"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hesna Şener ve adaletin namusu

Süleyman KÖSMENE
16 Nisan 2019, Salı

SUÇ BUNUN NERESİNDE?  

Adaletin de bir namusu, bir hukuku vardır. Adalet edenler hukukla değil, galip güçlerin hatırıyla meseleye bakarlarsa adalet şaşıyor. Adalet şaşınca zulüm, hukuk külahı giyiyor; hukuk da zulme teşne olmaktan öteye geçemiyor. Zulüm, adalet adına önüne taktığı insanı eziyor, biçiyor.

Yıl 1944. Üstad Said Nursî ile 126 talebesi Denizli Mahkemesinde Beşinci Şua ve Tesettür Risalesi gibi hususlardan idam mahkûmu olarak yargılanıyorlar. Hâkimlerin önüne ateş topu gibi bir dosya gelir. Mahkeme reisi Ali Rıza Bey dosyayı incelemeleri için hâkimlere verir.

Hâkim Hesna Şener, dosyada suç unsuru bulamaz ve sanıkların sipariş üzerine asılmak istendiğini anlar. Günlerce iddiaları, bilirkişi raporlarını yeniden inceler. İnceledikçe sanıkların masum olduğunu görür ve masumlardan yana vicdan borcu hissetmeye başlar. Özellikle Said Nursî’nin kuyuya atılmış Hz. Yusuf gibi masum olduğuna kanaat getirir ve vicdanı feryat eder: “Suç bunun neresinde?”

Duruşmanın başlamasına saatler kala davaya bakan hâkimlerden birinin hastalanması üzerine Mahkeme Başkanı, Hesna Şener’i davaya hâkim olarak atar. Ülkenin birinci meselesi haline gelen ve devlet erkânının da izlediği 12. Duruşma başlar. Savcının ithamları ve mazlumların müdafaaları dinlenir, dâvâ görülür.

Karar: Beraat ve tahliye. Tarih: 15 Haziran 1944.

HESNA KIZIMA SELAM SÖYLE 

Beraat kararına Üstad hazretleri çok sevinir ve dua eder.  Bir gün Ali İhsan Tola ağabeye bir vazife verir. Der ki:

“Ali İhsan! Hesnâ kızıma selâm söyle, ben onu manevi evlatlığıma kabul ettim!”

Gerisini bizzat Ali İhsan Tola ağabey şöyle anlatıyor:

“Üstad bunu bana söyledi ama o zamanlar biz açık saçık kadınların yanlarından geçmezdik. Onun için gitmedim! İkinci sefer Üstadın yanına vardığımda yine ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle!’ dedi. Ben yine gitmedim. Üçüncüde ‘Sen hâlâ gitmedin mi?’ deyince artık gitmek bana farz oldu diyerek gittim.

Denizli sıcaktı. Vardım odasına girdim, selâm verdim. Kısa kollu giymiş, etekler dizinde... Şöyle kapıya yakın bir yere durdum. Bana

“Gel bakalım koca Nurcu!” dedi...

Ben de: “Sen de Nurcusun!” dedim...

Böyle deyince orada bulunan bir görevliye; ‘Sen kapıyı kapat ve bize iki çay söyle!’ dedi.

Bunun üzerine “Üstad’dan size selâm getirdim. ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle’ dedi’ deyince Hesnâ Hanım başladı ağlamaya!.

“Ali İhsan! Ne dünyaya yaradık, ne âhirete... Babama kızıyorum... Beni okutacağına, köyümüzün çobanı sümüklü Hasan’a verseydi... Dinimi, Müslümanlığımı yaşar, çoluk çocuk sahibi olurdum... Enâniyetten, evlenmedim bile!” dedi.

Dedim ki

“Hesna Hanım: Ona mânevî evlât olmak, o kadar basit bir şey mi? Bu sana yeter!”

“Acaba ona lâyık olabildik mi ki?” dedi.

KUR’ÂN ONA ŞEFAATÇİ OLACAK   

Üstadın huzuruna vardım. Durumu arz ettim. Üstad:

“Ali İhsan, ben onun ismini gavsların, kutupların yanına yazdım, ona ben onlarla beraber duâ ediyorum. Erkekler korktu ama o kendisini ortaya koyarak Kur’ân dâvâsına taraftar çıktı. Yarın mahşerde Kur’ân ona şefaatçi olacak!” dedi.

Bana da dedi ki:

“Ne o, Hesnâ tesettürsüz diye darılıyor muydun? İşte tesettüre riâyet etmiyor dediğin Hesnâ, Tesettür Risâlesi’ni de beraat ettirdi. Essebebü ke’l-fâil (Sebep olan yapan gibidir) sırrınca, bütün sizin kazandığınız haseneler, sevaplar tamamen ona da yazılıyor. İşte bütün hasene, o beğenmediğiniz Hesnâ’nın şecaat ve cesaretiyle oldu.” dedi...

Hatıralar, Hesna hanımın emekli olduktan sonra, tesettüre de girdiğini anlatır. Rahmetullahi aleyha.

Güzel bir hizmet mekânları da var Denizli’lerin. Yolu Denizli’den geçenleri davet ediyorlar. Denizli’de deniz yok demeyin. Bu ziyaretimizde Denizli’nin denizini de, vadisini de gördük.

Okunma Sayısı: 4615
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şevket Paksoy

    16.4.2019 16:51:34

    Tebrikler.... Tam zamanında yazdınız bu yazıyı.. Ey YSK'nın adaletperver hakimleri.. Bu yazıyı okuyunuz. Ve adalete hizmet ettiğinizde size dua edecek ne büyük zatlar ve belki de ikram edilecek ne büyük mükafatlar var olduğunu görünüz...

  • Abdullah Tunç

    16.4.2019 15:00:31

    Cenab-ı Hak gani gani rahmet eylesin .Mekanı cennet olsun.Tarihin şeref lev halarında yerini almış.Tarihe şan ve şerefle geçmiş.Tarihin gerçek kahra manları arasında mevki almış.O ce berut devirde,o şiddtli baskı ve korku altında beraat kararını vermek öyle, herkesin yapabileceği bir iş değil.Bü yük cesaret ve fedakarlık ister.Hatta kelleği koltuğa almayı gerektirir.Hane şener hanım bütün bunları göze almış ki merkezi hükümetin talimatlarına rağ men bu kararı vermiş.Tabi bu arada A li Rıza Balanan' ın da hakkını teslim etmek gerekiyor. Hasne hanım bu ka rarıyla o şefkat sultanının duasına mazhar olmuş,ismini gavsların,kutup ların arasında yazdırma şerefine nail olmuştur.Kıyamete kadar tahmetle yad edilecektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı