"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hıristiyan anne babaya duâ edilir mi?

Süleyman KÖSMENE
06 Nisan 2019, Cumartesi
Hilal Hanım: “Hıristiyanlıktan İslâmiyet’e girmiş ve Elif adını almış bir kardeşimiz var. Hıristiyan olarak yaşamış ve ölmüş anne ve babası için Kur’ân okuyup ruhlarına gönderebilir miyim diye soruyor. Çok araştırdığını, ama genelde bu konuda olumsuz cevap aldığını, bundan dolayı çok büyük üzüntü duyduğunu dile getiriyor. Onlar İslâm’la şereflenemediler, hiç değilse ben arkalarından ruhlarına bir şeyler gönderemez miyim? Onlar için yapabileceğim bir şeyler yok mu diyor.”

KALBİNİ YARIP BAKTIN MI? 

Önce korktuğumuz âyeti buraya alalım: “Müşriklerin Cehennemlik oldukları mü’minler nezdinde açıklık kazandıktan sonra, akraba bile olsalar peygamber de mü’minler de onların bağışlanmalarını dileyemezler.” 1

Bu âyet Cehennemlik olduğu açıklık kazanan müşrikler ve kâfirler için bağışlanma dilemeyi yasaklıyor. Fakat Cehennemlik olduğu kesin bilinmeyen, açıklık kazanmayan kimseler için duâ ve bağışlanma talep etmeyi yasaklayan bir âyet veya hadis yoktur. Halid bin Velid (ra) bir savaşta yere düştükten sonra Kelime-i Şahadet getiren bir müşriki öldürmüştü. Çok hiddetlenen Peygamber Efendimiz (asm), Halid bin Velid’e “Kelime-i Şahadet getiren bir adamı neden öldürdün?” buyurdu. 

Hazret-i Halid:

“Korkudan söyledi ya Resulallah!” deyince, daha da hiddetlenen Resulullah (asm):

“Kalbini yarıp baktın mı?” diye Halid’i azarladı. 2

Biz, kimsenin kalbini yarıp bakma maharetimiz olmadığına göre, zahir plânda hükmedersek hataya düşeriz. Bilmeyiz ki, Hıristiyan yaşamıştır; ama ölmeden önce iman nasip olmuştur. Bilmeyiz ki, Hıristiyan yaşamıştır; ama teslis inancını kabul etmemiş ve tevhid inancına sahip bulunmuştur. Zahiren ehl-i Kitap olan bir kimseye hakikat yönüyle kâfir deme imkânımız bu yüzden yoktur. Çünkü hakikat-i hali bilmiyoruz.

Öte yandan zaten bir Ehl-i Kitaba, Peygamberimiz’i (asm) ve İslâmiyet’i inkâr ettiğini biliyorsak ancak o zaman kâfir diyebiliriz. 3 Fakat inkâr ettiğini biliyor, ama tövbe ettiğini bilmiyorsak ne lâzım gelir? Duâ etmeyelim mi?

Hıristiyan yaşadığını bildiğimiz o insanlar belki fetret dönemi insanıydı. Fetret şartlarında yaşadılar. Nitekim ahir zamanda böyle bir fetret faslı vardır. 4

DUÂDA BOŞ YOKTUR  

Dolayısıyla evlât, zahire göre hükmedip duâdan kendini çekemez. Neticede kabul edecek veya etmeyecek olan Cenab-ı Allah’tır. Esasen bu durum bütün duâlar için geçerlidir. Hiçbir duânın kabul görüp görmeyeceğini bilir durumda değiliz. Ancak her duânın cevap ve rahmet göreceği inşallah müjdelenmiştir. Cenab-ı Hak, “Duâ edin, cevap vereyim”5 buyuruyor. Yani duâ eden mutlaka kazanıyor. Dünyada duâsının kabul olduğunu görmeyen bir kul, ahirette inşallah bu duânın sevabından istifade eder. Yani duâda boş yoktur.

Annenizin ve babanızın gerçek itikat durumu size meçhuldür. Ya inanmış ve bir maslahata göre sizden gizlemiş idiyseler… Gizli hallerini bilmeyiz. Size düşen duâ etmek ve onları Allah’a ısmarlamaktır. Cenab-ı Allah’ın onlara rahmetiyle muamele yapacağını ummaktır. Allah’ın rahmetinden umudumuzu kesmemektir. 

Nitekim Cenab-ı Hak: “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” 6 buyuruyor.

Makbul bir iman göstermemiş olsalar bile, muhtemeldir ki bu, yaşadıkları fetret şartlarındandır. Hak Peygamberin (asm) haberi, mesajı, dini onlara ulaşmamış olduğundandır. Dolayısıyla kendisine Peygamber (asm) haberi ulaşanlar gibi mes’ul olmayabilirler. Böyle bir durumda bilmeyerek, cahil kalmış olarak makbul bir iman göstermemiş olsalar, Rabb-i Rahim inşallah onları muaf tutar, kusurlarını affeder. İmam-ı Eş’âri’ye, İmam-ı Gazalî’ye ve İmam Bediüzzaman’a göre bu böyledir. Nitekim “Biz peygamber göndermediğimiz halkı cezalandırmayız.” 7 Âyeti fetret devri insanına müjde hükmündedir.

Netice itibarıyla evlâdın, günahkâr olduğunu, ancak tövbe edip etmediğini bilmediği anne babasına duâ etmesini engelleyen dini bir hüküm yoktur.

Dipnotlar:

1- Tevbe Sûresi: 113. 2- Ebû Dâvud, Cihad, 95; Ibn Mâce, Fiten, 1. 3- Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 248. 4- Kastamonu Lâhikası, s. 147. 5- Mü’min Sûresi: 60. 6- Zümer Sûresi: 53. 7- İsra Sûresi: 15.

 

Okunma Sayısı: 6133
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    6.4.2019 00:48:33

    90 yasinda dindar bir Hristiyandi yasli bayan. Torununun Islam Dinine gecmesi konusunda hicbir yorumu olmamisti. Seneler sonra torunu ona, bak büyükanne hakikat-i hal böyle böyle diye Islam Dinini anlatinca. Bize kimse bunlari anlatmadi, biz inandigimizin haricinde bilgi sahibi degiliz dedi. Bir gün sonra torunu büyükannesinin odasina girdiginde onu alnini masaya dayamis dua ederken buldu. Kisa bir süre sonra vefat eden büyükannenin hakikat-i halini sadece Allah bilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı