"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Engellilere müjdeler var

Süleyman KÖSMENE
24 Ekim 2017, Salı
Nur Hanım: “Risale-i Nur’da engellilere umut kaynağı olacak müjdeler var mıdır?”

ÖNCELİKLE, ZOR OLSA DA SABIR!

Engellilere veya yardım eden yakınlarına, sabretmeleri ve Allah’a sitem etmemeleri, Allah’a küsmemeleri şartıyla, elbette büyük müjdeler vardır. Hastalıkların, doğuştan getirilen sakatlıkların, sonradan meydana gelen özürlerin ve muhtelif yaratılış eksikliklerinin görünen acı ve ıstıraplı yüzüne bakıp hüzne kapılmamalı, dünyaya kusurlu geldiğine pişmanlık göstermemeli; perde arkasındaki büyük mükâfat cihetine, eşsiz güzelliğine ve Allah’ın rızasını kazanmaya elverişli yüzüne bakıp sabretmelidir. 

Bediüzzaman Hazretlerinin yaklaşımları çerçevesinde meseleyi ele alacak olursak:  

1-İnsan bedeni Allah’ın mülküdür.  Allah mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.  

2-Hayat musibetlerle ve hastalıklarla arınır, olgunlaşır, kuvvet bulur, yükselir, netice verir, mükemmele ulaşır ve hayatî vazifesini yapar.  

3-Bu dünya bir imtihan meydanı ve bir hizmet yurdudur. Lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem hizmet yurdudur ve ibadet mahallidir. Hastalıklar, sakatlıklar ve musibetler, engel ve özür durumları dinî olmamak ve sabretmek şartıyla- o hizmete ve o ibadete çok uygun düşüyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati, bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şikâyet değil, bilakis şükretmek gerektir. 

MUSİBETLER SABREDİLİRSE, “RİYASIZ İBADET”TİRLER 

Saîd Nursî hazretleri ibadeti iki kısma ayırıyor:

1-Müsbet ibadet. Bu kısım, bildiğimiz namaz, oruç, zekât ve hac gibi irademize bağlı olarak yaptığımız ve yapılması Cenab-ı Hak tarafından emredilen ibadetlerdir. 

2-Menfi ibadet. Bu kısım ibadet, hastalıklar, sakatlıklar, özürler, musibetler ve afetler gibi insanın iradesi dışında gelip, insana Allah’ın aciz ve zayıf bir kulu olduğunu tam bildiren tecellilerdir. Bu yol ile musibete uğrayan, sakat kalan, hasta olan ve sıkıntı çeken kul zayıf olduğunu, aciz olduğunu tam hisseder, Rabb-i Rahîm’ine tam yönelir, tam ve riyasız sığınır. Yalnız ve halisane O’nu düşünür, yalnız O’na döner, yalnız O’ndan yardım ister, yalnız O’ndan medet bekler, yalnız O’na yalvarır. Böylece halisane ve masumane bir ibadet dairesi içine girer. Allah’ın kulu olduğunu, Allah’ın yardımı, merhameti ve inayeti olmasa bir hiç olduğunu tam hisseder. Bu tür ibadete riyâ girmesine imkân yoktur. Onun için halistir. 

Musibete uğrayan, hasta olan, engelli doğan veya engelli kalan kişi eğer sabretse, musîbetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o zaman her bir saati bir gün ibâdet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hatta öyle hastalar, özürlüler, engelliler ve musîbetzedeler var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçmektedir. 

ENGELLİLİK BİR SEVAP MAKİNESİ HÜKMÜNDEDİR

Bedîüzzaman bildiriyor ki, Cenab-ı Hak hadsiz kudretini ve sonsuz rahmetini göstermek için insanı hadsiz derece âciz ve fakir yaratmıştır. Hem isimlerinin hadsiz nakışlarını göstermek için insanı hadsiz elemlere ve lezzetlere mazhar kılmıştır. Nitekim insanın mahiyetinde yüzlerce duygu ve latife vardır ki, her birisinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfatı ayrıdır. Âdeta büyük insan olan kâinatta tecelli eden bütün isimlerin, küçük kâinat olan insanda da cilveleri vardır. Sıhhatte ve afiyette olmak, lezzetleri hissetmek, güzel tatları tatmak ve mutlu olmak gibi nimetler nasıl şükür gerektirir ve şükür dedirtir, o vücut makinesini çok cihetlerle vazifesine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olursa; musibetler, hastalıklar, özürler, engeller, sıkıntılar, dertler, elemler ve muhtelif arızalar da o vücut makinesinin diğer çarklarını harekete getirir, heyecan verir. İnsanın mahiyetine konulmuş olan acz, zaaf ve fakr madenîni işlettirir. 

Böylece insan yalnız bir dil ile değil, her bir azanın dili ile Allah’a sığınır, dua eder, Allah’tan ister ve Allah’a niyaz eder. Güya insan o arızalar dili ile ayrı ayrı binler kalem hükmünde hareketli bir kalem olur. Hayat sayfasında misal âlemine giden levhalarda hayatının şükürlerini, zikirlerini ve tesbihlerini durmadan yazar. Allah’ın isimlerini böylece ilan eder, Allah’ın isimlerinin manzum bir kasidesi hükmüne girer, fıtrat ve yaratılış vazifesini tam yapar.1 

Demek sabretmek, şükretmek ve isyan etmemek şartıyla, insanın engel ve özür durumu insana lütfedilmiş tam bir sevap makinesi hükmündedir.

Dipnotlar: 

1-Lem’alar, s. 16-19

Okunma Sayısı: 2929
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı