"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünyamızı Cennete çeviren sır: İsm-i Selâm

Süleyman KÖSMENE
15 Şubat 2019, Cuma
Dr. Mahmut Katı: “Selâm ne demektir? Selâmün aleyküm ve aleyküm selâm deyince ne demiş oluyoruz? Manası ve ehemmiyeti nedir?”

SELÂM ALLAH’IN İSMİDİR   

Allah’ın esmasından olan selâm hayat alanımıza ne şekilde ve nasıl girerse girsin, esenlik, huzur, sevinç, güven ve pozitif enerji paylaşımına inşallah vesiledir.

Hüzünse hüzün paylaşımına, sevinçse sevinç paylaşımına vesiledir. Hüznü azaltmaya, sevinci arttırmaya vesiledir. Duâya, duâlaşmaya vesiledir.

İster veren taraf olalım, ister alan taraf, ister taşıyan taraf, ister işiten taraf!

Selâmın yüksek sevabından istifade ederiz.

Peygamber Efendimiz’e (asm) “selâmı yayınız!” emrinde ittiba etmiş oluruz.

Kur’ân selâmı bir hayat prensibi haline getiriyor ve ısrarla teşvik ediyor.

Şu âyetlere bakalım:

“Ey Îman edenler, kendi ev ve odalarınızdan başka yerlere sahipleriyle birlikte olmadan ve selâm vermeden girmeyin.” 1

“Size bir selâmla selâm verildiği zaman, onu ya daha güzel bir selâm ile veya aynısıyla alın.” 2

SELÂM ALLAH’IN EMRİDİR 

Demek selâmı vermek de, verileni almak da Allah’ın emridir.

Öyleyse, selâm vermeyen veya verilen selâmı almayan, şüphesiz mesul duruma düşer.

Hangi gerekçeye sığınmış olursa olsun!

Haklı bile olsa, bu konuda haksız duruma düşer!

Nitekim Allah, kullarını amellerine ve kusurlarına bakmadan tehlikelerden salim kılar, esenlik, huzur ve selâmet verir.

Ve nitekim Allah, Selâm’ın ta kendisidir. Bu güzel isimle anlıyoruz ki, Allah’ın Kendi Zât-ı Akdes’i her türlü eksikliklerden ve noksanlıklardan salim ve münezzehtir.

Kur’ân buyuruyor ki: “O Allah ki, Kendisinden başka İlâh yoktur. Melik’tir, Kuddûs’tür, Selâm’dır.” 3

Eğer içimizde bir yaşama neş’esi varsa, eğer hayattan huzur bulabiliyorsak, eğer yeri geldiğinde –Allah vermesin- dağ gibi acılara sabredebiliyorsak, eğer yüzümüzden gülücükler eksik olmuyorsa bütün bunlar Allah’ın “Selâm” isminin üzerimizdeki elinden, hâkimiyetinden ve tasarrufundan başka bir şey değildir.

Öyleyse bize düşen, İsm-i Selâm’dan bize uzanmış bu yüce ve müşfik elden tutmaktır!

O’nun uzattığı elden kaçmamaktır!

Ve esasen Kur’ân, böyle bir müşfik elden uzanmış bir selâm hükmündedir. Bediüzzaman Hazretleri hatırlatıyor ki, fırtınalı dünya yüzünün tahrîbâtından ve yıkımından hiçbir şeyini kurtaramayan ve her bir şeyini kaybedip elinden çıkaran insan, bâkî bir esenlik, selâmet ve huzur aramakta; aradığı huzuru da Kur’ân’da bulmaktadır.

Çünkü Kur’ân, malını ve nefsini Allah için harcayan her insanın “dârü’s-Selâm” olan ebedî Cennete kavuşacağını müjdelemektedir. 4 Baki yolunda sarf edilen geçici ömürler, baki bir ömre dönüşürler. 5

CENNET DÂRÜ’S-SELÂMDIR   

Hazret-i Âdem (as) yaratılıp Cennete konulduğunda Cenab-ı Hak şöyle buyurdu:

“Meleklerden şu topluluğa selâm ver. Selâmını nasıl alacaklarını iyi dinle. Çünkü onların selâmı alış biçimleri senin ve neslinin selâmlaşma biçiminiz olacaktır.”

Hazret-i Âdem (as) melekler topluluğuna yaklaştı ve:

“Esselâmü Aleyküm” dedi. 

Melekler: “Esselâmü Aleyke ve Rahmetullah” dediler. 6

Biz selâmlaşma lâfzı olarak esselâmü aleyküm deriz. Bu ‘Allah’ın selâmı ve esenliği sizin üzerinize olsun’ demektir. Bize selâm verildiğinde ise “Ve aleyküm selâm’ deriz. Bu da ‘selâm sizin de üzerinize olsun’ demektir. Bu şekilde selâm vermek sünnet, almak ise farzdır.

Selâm hem dünyamızı, hem ahiretimizi Cennete çeviriyor. Zaten Cennet dârü’s-Selâm’dır, yani selâm yurdudur.

Bir tanıdığımız bizimle başka birisine selâm gönderdiğinde biz bu selâmın taşıyıcısı hükmündeyiz. İki dostun selâmlaşmasına vesile olmak, arada kardeşlik köprüsü olmak, dostumuzun kendi dostuna bizimle ulaşması elbette imrenilecek amel-i salihtendir.

Bu durumda dostun selâmı üzerimizde dostun bir emanetidir.

Bu emaneti yerine ulaştırmamız gerekir. Ki bu yüksek sevaptan biz de istifade edelim.

Dipnotlar:

1- Nûr Sûresi, 24/27. 2- Nisâ Sûresi, 4/86. 3- Haşr Sûresi, 59/23. 4- Tevbe Sûresi, 9/111; Yâsin Sûresi, 36/58. 5- Sözler, s. 31, 32. 6- Rıyâzu’s-Sâlihîn, 843.

Okunma Sayısı: 4786
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı