"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cehennemin hışırtısını kimler duymaz?

Süleyman KÖSMENE
06 Ekim 2018, Cumartesi
İzmir Bornova’dan Turan Azeri: “Kur’ân, mü’minlerin Cehennemin hışırtısını bile duymayacaklarını müjde veriyor. Diğer yandan, Cehenneme uğramayan kalmayacak diyen âyet de var. Bu âyetler nasıl telif edilebilir?”

AZAPTAN KORKMAK, RAHMETİ UMMAK 

Bahsettiğiniz âyet, Enbiya Sûresi’nin 101 ve 102. Âyetleridir. Şöyle ki: “Şüphesiz kendileri için tarafımızdan Hüsna olarak yazılanlar var ya; işte bunlar Cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar Cehennemin hışırtısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar.”1

Bu âyetler bizi ne kadar ümitlendiriyorsa, şu âyet de bize bir o kadar korku veriyor:

“İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.” 2

Havf ve reca ortasında bir durum! Zaten makbul olan da budur! Yani Cennet’e girme umudumuzun eksik olmadığı, Cehennem’den korunma durumumuzun gündemden düşmediği bir amel hayatımız olmalıdır. Tek başına ikisi de makbul değildir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın azabı çetindir. Fakat rahmeti aşkın ve coşkundur. Bizim ise kusurlarımız ve yanlışlarımız eksik olmuyor. Dolayısıyla bir ömür hangi ameli işlersek işleyelim; azaptan korkmak, rahmetten de ümit içinde olmak tam bir iman halidir.

Bu hali Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle ifade ediyor: “Mü’min Allah’ın azabını bilseydi asla Cennet’i ümit etmezdi. Kâfir de Allah’ın rahmetini bilseydi, asla Cennet’ten ümidini kesmezdi” 3

HÜSNA NE DEMEKTİR?

Enbiya 101. Âyette “Hüsna” kelimesi vardır ki, bu âyetin ve meselemizin anahtar kelimesidir. Cenâb-ı Hak tarafından “Hüsna” olarak kaydedilenler Cehennemin hışırtısını bile duymadan ebedî saadete mazhar olacaklardır.

Hüsna güzellikte zirve noktadır. Cehennemin hışırtısını bile duymaktan emin kılan Hüsna, imanda, ahlâkta ve amelde güzellik içinde olmak ve bu güzellikle ölmektir. Böyle güzeller, günah işlemişse makbul tövbe sahibidir. Sevap işlemişse sevabını yiyip bitiren riya, ucb, kibir, gurur, gıybet gibi kötü ahlâktan uzak bulunmuştur veya affedilmiştir. İmanı kâmil ve tahkiki noktadadır. Zikrî, fikrî, şükrü, riyasız salih ameli, bakiyatüssalihatı (ahirete salih amel olarak taşıyabildiği baki değerleri ve manevî mertebesi) ziyadedir. Allah ondan razı; o Allah’tan razı olmakla rıza makamına ermiştir.

Nitekim böyle salih amel sahibi makbul kullara Kur’ân’da şöyle hitap ediliyor:

“Ey tahkiki imanda, güzel ahlâkta ve salih amelde itminana ulaşan insan! Sen Allah’tan razı, Allah da senden razı olarak Rabbine dön! Makbul kullarım arasına gir! Cennetime gir!” 4

Bediüzzaman’a göre Rahîm ismi Ğaffâr manasındadır. 5 Cenâb-ı Hak bağışlanma isteyen kullarına çok müşfik ve çok merhametlidir. İstiğfar eden, hayrı yalnız Allah’tan isteyen ve Allah’a kul olan insan, “Allah kötülükleri iyiliklere çevirir.”6 Âyetinin sırrına mazhar olur. Ahsen-i takvim kıymetini alır, Allah katında en yüksek mertebelere çıkar.7 İşte böyle mertebelerde insan Hüsna derecesinde bir makbuliyet kazanmış olur.

HÜSNA’YA ULAŞMANIN CEHENNEMDEN UZAK OLMA GARANTİSİ VARDIR

Hüsna’ya ulaşmanın Cennete girme ve Cehennemin hışırtısını bile işitmekten emin olma garantisi vardır. Yukarıdaki âyet bu konuda amirdir.

Fakat tek problem, ölünceye kadar Hüsna’ya ulaşıp ulaşmadığımız ve ölürken de ruhumuzu Hüsna halinde teslim edip etmediğimizdir. İşte bundan emin olamayız. Bu konuda faziletli duruş, havf içinde olmak ve tövbe halini dilden ve gönülden uzak tutmamaktır. İşte Peygamber Efendimiz (asm) bu sebeple ümmetini her gün tövbe etmeye dâvet ediyor ve bizzat kendisi günahsız olduğu halde “Ben günde yüz defa tövbe ediyorum”8 buyuruyor.

GÜNÜN DUÂSI

Allah’ım! İman-ı tahkikiye ulaştır! Ahlâk-ı hamideye ulaştır! Amel-i salihe ulaştır! Bakıyatüssalihata ulaştır! Günahlarımı bağışla! Mukaddes katında Hüsna’ya ulaştırdığın kulların arasında yaz! Âmin. 

Dipnotlar:

1- Enbiya Sûresi: 101, 102. 2- Meryem Sûresi: 71. 3- Müslim, Tevbe, 2755 ve Ahmed, Müsned; 2/334, 397, 484; Riyaz’üs-Sâlihîn: 2/342.  4- Fecir Sûresi: 27, 28, 29, 30. 5- Bediüzzaman, İşârâtü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994, s. 25. 6 -Furkan Sûresi, 25/70. 7- Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, Germany, 1993, s. 290.  8- Müslim, Zikir, 41; Ebu Davud, Vitir, 26; Kenzu’l-ummal, 1/476/h. No: 2075. 

Okunma Sayısı: 3569
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı