"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakkın dışında ancak dalalet vardır

Süleyman KÖSMENE
04 Temmuz 2018, Çarşamba
Rıza Bey: “Hak ne demektir? Hak ile batılı nasıl ayırt etmeliyiz? Risale-i Nur’da hak isminin ahirete delil olması ile ilgili bilgi var mıdır?”

Hak ve Batıl

Hakkı ve batılı seçmek zor değil aslında. Allah’ın kitabına bakmak yeterlidir. Hak, Allah’ın kitabında emir ve tasvip buyurduğu, ölçüsünü, boyutlarını ve sınırlarını yine bizzat vahiyle çizdiği, devamında Cenneti vaad ettiği esenlik ve insanlık yoludur. Batıl ise, Allah’ın kitabında uyardığı ve yasakladığı insanlık değerlerine aykırı yolların tamamıdır. Batılın yaşanması hususunda şeytanın bir hayli çabası vardır. Hakkın yardımcısı ise Allah’tır.

Allah’ın kitabına ve Resûlullah’ın (asm) sünnetine aykırı her görüş, düşünce, yol, tarz, biçim ve şekil batıldır. Kitabullahta ve Resûlullah’ın (asm) sünnetinde tasvip gören her yol, görüş, düşünce, tarz ve biçimse haktır, hakikattir, güzeldir, doğrudur, güvenlidir, selâmetlidir, emindir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (asm): “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara tutunursanız dalâlete ve batıla girmezsiniz. Bunlar: Allah’ın Kitabı ve Resûlullah’ın (asm) sünnetidir.” buyurmuştur.

Allah’ın Bir İsmi Hak’tır

Esâsen, Yüce Allah’ın isimlerinden birisidir “Hak”.1 Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “İşte Hak olan Rabb’iniz Allah budur! Hakk’ın dışında ancak dalâlet vardır! O halde (dalâlete) nasıl döndürülüyorsunuz?”2

Binaenaleyh, Cenâb-ı Hakk’ın zâtı hak, mevcûdiyeti hak, vahdâniyeti hak, isimleri ve sıfatları hak, vahyi, kelâmı ve emri hâlis hak ve hakîkattir. Cenâb-ı Hakk’ın ulûhiyeti haktır ve gerçektir; Varlığı Kendi’nden ve zorunludur; Zâtı hakîkî mevcuttur. Cenâb-ı Hak hakkı emreder, hakkı ister, haktan râzı olur, haksızlığı nehy eder. Hakkı inkâr etmek küfrandır, butlandır, dalâlettir, zulmettir, vahamettir, hasarettir.

Hak ismi gereğince insanın hiçbir amelinin boşa gitmeyeceğini beyan eden3 Bediüzzaman, yapılan iyiliklerin, ibâdetlerin ve hizmetlerin mükâfâtının da, işlenen kötülüklerin cezâsının da muhakkak görüleceğini kaydeder. Bediüzzaman’a göre, Hak ismi tek başına Haşrin vukuuna delil olan isimlerdendir. Hiç kimse yaratılış bakımından haksızlığa uğratılmamıştır. Herkese, hayatı ile birlikte sahip olduğu bütün haklar kâmilen verilmiştir.4 İnsanın ebede uzanan istek ve ihtiyaçlarının giderilmesi, yaptığı hizmet ve ibâdetlerin mükâfâtının verilmesi, hatâlarının ya affa uğraması yahut hesabının sorulması, zulümlerinden ve haksızlıklarından dolayı sorguya çekilmesi, mazlûmun hakkının zalimlerden alınması, hayır adına kimin ne ameli varsa –az/çok- hepsinin sevabının eksiksiz verilmesi Hak isminin gereklerindendir.5

Kur’ân’ın Her Haberi Haktır

Said Nursî Hazretleri’ne göre insan, hiç şüphe etmeden Kur’ân’ın verdiği bütün haberlere “hak” nazarıyla bakmalı ve inanmalıdır. Öldükten sonra dirilmek, haşir, şefaat, Cennet, Cehennem ve ebedî hayatla ilgili haberler Kur’ân’a dayandığından, “hak”tır. İnsan, bunların vâki olacağını fıtraten de hissedebilir. Çünkü fâni ve geçici bir hayat, en büyük saltanat da olsa, insanı asla doyurmamaktadır. Öyle ki, yüksek bir saltanat içinde, fakat sonu hiçlikle ve yoklukla biten bir milyon senelik bir “fânî ömür”, insan hayâlini tatmin etmekten uzaktır. İnsan fıtratı “hiçliğe, sırf ademe ve yokluğa” asla razı olmamaktadır. Başka bir ifadeyle, en büyük fânî, insanın en küçük duygusunu tatmin etmemektedir.

Öyleyse, insanın sırf ebede uzanan duyguları, âhiret hayatının “hak” olduğunu açık bir dil ile haber vermektedir. Hak ismiyle şüphesiz anlıyoruz ki, bu dünya insana bir misafirhane ve âhireti için bir bekleme salonundan ibarettir. Âhiret hayatı gelecektir. İnsan ebede gidecektir.6

Fâtır-ı Hakîm’in, bizâtihî “Hak” olduğundan mahlûkâtın hiçbir hukûkunu zâyi etmediğini ve etmeyeceğini vurgulayan Bediüzzaman, ölmüş yeryüzünü gözümüz önünde yüz binler defa ihya eden Cenâb-ı Hakk’ın; ölmüş insanı da vaad ettiği gibi ihyâ edeceğinin ve insana yepyeni bir hayat ihsan edeceğinin, yalnız “Hak” isminden anlaşılacağını kaydeder.7

Dipnotlar:

1- Tirmizî, Daavât, 86. 2- Yûnus Sûresi, 10/32. 3- Mektûbât, s. 222. 4- Sözler, s. 586. 5- Şuâlar, s. 199.6- Sözler, s. 84. 7- Sözler, s. 381.

Okunma Sayısı: 5133
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı