"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Günahın şahitleri günahı ne zaman unuturlar?

Süleyman KÖSMENE
21 Eylül 2015, Pazartesi
Selim Bey: “Makbul bir tövbede olması gereken özellikler nelerdir?”

GÜNAHI GÜNAH BİLMEK

Allah’ın lütfuyla makbul bir tövbe, günahın şahitlerine günahı unutturur. Makbul bir tövbede ciddiyet ve samimiyet vardır. Halis ve safi olarak, hulûs-u kalp ile, sırf günahların bağışlanmasını dileyerek, sırf Allah rızası için yapılan tevbeyi Kur’ân Tevbe-i Nasuh olarak zikreder ve makbul tövbe sayar.  

Nasûh, “nush ve nasîhat” kökünden mübalâğa siygasıdır.  Günahı günah bilmek, üzerinde ileri geri cerbeze yapmaktan sakınmak, sırf Allah korkusuyla günahtan ve haramdan pişmanlık duymak, bir daha günahlara dönmemek üzere günahların şerrinden Allah’a sığınmak ve tevbe etmek demektir. 

Günah olan şeyi başka bir gaye için bırakmak ve başka bir sebeple pişman olmak tevbe-i nasûh olmaz. Meselâ içkiyi sağlığa zararlı olduğu için veya doktor yasakladığı için terk etmek veya bundan dolayı içtiğine pişman olmak tevbe-i nasûh olmaz. 

Günah olan bir şeyi menfaatli olsa dahi, Allah haram kıldı diye terk etmek ise tevbe-i nasûh sayılır. 

Kur’ân’da şöyle buyurulur: 

“Ey îmân edenler! Allah’a Tevbe-i Nasuh ile (tam bir ihlâs ile) tevbe edin. Umulur ki, Rabbiniz günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün Allah’ın peygamberi ve beraberindeki mü’minleri utandırmayacağı gündür. O gün onların nuru önlerinden ve sağlarından koşarak Cennete yol gösterirken, onlar da: “Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla! Muhakkak Senin her şeye gücün yeter!” derler.”1

TÖVBE, GÜNAH İŞLEME ARZUSUNU KIRMALI   

Muâz bin Cebel (ra): “Yâ Resûlallah! Tevbe-i Nasûh nedir?” diye sordu. 

Peygamber Efendimiz (asm):

“Kul, yapmış olduğu günahtan öyle nedamet eder ve Allah’tan öyle özür diler ki, sağılan süt memeye dönmediği gibi, bir daha günaha dönmez!”2

Bediüzzaman bunun hikmetini şöyle açıklıyor: Halis yapılan tövbe ve istiğfar, şer işleme meylini kırar, günah arzusunu yok eder, şerrin zararlarını önler.3

Hazret-i Ali (ra) bir gün birisinin “Allahümme innî estağfiruke ve etûbü ileyke” (Allah’ım Senden bağışlanmak isterim ve Sana tövbe ederim.) dediğini işitmişti. 

Dedi ki: “Dil çabukluğu ile söyleyip, kalpten tevbe etmemek yalancılar tövbesidir!” 

Adam: “O halde tövbe nedir?” dedi.

Hazret-i Ali: “Tövbede altı şey toplanmalıdır: 

1- Geçmiş günahlara pişmanlık, 

2- Farzları yapmak, 

3- Kötülükleri terk etmek, 

4- Düşmanlarla ve hasımlarla helâlleşmek, 

5- Bir daha günaha dönmemeye azm etmek. 

6- Nefsi günahlarda büyüttüğün gibi onu Allah’a itaatte eritmek ve ona günahların zevkini tattırdığın gibi, Allah’a itaatin zorluğunu ve acısını tattırmak.” dedi. 

TÖVBE EDİNCE GÜNAHIN ŞAHİDİ KALMAZ

Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Kul tövbe ettiğinde Allah onun günahlarını hafaza meleklerine unutturur. Aynı şekilde onun organlarına unutturur. İşlediği yerdeki izlerini de yok eder. Ta ki, Allah’ın huzuruna vardığında günah işlediğine dair aleyhinde şahitlik edecek bir şey bulunmasın!”4

NAMAZIN ARDINDAN DUÂ ETMEK SÜNNETTİR

Almanya’dan Okuyucumuz: “Namaz sonrasında ‘Estağfirullah ellezî lâ ilâhe illâ hû’ demek bid’at midir?”

a) Namaz sonrasında duâ etmek bid’ât olmadığı gibi, sünnettir. Peygamber Efendimiz (asm) namazda tahiyyattan ve selâmdan sonra hangi duânın okunacağını soranlara: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim.” deyin ve daha sonra da isteyen istediği duâyı yapsın!”5 buyurmuştur.

b) Namazın ardındaki duâyı tövbe ve istiğfara tahsis etmek hayır ve fazîlet açısından şüphesiz daha güzeldir. 

Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: 

“Kim şu istiğfarı yaparsa günahları bağışlanır: “Estağfirullah ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh.” 

Manası: Hayy ve Kayyûm olan ve kendisinden başka ilah olmayan Allah’tan mağfiret dilerim ve O’na tevbe ederim.6

Dipnotlar: 1- Tahrîm Sûresi: 8. 2- Elmalı, H. Dini Kur’ân Dili, 7/5127.  3- Sözler, s. 432. 4- Câmiü’s-Sağir, 1/168. 5- Nesâî, Sehv, 56. 6- Riyâzu’s-Sâlihîn, 1871.

Okunma Sayısı: 15075
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı