıklarımız vardır, ya yardım isteme adabında kusurlarımız vardır. Bediüzzaman, “Tevfik isterseniz, kavanin-i adetullaha tevfik-i hareket ediniz.” 3 der.
Kavanin-i adetullah’tan birisi sabırdır. “Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyin! Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” 4 Âyette, Allah’ın yardımının sabırla geleceği müjdeleniyor. Sabır eli kolu bağlayıp oturmak değil; ulaşmak istediğin maksut için aceleci olmadan alın teri dökmektir.
Sabır Basamaklarında Teenni
Kavanin-i adetullahtan birisi de tertibe teenni ile riayet etmektir: Meselâ, bir ekmek için tarla, harman, değirmen, fırın gibi basamaklardan geçmelidir. Hakîm ismi, hikmetiyle her iş için, o işi başarıya ulaştıracak bir tertip ortaya koymuştur. 5 Allah’ın yardımını almak ve başarıya ulaşmak için o tertibi teenni ile takip etmek gerekir. Hiçbir basamağı atlamamak gerekir. Her basamağın hakkını vermek gerekir. 6
Her basamak ayrı bir güzellikle donatılmıştır. O basamağı geçip iki basamağa birden basılması hem düşmeye sebep olur, hem o geçtiğimiz basamaktaki nimetten mahrumiyete sebep olur, hem hedefe ulaşsak bile hakkını vermediğimiz sığ bir neticeyi elimize verir. Çünkü Allah’ın yardımını uzaklaştırmışızdır.
Basamak atlamak ve iki üç basamağa birden basmak, bir an önce –başarı ne olursa olsun- neticeye ulaşmak istemekten kaynaklanır. Bunu yaptıran hırstır. Hırs, sabrın önüne geçen aceleciliktir. Hırs, sonu gelmez istektir. Hırs basamak atlatan doymazlıktır.
Azim ve şevk ise, bir meselede usanmadan ve istekle kararlı bir çizgi izlemektir.
Biz Kendi Yürüyüşümüze Bakalım
Hırsı azme ve şevke çevirmelidir. Cenab-ı Allah, “Bir işe azmettiğin zaman Allah’a dayan.” 7 buyurur. Bir işte gerekli çabayı gösterip Allah’a dayanan insana Allah’ın yardımı gecikmez. Ancak işten hak ettiği çabayı esirgeyen, işine hile yapan, Allah’a dayanmayan, umduğu başarılı neticeye ulaşamaz. Çünkü Allah ona yardım etmez.
Cenab-ı Hakk’ın başarıya ulaştıracak basamaklar yaratması, azimle yürüyenler için bu basamakları ulaşabileceği bir mesafeye koyması ve bu basamaklarda yürüyecek kudret halk etmesi esasen bize yardımının başında gelir.
Biz Allah’ı imtihan da etmiyoruz. Biz bize düşeni eksiksiz yapmakla mükellefiz. Kendine düşeni eksiksiz yapan mutlaka neticeye ulaşmıştır. Bu bir fıtrat ve hikmet kanunudur. Bu kanunun çerçevesinde adım atmalıyız. Başka türlü başımızı taşa vurur, kırarız; ama Allah’ın yardımı gelmez.
Öte yandan bu bir ibadettir. Bize düşen, ibadetimizi neticeye odaklanmadan yapmaktır. Neticeyi Cenab-ı Allah’tan beklemek ve O’ndan bilmektir.
Biz böyle bir yaklaşımla neticeye ulaşmaz isek bile ibadet sevabımızı almış, Mahbubiyet makamına doğru yol almış, ahiretimiz için önemli bir zahire göndermiş oluruz. 8 Tek başına bu bile önemli bir başarıdır ve neticedir.
Dolayısıyla bize Allah’ın yardımını sorgulamak değil, kendi yürüyüşümüzü düzeltmek düşer.
DUÂ
Allah’ım! Tevfik ver! Hidayet ver! Nur ver! Bereket ver! Dünyada ve ahirette hasenat lütfeyle! Seyyiattan beri kıl! Narından azade eyle! Âmin...
Dipnotlar:
1- Rad Sûresi: 11. 2- Fatiha Sûresi: 5. 3- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 55. 4- Bakara Sûresi: 153. 5- Mektubat, s. 328. 6- Mektubat, s. 321. 7- Âl-i İmran Sûresi: 159. 8- Mektubat, s. 329.