"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Daimî şükür sevabı nasıl kazanılır?

Süleyman KÖSMENE
07 Temmuz 2018, Cumartesi
Ahmet Bey: “İman, niyet ve şükür arasında nasıl bir bağ vardır? İmanda ne gibi dereceler vardır?”

Ameller Niyetlere Göredir

İman, niyet ve şükür birbirini doğuran, birbirini doğrulayan üç temeldir. İman, halis ve makbul niyetin tarlasıdır. İyi bir niyet, doğru imanın meyvesidir. Şükür de, hem imanın, hem doğru niyetin mahsulüdür.

Peygamber Efendimiz’e (asm), hicret edenlerin arasında bir kadını nikâhlamak için gelen bir kişinin de bulunduğu söylenir. Peygamber Efendimiz (asm): “Ameller niyetlere göredir. Herkese ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır. Kimin hicreti Allah ve Resûlü için ise, hicreti Allah ve Resûlü içindir. Kimin de hicreti dünya malı veya nikâhlayacağı kadın için ise, hicreti onun içindir.” buyurur.1

Bediüzzaman’ın ifadesiyle niyet eşyanın mahiyetini değiştirir. Günahı sevaba, sevabı günaha çevirir. Niyet, âdî bir hareketi ibadete; gösteriş için yapılan bir ibadeti de günaha dönüştürür. Meselâ, dünyaya sebepler hesabıyla bakılırsa cehalettir; Allah hesabıyla bakılırsa marifet ve ilim olur ve imanı olgunlaştırır.2

Peygamber Efendimiz (asm) bu hususu şöyle ifade etmiştir: “İman sahibi bir insanın niyeti amelinden hayırlıdır. Münâfığın ameli ise niyetinden hayırlıdır. Herkes kendi niyetine göre amel işler. İmanlı bir kişi bir amel işlediğinde kalbinde bir nur uyanır.”3

DaimÎ Şükür Sevabı Nasıl Kazanılır?

Bu hadislerin tefsîri sadedinde Said Nursî Hazretleri, niyetin adi davranışları ibadete çeviren pek acîp bir iksir olduğunu, ölü durumları ibadetle canlandırdığını kaydeder. Niyetin ruhu da ihlâstır. Öyle ise gerçek kurtuluş ancak ihlâs ile mümkündür. Az bir ömürde, bütün lezzetleriyle ve güzellikleriyle Cennet ancak böyle bir ihlâsla kazanılır. Çünkü kalbinde iman ve halis niyet bulunan insan daimî bir şükredici olur, daimî şükür sevabı kazanır.4

Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki:

* “Allah azap indirdiğinde bazı salih kimseler de ölürler. Onlar da diğerleri ile birlikte helâk olurlar. Sonra âhirette niyetleri ve amelleri üzerine diriltilirler.”5

* “İnsanlar niyetlerine göre diriltilecek ve hesaba çekilecektir.”6

İmanda Dereceler

İmanda üç yol vardır:

1- Akıl ile algılama yolu. Bu mertebede îmân taklidden tahkîke geçer. Yani duyarak ve işitilerek elde edilen îmân, akıl ile elde edilen mârifetler ve bilgilerle, yapılan tahkîkat ve araştırmalarla olgunlaşır. İlme’l-yakîn mertebesine çıkar.

2- Göz ile görme yolu. İlme’l-yakîn mertebesinden sonra kâinât bahçesi incelenmeye devam edilir. Görülen her şey, müşahade olunan her yaratık incelemeye alınır. Allah’ın isimlerinin tezâhürleri gözle incelenir ve görülür. Allah’ın isimlerinin mahlûklar üzerindeki tecellîleri görüldükçe îmânda yüksek inkişaflar başlar. Bu olgunlaşma sürecine “ayne’l-yakîn” denir. Çünkü imanda görürcesine bir itminan başlamıştır.

3- Gerçeğini yaşama yolu. Bir çok iman nüktesi yaşanarak elde edilmeye başlanır. İmanın hakikati yaşanırcasına açılmaya başlar. Bu mertebe çok yüksek bir iman mertebesidir. Bu mertebeye hakka’l-yakîn denmiştir. Bu mertebedeki îmânla insan Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmaz. Kâinâta meydan okuyabilir.

Bu üç mertebe basitçe şu örnekle de anlatılmıştır: Uzaktan duman görmek, ateşe işarettir. Bu ilme’l-yakîndir. Yakınlaşıp ateşi gözle görmek ayne’l-yakîndir. Daha yakınlaşıp ateşin ısısıyla, rengiyle ve sair tezahürleri ile bizzat iç içe yaşamak hakka’l-yakîn derecede ateşi bilmektir.

Risâle-i Nûr sadâkatle okunmaya devam edildiğinde bu üç mertebede inkişaf da devam eder. Meselâ Yedinci Şuâ, imanı taklidden alıp tahkike çıkarmaya; tahkikten de sırayla bu üç dereceyi kazandırır.7

GÜNÜN DUÂSI

Allah’ım! bize îmân-ı tahkîkî, niyet-i hâlise, tevbe-i nasûha ve hüsn-ü hâtime nasip eyle! Bizi sırat-ı müstakimde sabit tut! Bize imanda istikamet, hizmette ihlâs, ihlâsta sebat ver! Bize doğru inanış, doğru davranış, doğru kavrayış, doğru yöneliş, doğru niyet, doğru fikir ihsan eyle! Âmîn..

Dipnotlar:

1- Buhârî, 1,50; Müslim, İmâre, 155; Riyâzu’s-Sâlihîn, 1; Câmiü’s-Sağîr, 1/1. 2- Mesnevî-i Nûriye, s. 45. 3- Câmiü’s-Sağîr, 4/3810. 4- Mesnevî-i Nûriye, s. 61. 5- Câmiü’s-Sağîr, 955. 6- Câmiü’s-Sağîr, 1436. 7- Şuâlar, s. 160; Daha geniş bilgi için: Emirdağ Lâhikası, s. 91.

Okunma Sayısı: 4220
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı