"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalbin çekirdeği neden yanması lâzım?

Süleyman KÖSMENE
29 Eylül 2016, Perşembe
Ömer Bey: “Mesnevî’de geçen ‘Kalp çekirdeği Nura inkılâp edinceye kadar ateşle yanması lâzım…’ cümlesini açıklar mısınız?”

İnsan, Kâinat Ağacının Çekirdeğidir

Kâinatın çekirdeği, nur-u Muhammedî’dir (asm).1 Nur-u Muhammedî (asm), kâinat ağacının hem çekirdeği, hem meyvesidir. Mesnevî’de Habbe’nin ikinci i’leminde Bedîüzzaman bir esasa daha iner ve kâinat ağacının temeline insanı indirir. İnsan, kâinat ağacının hem çekirdeği, hem meyvesidir.

İnsan kalbi, ihtiyaç sevkiyle, bütün âlemle alâkadardır. Esma-i Hüsna’nın bütün nurlarına muhtaçtır.

Kalbin öyle bir kabiliyeti vardır ki, bir harita gibi bütün âlemi temsil ediyor, bütün kâinatı içinde saklıyor. Merkezinde Allah rızasından başka bir gaye kabul etmiyor. Ebediyetten ve bekadan başka bir şeye razı olmuyor.

Kalbin Arınma Süreci

İnsanın da bir çekirdeği vardır: O da kalptir. Bu çekirdek, ibadet ve ihlâs toprağında İslâmiyet suyu ile sulanarak iman hayatıyla filiz veriyor, ruh ile bütünleşiyor ve öyle bir yeşilleniyor ki, ruhun cismanî âlemine ruh oluyor.2

Ruhun cismanî âlemi, dünyada ve âhirette bedenle girdiği âlemdir. Her iki âlemde ruh, her biri bir esmadan gelen binden fazla duygu ile hayatı tatmaktadır. Bu duyguların komuta merkezi kalp çekirdeğidir. Kalp çekirdeği iman ile hayatlanırsa bütün duyguları can damarı gibi besler. Böylece iman ile kemalini bulan insan kalbi, varlığının bütün manasını özünde saklar; ruha ruh olur.

Eğer kalp çekirdeği İslâm ahlâkı ile yeşermez, iman ile kemale ermez ve ibadet terbiyesiyle bütün duyguları beslemez ise, bu çekirdek kir pas tutar ve kendisini çürümeye bırakır.

Fakat çürümez. Çünkü bu bir insan kalbidir. Bu çekirdeği ilk aslına döndürmek ve safi haline getirmek için günah kirlerinden tamamen arındırmak gerekiyor. Bunun için de, ibadeti ve tövbesi yeterli olmadığında, ateşe atmaktan başka çare kalmıyor.

Ateş, Arınmaktır

İşte Cehennemin en büyük sebeb-i hikmeti burada kendisini gösteriyor. Nitekim Cehennem yakıtının insanlar olduğunu vurgulayan âyetler,3 bu hakikati zihnimize nakşediyor gibidir.

Keza, “Sizden Cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur.”4 Âyeti nura gark olmakla neticelenen bu arınma ameliyesinden bahsediyor gibidir. 

Nitekim Bedîüzzaman bu âyetleri şöyle tefsir ediyor: “Eğer o kalp çekirdeği böyle bir terbiye görmezse, kuru bir çekirdek kalarak nura inkılâp edinceye kadar ateşle yanması lâzımdır.”5

Şeddad b. Evs (ra) Cehennem korkusundan uyuyamaz; yatağının içinde dönüp dururdu. “Ey Allah’ım! Ateşin korkusu beni uyutmuyor!” derdi ve kalkıp sabaha kadar namaz kılardı.

Abdullah b. Revâha (ra): “Allah’a yemin ederim ki kalbimde dünya sevgisi yoktur. Fakat ben Hz. Peygamber’i (asm) “İçinizden oraya (Cehenneme) uğramayacak kimse yoktur. Bu, Rabb’inin üzerine almış olduğu kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem Sûresi: 71) âyetini okurken dinledim. İşte ben Cehenneme uğradıktan sonra, oradan kurtulup kurtulamayacağımı bilmediğim için ağlıyorum.”6 derdi.

Bedîüzzaman’ın, haşir meydanını harmana benzetmesi de aynı hikmetin devamı niteliğindedir. Öyle ki, ekinler harmanda dövülerek, başaktaki meyve, sapından ve samanından ayrılır, arındırılır.

Bu temsil ile der ki Bedîüzzaman: “Binaenaleyh, haşir meydanı da bir harmandır; kâinatın başak ve semeresi olan Benî Âdemi intizar etmektedir.”7

Bu bekleyiş, insanoğlunun af ile, mağfiret ile, lütuf ile ve şefaat ile olmazsa, ateş ile arındırılması, böylece kalp çekirdeğinin ilk günkü gibi temizlenip, Cennete girmeyi hak eden bir nur topu haline gelmesi içindir.

Ateş, arınmaktır, taharettir, temizliktir!

GÜNÜN DUÂSI

Ey her burhanın kendisini gösterdiği! Ey kendisi göstermeyen sözün burhan olmadığı!

Ey ilmiyle her şeyi kuşatmış bulunan Allah’ım! Bize hakkı hak olarak göster ve bizi hakka ittiba etmekle rızıklandır! Ve bize batılı batıl olarak göster ve bizi batıldan içtinap etmekle rızıklandır! Âmin.

Dipnotlar: 1- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşr., İstanbul, 1997, s. 99. 2- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşr., İstanbul, 1997, s. 100. 3- Bakara Sûresi: 24; Tahrim Sûresi: 6. 4- Meryem Sûresi: 71. 5- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşr., İstanbul, 1997, s. 100. 6- Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/334. 7- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşr., İstanbul, 1997, s. 100.

Okunma Sayısı: 5126
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said YÜKSEKDAĞ

    29.9.2016 16:03:20

    Rüstem Garzanlı ağabeyin yorumunun altına imzamı atarım.. Hissiyatımın tercümanı olan Rüstem beye selam olsun..

  • Rüstem Garzanlı

    29.9.2016 03:29:24

    Hane bazı gafiller diyorlar: Yeni Asya Gazetesi siyaset yapıyor. Süleyman Kösmene hocamızın günlük fıkıh köşesinde imanî ve şer'i meselelerde siyaset var mı? Elbette yoktur. Sadece mü'minlerin istifadesine sunulan hakikatlardan ibarettir. Keza gazetenin ikinci sayfası (Lahikalar)tamamen Risale-i Nur'un menbaından alınmış yazılardır. Yazarların çoğu güncel meseleleri de Risale-i Nur'dan iktibas ederek nazara vermektedirler. Yani, Yeni Asya Gazetesi tamamen Risale-i Nurun medyadaki dilidir. Hane Risale-i Nur cemaatinin ekseriyetle takip ettikleri bir çizgi var yâ! Yani:"Zübeyri çizgi" Bir lahana yaprağı kadar da olsa bir gazetemiz olsun diyen merhum Zübeyir ağabeyin tavsiyesini icra eden işte bu gazetedir, yani "Yeni Asya Gazetesi"dir. Süleyman hocam siz yazılarınızla her şeyi te'yit ediyorsunuz. Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı