Caner Aksoy: “İblis tahtını denizler üzerine kurar” hadisini günümüz açısından izah eder misiniz?
İblisin Çalışma Düzeneği
“Hayır” bir sistemle yapıldığında başarı getirdiği gibi, “şer”rin de şirretliğinin artması bir sistem dâhilinde yapılmasına bağlıdır. Hayırda sebat, şerde hırs; hayırda sabır, şerde acelecilik; hayırda hak, şerde haksızlık ve zulüm vardır.
Şer ve kötülükler nefse hoş geldiği ve iptale ve ihmale dayandığı için plansız da olsa kolaydır. Sistematik yapıldığında ise o şer yıkar geçer. Hayır ise Allah’ın emri olması, nefse hoş gelmemesi ve vücudî olması haysiyetiyle zordur. 1 Plansız ve disiplinsiz yapılırsa başarı getirmez.
Peygamber Efendimiz (asm) şeytanın çalışma sistemini şöyle ifade buyurmuştur: “İblis tahtını su üzerine kurar. Sonra kötülük yapmak üzere askerlerini sağa sola gönderir. Makam ve mevkice ona en yakın olan, fitnenin en büyüğünü yapandır. Hepsi yaptıklarını anlatmak üzere İblis’in yanına gelir ve içlerinden birisi: ‘Ben şunu, şunu yaptım’ der. Ancak İblis, ona: ‘Senin yaptığın da bir şey mi?’ der. Sonra bir başkası gelir ve ‘Falan adamı, karısından boşayıncaya kadar onun yakasını bırakmadım’ der. İblis bundan o kadar memnun olur ki, hemen onu yanına çağırır ve ‘Sen ne büyük iş başardın! Aferin!’ diyerek ona iltifat eder.” 2
Kişi ile Karısını Ayırma Fitnesi
İblisin bunca kötülük içinde kişiyi karısından ayırma işini iltifatına değer bulması ilginçtir. Toplumun temeli ve çekirdeği ailedir. Toplumu ayakta tutan ailedir. Ahlâkın temeli ve okulu ailedir. Aile yıkılırsa toplum yıkılır. Neticede insanlık yıkılır ve Şeytan sevinir.
Yıkılan aileler toplum için faciadır. Şiddet artar. Cinayetler artar. Düşmanlık, fitne ve fesat artar. Kavga ve geçimsizlik artar. Zina artar. Ahlâk düşer. Edep ve terbiye zaafa uğrar.
Bütün bunlar şeytanın ekmeğine yağ süren bozulmalardır. İçinde bulunduğumuz asır medeniyeti kemendini kadına ve aileye atmıştır. Toplumları kadın ve aile üzerinden yıkmayı planlamıştır. Giyimde, kuşamda, davranışta, görenekte üretilen “moda” mefhumu din yerine ikame edilmiş, insanlar sefahette ve kötülükte model olma yarışına girmiştir.
Bozulan aile ve yıkılan kadın mefhumu kendi felsefesini de üretmiştir. Kadın hakları gibi hak suretli bir perdeye sarılmış bu vahşî anlayışta anlaşılıyor ki şeytanın telkini hâkimdir. Ve anlaşılıyor ki şeytan ve avanesi işini başarmıştır.
İblisin Tahtı
“İblisin tahtının su üzerinde olduğu” meselesi müteşabih bir meseledir. Konu çok yönlü ele alınmalıdır. Olduğu gibi anlamak mümkün olabileceği gibi, manayı incitmeden farklı yorumlar da yapılabilir. İdrakimizin yetersiz kaldığını söylemek ise en doğrusu olacaktır.
Bu rivayeti yorumlayan Tîbî, “Bu ifadenin hem zahirî hem de kinaî manaya gelmesi muhtemeldir.” demiştir.
Zahiri manada anlamak gerekirse, şeytanların şeyhi olan büyük iblis tahtını, sarayını, komuta merkezini denizlerin üstüne kurmuştur. “Allah’ın arşı su üstündedir” 3 hakikatini idlal etmek ve insanları küfre sürüklemek için fitne yönetim merkezi olarak denizleri seçmiştir. Avaneleri insanları idlal etmeye buradan giderler ve dönüp buraya hesap verirler. İnsanları idlal meselesi buradan dört başı mamur bir şekilde sekreterya konseptiyle yürütülür.
Rasulullah Efendimiz (asm) İbn Sayyâd’a: “Ne görüyorsun?” diye sorduğunda, İbn Sayyad, “Arşı suyun üzerinde görüyorum” demiş; Rasulullah da (asm): “Sen iblîsin arşını görüyorsun” buyurmuştur. 4
Atlantik Okyanusu’nda bulunan ve güçlü manyetik çekim gücüyle veya gizemli okyanus akıntılarının ve bölgeden çıkan gazın etkisiyle uçakları ve gemileri belirli zamanlarda yutup kaybettiği bilinen Bermuda Şeytan Üçgeni ve aynı manyetik veya akıntı etkisine sahip Çin denizindeki Formoza Şeytan Çukuru bu hadis çerçevesinde değerlendirilebilir. Bu olayları elbette yerkürenin jeolojik yapısına bağlamak lâzım. Fakat tıpkı insandaki güçleri kullandığı gibi, şeytanın bu jeolojik kuvvetleri insanları idlal etmek ve insanlar arası ilişkileri bozmak için insanlık aleyhine kullandığını söylemek akla uzak değildir.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 152. 2- Müslim, Münafıkûn 67; Müsned, 3/314. 3- Hud Sûresi 7. 4- Muhammed Takî el-Osmanî, Fethu’l-Mülhim Bi Şerh-i Sahîh-i Müslim, VI, 82-83.