"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir gencin sorularına cevaplar (1)

Süleyman KÖSMENE
30 Kasım 2015, Pazartesi
İzmir’den Rumeysa Yelenkayalı: “1- Allah’ın Kur’ân’da yemin etmesi ve lânet okuması ne anlama geliyor? 2- Hz. Peygamberin (asm), Hz. Zeynep ile evliliği ve küçük yaşta Hz. Aişe ile evliliği normal midir? 3- Allah’ın, imana gelmemesi için dilediği kulunun gözünü perdelemesi haksızlık değil mi? 4- Kaderimiz yazılıysa ve zaten değişmeyecekse duâ etmemizin ne anlamı vardır? 5- Mürtedin cezasının ölüm olması insan iradesiyle çelişmez mi?”

KUR’ÂN TÖVBEYE ÇAĞIRIYOR  

1- Yüce Allah sözünün doğru anlaşılması için, insanları yalan yanlış sözlerden korumak ve insan dimağına doğru ve hak sözü perçinlemek için kitabında yemin etmiştir. Çünkü yemin insanlar arasında sözün doğruluğunun bir göstergesi olarak kullanılan bir yöntemdir.   

2- Yüce Allah her asırda Peygamber göndermek ve kitap indirmek suretiyle hak sözünü her topluma ulaştırmıştır. Hata yapan ve yanlış eden kullarını affetmekte sınır tanımamıştır. Afüvv, Ğafur, Tevvab ve Settaru’l-Uyub gibi nice isimleriyle gece gündüz kullarının günahlarını bağışlamakta olduğunu kitabında çok zikretmiştir. Yanlışından pişman olan ve tövbe eden hiçbir kulunu eli boş çevirmemiş, günahını yüzüne vurmamış, ifşa etmemiş, başkaları yanında utandırmamış ve dağlar kadar günahı da olsa bağışlamıştır.    

Günahta ileri giden ve haddi aşan şeytan tabiatlı insanlar için Kur’ân’da lânet ifadeleri yer alsa da… Hemen ardından “Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve hakkı açıklayıp ortaya koyanlar bu lânetin dışında kalır. İşte Ben onların tövbesini kabul ederim.”1 buyurmak suretiyle Yüce Allah lâneti değil, bağışlamayı öncelediğini çok zikretmiştir. 

Hal böyle iken, insan lânet konusunda Yüce Allah’ı suçlamaktansa (sizi tenzih ederim), dönüp kendisine bakmalıdır.

SORUMLULUK KADERİN DEĞİL, KULUNDUR  

3- Hz. Peygamberin (asm), Hz. Zeynep ile ve Hz. Aişe ile evliliklerini İslâm düşmanları (sizi tenzih ederim) çok diline dolamışlardır. Oysa hevesleri kursaklarında kalmış, Hz. Peygamber’de (asm) bir kusur bulamamışlardır. 

Hz. Peygamber’in (asm), Hz. Zeynep validemizle nikâhı bizzat taraf-ı İlâhice kıyılmıştır.2 Yani bu evlilikte Hz. Peygamberin (asm) değil, Allah’ın (cc) muradı söz konusu olmuştur. Peygamber Efendimiz (asm), Hazret-i Aişe validemizle ise küçük yaşta değil, Hazret-i Aişe on sekiz yaşında iken evlenmiştir. Gerisi yalandır.

4- Allah kullarına bir annenin çocuğuna olan şefkatinden çok daha şefkatlidir. İmana gelmesin diye hiçbir kulunun kalbini ve gözünü asla perdelemez. Bu zan yanlıştır. Bilâkis kul küçük bir adım atarsa, Yüce Allah koşarak gelir, kulunu kucaklar ve hatalarını bağışlar. Allah çok bağışlayıcıdır. Fakat kul kendi hainliği ile, kendi kibri ile kendi gözünü perdeler. Hak söze karşı kalbini katılaştırır ve karartır. Hak sözü işitmez hale gelir. Bunun vebali Yüce Allah’ın değil, kulun kendisinindir. 

5- Kaderimiz yazılı ve değişmeyecek diye bir husus yoktur. Kulun cüz’î iradesi vardır. Kul irade eder, Allah yaratır. Kul bir meselede duâ eder ve olumlu çaba gösterirse, Allah hikmeti iktiza ederse kulunun kaderini değiştirir. Bediüzzaman buna “ata” diyor.3 Yani Allah dilerse kulunun kaderini kaza etmez, bunu hükümden kaldırır. Bu meselede kulun duâsı ve gayreti önemlidir. Sorumluluk bu yüzden kula aittir.

İNSAN ÖZGÜRDÜR, FAKAT DÜRÜST OLMALIDIR   

6- İnsan iradesini ve özgürlüğünü en çok tanıyan din İslâm dinidir. Kur’ân Peygamber Efendimiz’e (asm) “Sen zorba değilsin”4 buyurmuş, O’nun sadece tebliğ yapmasını, tercihi insanlara bırakmasını istemiştir. “De ki, Rabbinizden size hak söz gelmiştir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.”5 buyurmuştur.

Fakat kendi özgür iradesiyle iman ettikten sonra İslâm toplumunda bir kişinin dinden dönmesi ve mürted olması İslâm toplumunun birlik ve esenliği için bir tehdit olarak algılanmıştır. Çünkü eskiden dinden dönmede bir hıyanet ve fitne kokusu gelirdi. Bununla beraber, böyle birisi eğer bir hıyanet içinde değilse irşad edilir, yanlış edindiği bilgiler varsa düzeltilir, öldürülmezdi. 

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi: 160.
2- Ahzap Sûresi: 37.
3- Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2008, s. 327.
4- Gaşiye Sûresi: 22.
5- Kehf Sûresi: 29.

Okunma Sayısı: 2354
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı